Kral, emri altındakileri önemli bir görev için sınamak istemiş. Bunun için kralın etrafında birçok güçlü ve akıllı adam toplanmış. Kral onları, daha önce hiç görmedikleri kocaman bir kapının önüne getirmiş ve onlara şöyle seslenmiş: “Siz çevremdeki akıllı ve güçlü insanlarsınız. Benim çözemediğim çok büyük bir problemim var. Bu problemi çözmenizi istiyorum. Burada krallığımdaki en büyük
Kral, emri altındakileri önemli bir görev için sınamak istemiş. Bunun için kralın etrafında birçok güçlü ve akıllı adam toplanmış. Kral onları, daha önce hiç görmedikleri kocaman bir kapının önüne getirmiş ve onlara şöyle seslenmiş: “Siz çevremdeki akıllı ve güçlü insanlarsınız. Benim çözemediğim çok büyük bir problemim var. Bu problemi çözmenizi istiyorum. Burada krallığımdaki en büyük ve en ağır kapıyı görüyorsunuz. Hanginiz bu kapıyı açabilirsiniz?”
Saray mensuplarından bazıları “Açamayız” der gibi başlarını sallamışlar. Daha akıllı olan bazıları ise kapıya yanaşmışlar, onu yakından incelemeye başlamışlar. Ancak onlar da bu kapıyı açmaya güçlerinin yetmeyeceğini kabul etmişler. Diğerleri ise “Akıllı insanlar kapıyı açamayacaklarını anladıklarına göre bizim bu kapıyı açma şansımız olamaz!” deyip hiç teşebbüste bulunmamışlar.
Sadece bir vezir kapının yanına giderek onu şöyle bir gözden geçirmiş, elleriyle yoklamış, açmak için çeşitli yolları denemiş ve en sonunda kapıya kuvvetle yüklendiğinde ağır kapı açılmış. Meğer kapı zaten tam kapalı değilmiş ve açmak için deneme isteği ve yüreklilikle davranma cesaretinden başka bir şey gerekmiyormuş. Kral vezire şöyle seslenmiş: “Sadece gördüğün ve işittiğine bağlı kalmadan, kendi gücünü devreye soktuğun ve denemeyi göze aldığın için saraydaki görevi sen alacaksın”.
Hiç görmediğimiz kocaman şeyler karşısında şaşıp kalıyoruz. Eğer gündem güçlü olduğu farz edilen şeylerden yana iyi kurgulanmışsa bu güce muhalif çevreler kendi içlerinde yılgınlığa düşebiliyorlar. Hele ki o toplumun önderlerinin gözleri korkmuş ya da korkutulmuş ise ona tabi olanlar mücadele etmeyi akıllarından bile geçirmiyorlar. Aslında yapılması gereken şey çok basit, sadece gördüğümüz ve işittiğimiz şeylere bağlı kalmadan kendimize ve bağlı olduğumuz değerler sistemine güvenerek mücadele etmeyi denemeyi göze almaktır.
Müslümanların takvalı ve akıllılarının zaman içerisinde ne hale geldiklerini gözlemleyebiliyoruz. Yıllardır verdikleri mücadelenin kendilerince meyvelerini alamayınca mücadele ettikleri güce boyun eğmiş görünüyorlar. Aslında burada fakir ellerin yılgınlık göstermesini, mücadeleden vaz geçmesini gerektirecek hiçbir sebep görünmüyor. Bu kocaman güçlü farz edilen sistemlerin içlerinin boş olduğunu ufak bir yoklama ile kapılarının açılacağını söylemek hiçte hayal bir söylem olmayacaktır. Yeter ki bizler “koca âlim, akıllı önderlerimiz bu işi yapamamış pes etmişler biz neden böylesi şeyleri deneyelim demeyelim.” Yoksa ilahi bir ikaz ile de karşı karşıya kalabiliriz. “Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi…” (90/11)
Peki şu anda bizim akıllılarımız ne yapıyorlar? Red etmeleri gereken sistemi tamir etmekle meşguller. Bu zalim kulelerin içlerinin boş olduğunu mazlum halkların görmelerini engellemektedirler. Akıllarınca rayların olmadığı trenlere makinistlik yapmak istiyorlar. Bu gardan bilet almak istemeyen bir avuç muvahhid kimseleri de oluşturdukları gündem ile yok sayıyorlar.
Hayalini kurdukları İslam inanışlarının yanlış metotlarla yerine getirilemeyeceği gün gibi ortada. Ray döşenmemiş ve bu tren asla gelmeyecek. Zaten zaman içerisinde sırası gelen İslam emektarları bir bir İslam’ın bir devlet yönetimi önermeyeceğini beyan ediyorlar.
Bunlar Allah’ın ayetleri karşısında yenilmiş ekin gibidirler. Tercihlerini dünyalıklardan yana yapan kimseler öteki dünyada büyük bir şaşkınlık içerisinde olacaklar. Kendi ilahlıklarını ilan etmiş olan tağutların kurdukları düzenler çer çöpten ibarettir. Asıl olan yeryüzünün imarını gerçekleştirecek olan yalın ayaklı fakir Müslüman halktır. Dünyanın dört bir yanında zalimlerce katledilen Müslüman halkların çocukları intikamlarını almak için bu güçlü kimselerin kapılarını açmayı deneyecekler.
Öyle ise; “Sadece gördüğümüz ve işittiğimiz sözlere aldanmadan, bağlı bulunduğumuz değerler sisteminin gücüne güvenerek bu koskoca kapıları açmayı deneyebilir ve bu kapıları inşallah açabiliriz. Bu yolda her ne kadar bizim akıllılarımız davalarından geri dönseler de biz müminlerle bir arada olmaya kendimizi günah zincirlerinde uzak tutmaya devam etmeliyiz.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *