Akkanat kitabını üç bölüme ayırmış; İnay, Cümbüş ve Şiirsel başlıklarıyla. Her bir denemesinde adalete bir şekilde açılan bir kapı var.
Muhammed IŞIK
Adalet, tartışmasız her bireyin vazgeçilmez hakkı ve ihtiyacıdır. Hiç kimse hakkından feragat etmek istemeyeceği gibi elinden geldiğince hakkını korumaya çalışır. Ne yazık ki tarih boyunca adalet, hak veya hakkaniyet güçlülerden yana olurken zayıflar hep ezilmeye, horlanmaya ve ikinci sınıf muamele görmeye devam ettiler.
Şair ve yazar Cevat Akkanat, Adalet Divanı kitabında edebiyat metinlerinde adaletin izini sürüyor. Özellikle ülkemizdeki zaman zaman ortaya çıkan hak ihlalleri üzerine yazılmış metinleri inceliyor, irdeliyor ve yorumluyor. Oluşan sentezi okuyucusunun ilgisine ve takdirine bırakıyor. ¬
Zor yollarda yürümek kolay olmadığı gibi güçlünün haklı olduğu zamanlarda hak aramak ve adalet istemek de kolay değildir. Akkanat, kültür, sanat ve edebiyat eserlerinin yanında şarkıları, şiirleri, karikatürleri ve tiyatro eserlerini de incelemeye dâhil ederek toplumun veya aydınların adalete bakışının fotoğrafını çekmeye çalışıyor. Tehlikeli sularda kalem oynatırken geleceğe, genç nesillere ve siyasete, bürokrasiye, sanatçılara, edebiyatçılara ve okuyuculara büyük kolaylık sağlıyor.
Kitap, Milli Birlik Komitesi adına Cemal Gürsel imzalı bir metnin yorumlanmasıyla başlıyor: “Yeni Anayasa İlan ve tatbik mevkiine girinceye kadar bütün siyasi partilerin faaliyetini menediyorum.” veya “cezalandıracağım” ve “rica ederim” gibi ifadelerin bulunduğu metin, Akkanat’ın eleştiri oklarının merkezine yerleşiyor. Burada Akkanat, Komite adına tebliğe imza atan Gürsel’i hedef alıyor. Tekil emirlerini anlamlandırmaya çalışıyor. Normali “men ediyoruz…” gibi Komite adına çoğulcu ifadelerin olması gerekliliğidir. “Zorbanın Zihniyeti ve Dili” başlıklı bu ilk metinde 12 Eylül’de Kenan Evren’in, 28 Şubat’ta MGK’nın topluma verdikleri hiza metinleri de ele alınıp eleştirilir.
Akkanat’ın Adalet Divanı’nda yer alan diğer yazılarından gözümüze veya gönlümüze takılan bazı cümleleri yorumlamak istiyorum:
“Ah, adaletin göz kamaştırıcı ışığı hakikatle örtüşse.” (Traps’ın Akıbeti Yahut Tuhaf Görünüşlü Bir Adalet). Friedrich Dürrenmatt’ın Duruşma Gecesi isimli romanı üzerine yazılan üç yazının son cümlesidir bu. Adalet hakikatle örtüşmüyor çoğu zaman veya insanın ömrü adaletin hakikati ortaya çıkartması için yeterli olmuyor. Bazen birkaç kuşak geçmesi gerekiyor adaletin tam anlamıyla tecelli etmesi için.
“Devletin eli olmayagör, nelerle iştigal edeceğin belli olmaz. Akça pakça bir yol tutturmak isterken, akçeli pekçeli işlerle içli dışlı olabilirsin.” (Perichole’nin Papağanı Kral Naibi) Bu yorum ilk aşiret devletlerinden beri belki de dünyanın değişmez bir kanunudur. En namuslu, devletçi insanları bile yoldan çıkartan, girişi belli lakin çıkışı olmayan bir tünele benzer. Labirentten kurtulmaya çalışan, hakkı gözetmek için varını yoğunu ortaya koyan ve ne yazık ki sonunda akçeli işlere, haksız uygulamalara bir şekilde bulaşan sayısız insan vardır.
Akkanat kitabını üç bölüme ayırmış; İnay, Cümbüş ve Şiirsel başlıklarıyla. Her bir denemesinde adalete bir şekilde açılan bir kapı var. Demek ki çağlar boyunca insanlar adaleti aramışlar ve çoğunlukla da seçkinlerden ve güçlülerden onlara fırsat kalmamış. Akkanat bir umut olarak satır aralarında sorguluyor, yönlendiriyor, savunuyor ve adaleti tavsiye ediyor.
Cevat Akkanat’ın Adalet Divanı, birçok açıdan okunmaya ve tahlil edilmeye değer. Hatta akademisyenler için ufuk açıcı bir araştırma sahasının tüm kapılarını da açıyor. Gerisi okuyucuların ve araştırmacıların çabasına, gayretine ve ilgisine kalıyor.
Adalet Divanı, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık, İstanbul, 2021
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *