Hicri takvime göre yeni yılın (1432) ilk ayının ortalarında, miladi takvime göre ise yılın son ayında, 2011’in eşiğindeyiz. Her yıl olduğu gibi bu yılın sonunda da medyada geride bırakılan yılla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapılıyor, istatistik bilgileri yayınlanıyor. Bu değerlendirmeler arasında öne çıkan konulardan biri de, geride bırakılan yılda en çok hangi yatırım aracının kazandırdığı… Efendim
Hicri takvime göre yeni yılın (1432) ilk ayının ortalarında, miladi takvime göre ise yılın son ayında, 2011’in eşiğindeyiz.
Her yıl olduğu gibi bu yılın sonunda da medyada geride bırakılan yılla ilgili çeşitli değerlendirmeler yapılıyor, istatistik bilgileri yayınlanıyor. Bu değerlendirmeler arasında öne çıkan konulardan biri de, geride bırakılan yılda en çok hangi yatırım aracının kazandırdığı…
Efendim en çok kazandıran yatırım aracı altın mıdır, dolar mıdır, euro mudur, borsa mıdır, gayrimenkul müdür, bunun cevabı verilmeye çalışılıyor, insanlar bir sonraki yıl için en kârlı olacağı varsayılan yatırım araçlarına yönlendirilmeye çalışılıyor. Altının geçtiğimiz yıl çok kazandırdığından, dövizin riskinden vs söz edilip duruluyor.
Bu yıl en çok kazandıran altınmış, ardından gayrimenkul gelmiş vs. Dolayısıyla seneye hesaplarınızı buna göre yapın, daha çok kazanmak istiyorsanız bu değerlendirmeleri dikkate alın mesajı veriliyor insanlara.
Birçok insanın hayatı bu “yatırım araçları”nı takip etmekle geçiyor artık. Altın mı, döviz mi, faiz mi, borsa mı en çok kazandıracak gündemiyle ömürler tüketiliyor. Tabii ki neticede en çok kazanan bankalar, borsalar, piyasaya hisse senedi sunan holdingler oluyor.
Bir süredir dünyevileşme (tek dünyalı gibi yaşama) rüzgârlarının savurucu estiği dindar kesimlere hitab eden yayın organlarında da benzer değerlendirmelere rastlamak mümkün. Paracıklar gayrimenkule mi yatırılsa daha iyi olur, yoksa altına mı, dövize mi… Muhafazakâr olarak nitelenen gazetelerde boy boy krallara layık havuzlu site reklamları birbiriyle yarışıyor.
Yatırım araçları, kazanç, kayıp vs konuları söz konusu olduğunda, iki dünyalı Müslümanları tek dünyalı kesimlerden ayıran İslami kavrayış, söylem ve tutumların giderek görünür olmaktan çıkması ve tek dünyalılarla benzer bir kavrayış ve tutumun yaygınlaşmakta olması oldukça düşündürücüdür.
Herhangi bir Müslümanın “en kârlı yatırım” üzerine medyada yer alan haberlerin ardına düşmek yerine, kâr, kazanç, ticaret gibi mefhumlar konusunda Kitabullah’ın inşa etmeyi amaçladığı tasavvuru hatırlamalı ve konuyla ilgili Rabbani beyanları hatırlamalı değil midir? İslam’a tâbiiyet iddiasında olanların, tek dünyalılarla aynı amaç ve hedeflere yönelmekten imtina etmesi gerekmez mi? Bir Müslümanın, “kârlı yatırım”, “kazanç” gibi konularda vahyin öğretileri yerine, tek dünyalılarla benzer algı ve yaklaşımlara yönelmesi ona kayıp olarak yeter.
Biz iman edenler için en kârlı yatırım, Rabbimizin rızası için gerçekleştirdiğimiz namaz, infak, hakkı ve sabrı tavsiye, iyiliği emr kötülükten nehy, Rabbimiz için sevip Rabbimiz için buğzetmek, yetimi yoksulu gözetmek, zalimin karşısında, mazlumun yanında olmak, yeryüzünde fesadın ortadan kalkması ve dinin yalnız Rabbimize has kılınması için hakkıyla cihad etmek gibi salih amellerdir.
Bu yıl da, gelecek yıl da, ondan sonraki yıl da en kârlı yatırım, kazancı en iyi olan ticaret bu ve benzeri salih amellere yapılan yatırımlardır.
Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Sizi acı bir azabdan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?
Allah’a ve Rasulü’ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” (Saff 60 / 10-11)
Bu en kârlı yatırımı unutarak veya erteleyip ihmal ederek dünyalık peşinde koşmayı en kârlı kazanç saymak, Müslümanca bir tutum olamaz. Bizim için en kârlı ticaret Rabbimiz tarafından belirlenmiş ve bildirilmiş olduğu halde, kapitalizmin “en kârlı yatırım” ambalajlı oltalarına atılmak akıl kârı olmasa gerektir.
Yazıyı, Rabbimizin Karun ve onun zenginliğine öykünenlerle ilgili beyanlarıyla noktalayalım. Bu kıssada, bugün içimizden tek dünyalılığa eğilim gösterenler için ne büyük dersler var:
“Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımaranları sevmez.
Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; fakat dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.
Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).
Derken, Karun ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok büyük pay sahibidir, dediler.
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip salih amel işleyenlere göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflah olmazmış, demeye başladılar.
İşte ahiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akibet, takva sahiplerinindir.” (Kasas 28 / 76 – 83)
Evet, bugün “İman edip salih amel işleyenlere göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir” bilincine çok ihtiyacımız var.
Şüphesiz ki Rabbimiz dosdoğru olanı söylemekte ve dosdoğru yola dâvet etmektedir. Selam hidayete tâbi olanlara, dünyanın geçici süsüne aldanmayıp, Rablerine verdikleri sözde sebat edenlere.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *