Durun Kalabalıklar

Durun Kalabalıklar

Giriverirsiniz iktidar partisine, oynarsınız iktidar oyununu, artırırsınız itibarınızı, beyim, milletvekilim, bakanım, başkanım demelerden mesrur mu mesrur, bahtiyar mı bahtiyar sürdürürsünüz hayatınızı…

Anam babam, eşim dostum, hısım akrabam, konu komşum…

Nereye gidiyorsunuz?

Beni bir başıma mezarlıkta, başka mezarların arasında  bırakarak..

Hemi de kalın tahtaları üzerime sıra sıra dizip…

Yetmezmiş gibi taş ve toprak parçalarını üzerime boca ettikten sonra!

Ya taşı toprağı tepelemenize ne demeli?

Kalkacağımdan, geri döneceğimden mi korkuyordunuz?

Hani siz benim anam babam, kardeşimdiniz?

Hani eşim, evlatlarım, hısım akrabamdınız?

Peki, can dostlarıma, kan kardeşlerime ne demeli?

Hani davamız ortaktı, hani aynı yolun yoldaşıydık, hani anca beraber kanca beraberdik!

Hani acı günlerimizde kederlerimizi paylaşacaktık?

Ölüm acı değil mi yoksa?

Sıradanlaştı mı, günlük işlerden biri mi oldu aranızdan birilerinin dar-ul ukbaya göçmesi?

O bir öğüt, o bir ders, o bir ibret, o bir hakikatin kapısı olmaktan çıkıverdi mi?

Gördüm seni dostum ve hatta duydum da bir an önce defin olayı bitse de kendi işimin başına dönsek modundaydın, gitmen gereken yerler, yapman gereken işlerin vardı çünkü.

Ne yapalım yani faniyiz, bizim de başımıza gelecek diye söylenip duruyordun birileriyle…

Hadi itiraf et kendine, aslında gerçeklerle yüzleşmeme derdine düşmüştün…

Sahi hiç empati kurdun mu, beyaz kefenle toprağa gömdüğün sevdiğini söylediğinle?

Hiç kendini kefen içinde tahayyül ettin mi?

O çaresizliği hissetin mi içinde, ürperdin mi şöyle bir?

Ben denedim sağlığımda ama nafile, her şeyin bir sınırı var…

Gaybten haberimiz olsaydı ne olurdu acep?

O yüzden kızamıyorum sana, sende benim acziyetimi görüyorum da ondan…

Ve saklama anam babam, gizleme eşim dostum, kaçmayın gerçeklerden arkadaşım kardeşim, hayat devam ediyor dediniz mi demediniz mi?

Doğru sizin için hayat devam edecek ama ya bir başına toprağa gömüp gittiğinizin durumu?

Onun hayatı daha yeni başlamıyor mu, Kur’an’dan, vahiyden ve dahi hayatın bizatihi kendisinden öyle öğrenmediniz mi, ölüp gitmeler ve bir daha geri dönmemeler ne için?

Hep yaşam sizin aranızda mı var sanıyorsunuz?

Acılar ve kederler, mutluluklar ve sevinçler hep sizin dünyanızda mı var?

Biliyorsunuz aslında her şeyi ama yok saymak, unutmaya çalışmak daha kolay, işinize öyle geliyor çünkü; aksi olsaydı dar eder miydiniz dünyayı kendinize, kendi cinsinize?

Hadi kendimi istisna tutmayayım, alınırsınız sonra, ben öyle yaptım da o yüzden…

Evet, daha çook işiniz var dünyada…

Okuyacak, iş sahibi olacak, evlenecek ve çoluk çocuk sahibi olacaksınız…

Olmazsa olmaz, mal mülk, makam mansıp peşinde koşacaksınız…

Kendi ikbalinizi garanti ettikten sonra çocuklar, sonra torunlar için didineceksiniz…

Torunlarınızla yaşlılığınızı geçirecek, son demlerinizi acısız, kedersiz, mutlu geçireceksiniz ama ölüm diye bişi var, ansızın kapıyı çalmak şöyle dursun, destursuz giriyor bağa…

İslam mı, Din mi, inancın gereklikleri mi?

Onlar elde var bir zaten…

Şöyle bir derinden kelime-i şehadet getirdiniz mi, açılır tüm kapılar nasıl olsa…

Sonrasında üç beş kitap okumanın, arada bir meal karıştırmanın, ama camide ama evde beş vakit namaz kılmanın, oruç tutmanın, mükellef sofralarda iftar yapmanın, haftada bir tövbe için Cuma namazını eda etmenin nesi zor ki?

Siyasi basiretsiz olur mu hiç?

Oku birkaç siyaset, sosyoloji, şu bu kitabı; yap üç beş kişiyle fikirsel teati, gir bir cemaate, bilginle, olmadı statünle, kariyer ve karizmanla; yetmezse paranla, sosyal gücünle göster kendini ve dönüversinler insanlar etrafında…

Arada bir meydanlarda kahrolsun düzen, kahrolsun İsrail, kahrolsun ABD diye slogan savuruverdin mi, arada bir protesto bildirilerine imza attın mı değme keyfine…

Sıkıysa geri durmasınlar zalimler, despotlar, kahrolası canı çıkasıcalar!

Hem partiler ne için var canııım?

Onlar da sizin insanınız değil mi, sizin ülkeye hizmet etmiyorlar mı?

Hep komplocu düşünecek değilsiniz ya, küresel güçleri, globalizmi bu kadar büyütecek ne var ki?

Hem başta karizmatik, güçlü, boylu poslu, namaz kılan, eşi başörtülü, kodu mu oturtan, bi daa da Davos’a gitmeyecek iktidar ve Başbakanınız var…

O varken ne gam, “Savulun dünya güçleri, emperyalist ülkeler, biz geliyoruz!” deseniz ne lazım gelir?

Güç sizde nasıl olsa, He-man’dan aşağı kalır ne tarafınız var?

Giriverirsiniz iktidar partisine, oynarsınız iktidar oyununu, artırırsınız itibarınızı, beyim, milletvekilim, bakanım, başkanım demelerden mesrur mu mesrur, bahtiyar mı bahtiyar sürdürürsünüz hayatınızı…

Ölüm mü?

Daha vakit var, o dursun hele, acelesi ne ki!

Ben de sizin gibiydim, benim de arzu ve heveslerim..

Ne bileyim öleceğimi, benim de yapacak işlerim vardı..

Tüh!

Eyvah ki eyvah!

Birçoğu yarıda kaldı, diğerlerini saymıyorum bile…

Vakitsiz ölüm dedikleri bu mu ne?

Siz gittikten ve imam efendi de kendisine fayda olmayan nevzuhur telkinlerde bulunduktan sonra olur ya belki bu bir rüyadır, olur ya belki kalkarım diye silkelendim şöyle bir; ama ne çare, dokuz tahtadan birine vuruverdim kafamı…

Ortam karanlık, ortam havasız, ortam toprak kokuyor, sağ tarafımdan hafif döndürmüşler kıbleye ama sırtım sert yerde, sadece bir kefen var üzerimde, onu da sıkı sıkı sarmışlar üstüme; nefesim kesildi ve ürperdim, titredim hakikatle yüz yüze gelince…

Çaresiz teslim oldum en büyük eşitleyiciye…

Garip, ne arabam ne malım mülküm ne de güya beni sevdiklerini söyleyenler ne güya hakkımda rahmet dileyenler var yanımda.., Yalnızım, bir başımayım ve sorguluyorum kendimi, toprağın altında ama yine toprağın üstünde; bu hali yaşayacağını bile bile niye kıydın değerlerine, niye ihmal ettin asıl yapman gerekenleri, niye ananı babanı, eşini dostunu, insanları kırdın incittin diye…

Ne çare ki vakit çok geç…

Kaldım mı beni yaratan yüce Rabbimle baş başa…

Sıkıysa kaç gerçeklerden, hakikatten!

Ama sonra O’nun şefaati, merhameti, rahmeti, O’nun bağışlaması geldi aklıma..

O’na sığındım haliyle ama Firavun gibi değil…

Desem de sonrası meçhul…

???

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *