Filistin ve Mağdurlara Yardım Götürmeye Çalışan Güzel İnsanlar

Filistin ve Mağdurlara Yardım Götürmeye Çalışan Güzel İnsanlar

Bir garip diyar Filistin, halkı mağdur ve mazlum.. Yıllardır tehcir ve tenkile maruz kalıyorlar.. Hep gözyaşı döküyor, hep kahır, hep çile çekiyorlar.. Açlık, yoksulluk yaşam standartları olmuş.. Dul, öksüz ve yetim kalmak; parçalanmış beden sahibi olmak, sakatlık; yani o halde yaşamak sıradanlaşmış onlar için.. Sürekli işgal ve savaş hali içindeler.. Korkuyu yakıştırmak istemiyorum onlara, sürekli

Bir garip diyar Filistin, halkı mağdur ve mazlum..

Yıllardır tehcir ve tenkile maruz kalıyorlar..

Hep gözyaşı döküyor, hep kahır, hep çile çekiyorlar..

Açlık, yoksulluk yaşam standartları olmuş..

Dul, öksüz ve yetim kalmak; parçalanmış beden sahibi olmak, sakatlık; yani o halde yaşamak sıradanlaşmış onlar için..

Sürekli işgal ve savaş hali içindeler..

Korkuyu yakıştırmak istemiyorum onlara, sürekli gerilim, sürekli tedirginlik yaşadıkları..

Bir yanda tank, panzer; roket atar, savaş uçakları, bombalar, kimyasal silahlar ve daha nelerle saldıranlar; yani Siyonistler yani zalimler; yani müstevliler, müstekbirler; öte yanda taş, sapan, sopa vb. enstrümanlarla özyurtlarında parya, özyurtlarında mahkum olmuş, kendilerini savunan çocuklar, gençler, Müslümanlar, mazlum insanlar..

 

Tam bir çelişki hali ve bütün dünya seyrediyor bu trajediyi..

Ve bu halleriyle bile emperyalist ülkeler ve onların yandaşı İsrail tarafından potansiyel terörist muamelesi görüyorlar..

Emperyalist ülkelerin, özelde ABD’nin kuklası diyemedim; çünkü kim kimin kuklası, kim kimin üzerinde egemen tartışılır çünkü..

***

Filistin/Gazze, malum, kuşatma altında; kara yolları, deniz yolları ulaşıma kapanmış; çevresinden zorla soyutlanan insanların temerküz edildiği yer;onlarca filme konu olmuş, sahici zalimlerin, esastan despotların, kan emici vampirlerin, canilerin kendi sahici rollerini oynadığı tam bir toplama kampı..

Ki vakt-i zamanında kendilerinin maruz kaldığı o yaşam biçimlerinden, gettolara mahkum edilmelerinden, gördükleri ikinci sınıf muamelelerden, maruz kaldıkları işkencelerden, uğradıkları soykırımdan ders almamışçasına; sanki onlara o zulümleri reva görmüş Filistinlilermiş gibi, Müslümanlardan, Müslüman halklardan intikam alırcasına..

***

Filistin, etrafı Türkiye dahil halkı Müslüman ülkelerle çevrilmiş; ama yine yalnız, ama yine bir başına.

Ona uygulanan baskı, ona uygulanan ambargo; üzerine yağdırılan bombalar ve genç- yaşlı,çoluk çocuk demeden insanların şehit edilmesi karşısında, dostlar alışverişte görsün kabilinden protokol tepkiler, deklarasyonlar, kınamalar, hepsi bu..

Öyle ya, Uluslar arası ilişkiler, devletlere arası protokoller bağlıyor; ne yapsın halkı Müslüman olan ülkelerin, emperyalist güçlerin işbirlikçisi iktidarları, zavallılar!

Kendi iktidarlarının bekası için mahkûm oldukları egemenlere kafa tutsunlar da şunun şurasında iç günlük olan dünyada kısmi egemenliklerinden, saltanatlarından mı olsunlar, “mele”ler yani servet ve iktidar sahipleri?

Başlarını mı ağrıtsınlar, aslında bir kaşık suda boğacakları İsrail’e ders vermeye kalksınlar da?

Rahatlarını mı bozsunlar, altınlarla kaplı koltuklarından, kuş sütü eksik olmayan mükellef sofralarından, kölelerinden, sayısı belirsiz kadınlarından mı olsunlar petrol zenginleri, “mutref”ler yani lüks ve sefahat düşkünleri?

Koskoca coğrafyada bir nokta kadar yer kaplayan İsrail bu kadar mı güçlü; halkı Müslüman olan devletler bu kadar mı acizler?

Kendi değerlerine, inançlarına tuğyan etmekten imtina etmeyen tağutlar, müstekbirler sadece kendi halklarına mı güçlüler?

 

Onlar utansınlar şimdi, şayet yüzleri varsa; saldırı tehditleri altında ölümü göze alarak Gazze’ye yola çıkmış bir avuç insandan, müslümandan..

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, insani hassaları galebe çalmış, farklı din ve ideolojilere mensup vicdan sahibi insanlar; inancının gereği paylaşmayı, yoksulu, fakiri, fukarayı gözetmeyi ilke edinmiş, bu tür hizmetlere kendini vakfetmiş Müslümanlar, onların şekillendirdiği sivil toplum kuruluşları aracılığıyla toplama kampına yardım ulaştırmayı dert edinmişler her daim..

Bütün bu güzel örneklikler kabusları olsun onların, o vicdansızların..

Elm sokağı kabusları peşlerini bırakmasın, gecenin bir yarısı uykularını karabasanlar bassın rahat döşeklerinde havyar tüketenlerin..

***

İşte bir yenisi daha yola çıkmıştı; yaklaşık elli ülkeden kendi değerlerine, fıtratlarına saygılı olan güzel insanlar, insanlığı utandıracak zulme maruz kalmış mazlumlara bir nebze olsun yardım götürmek için seferber olmuşlardı.

Allah’ın arzına sığamamış, onu mülk edinmiş, tapulamış zalim güçler, kendi anlaşmalarına, sözleşmelerine bile sadık kalmadılar. İnisiyatifleriyle belirledikleri Uluslar Arası Sularda bile rahat bırakmadılar yardım konvoylarını..

Adı üstünde, altı üstü “yardım konvoyu”, donanma değil ve onu bile “Vururuz! “ diye açıkça deklare ettiler ve vurdular nitekim zalimce, nahak yere, uyduruk bahanelerle..

Sözlerinin eri(!) oldular, sözlerinin arkasında oldular; ama unutmasınlar ki onları Yaratanın da sözü var, “Andolsun ki zalimleri cehenneme dolduracağız!” diye..

 

Ne kadar şehit, ne kadar yaralı var belli değil.. Enformatik ağları da ablukaya almışlar cehenneme odun olup yanacak, taş olup dolacak müstekbirler.. Sanırsınız ki söz almışlar, dünya onlara kalacak ve sanki hiç ölmeyecekler!

İnsanlar ölmüş, insanlar öksüz, yetim kalmış; insanlar yaralanmış, acı çekmiş, insanlar sevdiklerini kaybetmiş kimin umurunda; yeter ki iktidarları sağ olsun; yeter ki arsızlıkları tatmin olsun!

***

Yardım konvoyunda görev alan, kendini bu tür işlere vakfetmiş insanlar güzel insanlar ve içlerinde tanıdıklarımız var, dost, kardeşlerimiz var..

İnsanın içi acıyor, nutku tutuluyor, boğazı düğümleniyor, yaşanılanları, yaşatılanları seyretmekten, seyretmeye mecbur kalmaktan..

Yakınları için haber bekleyenlerin gözyaşları boğuyor bizi..

 

Daha dün aynı amaçlarla koşturan güzel insanlarımızdan bir kaçı elim bir uçak kazasında şehit oldular; ama o bir kazaydı nihayetinde; sebebini bilemediğimiz koşulların, künhüne vakıf olamadığımız tabiat olaylarının yaratıcısı Rabbimize teslim olmaktan ve Hakk’ın rahmetine kavuştuklarına inandıklarımız için dua etmekten başka çaremiz var mı?

Fakat, şimdi, elan yaşananlar başka bir şey..

Bu bir kaza değil, bu bir cinayet, bu bir toplu kıyım, bu bir canavarlık, insanlıktan çıkma hali!

İnsanlara yardım götüren, İnsani Yardım Konvoylarına saldıranlar insan olamaz!

Olaydan sonra açıklama yapıp, suçu organizatörlere atanlar; “Bizim açtığımız güzergâhtan, bizim denetimizde yardımları yerlerine ulaştırmak isteselerdi sorun çıkmazdı. Onların amacı kuşatmayı yarmaktı.” gibi açıklama yapanlar da insan olamaz!

Sonrası yardımların önünü almak için, yaptıkları zulmün yanlarına kâr kalması için çaba gösterenlerin insanlıktan nasip almış olması düşünülebilir bir şey midir?

***

Üzgünüm, devletler, iktidarlar nezdinde yine bildik sıradan tepkiler. Arkası yok, yaptırım yok; yaptırım uygulamaya gücü olan devletler, yöneticiler yok..

Arabistan, Irak, Lübnan, Ürdün, Mısır, Suriye, Libya, İran ve diğerleri, nihayetinde Türkiye coğrafyalarının arasında sıradan bir belde İsrail; ama nasıl oluyorsa artık yerküre üzerinde muktedir; uluslar arası ilişkilerde,ekonomik yaptırımlarda,teknolojide söz sahibi..

Türkiye’nin başındakiler, buyursunlar efendim, bu duruma da caydırıcı ve dahi “kalıcı” bir “one minute” desinler de görelim; o bir dakika nelere kadirmiş anlayalım..

***

Hatırlatayım: “İslam’da devlet olur mu, İslam’ın devlet talebi var mı?

Kur’an, Müslümanlara devlet modeli öngörüyor mu?

Adını, şeklini, şemailini tarif ediyor mu?

Müslümanların iktidar mücadelesi İslami midir?

Demokrasi, liberalizm ve son moda İslamokrasi neyimize yetmezmiş!”

Daha önce de soruldu ve tartışıldı bu ve benzer sorular..

Ama bu tür durumlarda düşülen acziyet, mağdurun yanında fiilen olamama, palyatif çözümlerle kendimizi avutmak düşündürmeli Müslümanları, bizi..

Ve ben şimdi yeniden sorayım: “Yeryüzü egemenlerine ve yardım amaçlı gemilere saldıracak kadar acz içindeki şimdinin İsrail’ine insanlık adına, Allah için ders vermeye koyulan; kendi toplumlarında, kendi coğrafyalarında Kur’an’ı referans alan, vahyi ilke edinmiş, Muhammedi geleneği baş tacı etmiş insanların yönetim kadrolarında olmasının karşılığı nedir sahi?

***

Kime ne söylüyoruz ki, değil mi?

Kendi ülkesinde, kendi insanını gettolara mahkûm eden; uyduruk kitaplarından, uyduruk ideolojilerinden mülhem sebep oldukları bu tür olaylardan dolayı, kendi vatandaşını vicdan sahibi insanlar karşısında rezil rüsva eden İsrail yönetimi, Siyonistler mi; onlarla birlikte dünyaya zulmetmeyi kendine görev addetmiş emperyalist ülkeler mi dinleyecek bizim gibileri?

Ne diyordu Siyonistlerin uyduruk kitapları:”En iyi gentile ölü gentiledir!”

***

Beri taraftan kendi insanının inanç ve değerlerine karşı tavır almış, inancının gerekliklerini yaşamayı yasaklamış; vahye rağmen geliştirdikleri yaşam biçimlerini kanunlaştırarak zorla dayatan, yerli müstekbirler, işbirlikçiler mi kulak verecekler sözlerimize?

Peki, hemen yanımızdakilerin modern hurafelerden müteşekkil kitapları ne diyordu; “İslam ortaçağların, karanlık zamanların dinidir. Müslümanlık gericiliktir, Müslümanlar da gericidir vs.”

Bunlarla mı tavır alınacak İsrail’e ve onun işbirlikçilerine?

 

Hadi bakalım, Atatürk büstü/heykeli için kıyameti koparanlar, Arjantin’e küsüp darılanlar, bu kıyımlar için İsrail’e ne gibi yaptırımlar uygulayacaklar, hele bir görelim!..

***

Rabbimiz dün uçak kazasında, bugün yardım konvoyunda şehit olanların şehadetini kabul etsin, yakınlarına da sabır versin.

Umarız, sağ kalan güzel insanlar, yaralılar sağ salim kavuşurlar yakınlarına, sevdiklerine..

 

Allah yar ve yardımcıları olsun..

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *