Çekirge bir, iki, üç ve daha fazla kere sıçrar malum. Ama ila nihaye gitmez bu böyle. Ak Parti iktidarının yeni tarz sıçramaları da dikkat çekmeye başladı. Sıçrayışta bir ritim bozukluğu görülüyor.
Çekirgenin Sıçrayışları
AKP hükümetlerinde devlet bakanlığı ve başbakan yardımcılığı gibi görevler yapmış Ali Babacan hakkında, Hazine Müsteşarlığında çalışan bir personelin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusu üzerine, Fetö’ye bilerek ve isteyerek yardım ettiği gerekçesiyle soruşturma başlatıldığı haberleri bir anda düştü gündeme. Lakin çok geçmeden başsavcılığın, Babacan hakkında soruşturmaya yer olmadığı kararını vermesiyle konu ‘şimdilik’ kapanmış görünmektedir.
Başsavcılığın ‘soruşturmaya gerek yok’ kararında Bülent Arınç’ın açıklamalarının etkisi olmuş mudur? ‘Olmamıştır’ demek için herhangi bir sebep yoktur. Arınç, Başsavcının bu hareketiyle Cumhurbaşkanına ve hükümete karşı yanlış bir adım içinde olduğunu söylüyor ve peşinden şunu ekliyor: “Sayın savcım şunu bilsin, Bakanlar Kurulu’nda ortak sorumluluk esastır. Bunu düşünsün, aklını başına alsın. Bakanlık yaptığına, görevinden dolayı suçlamalar olacaksa bütün Bakanlar Kurulu’nu ortaya koyacak uygulama yapması lazım.”
Olayın vahametini erken fark eden Arınç’ın sözleri oldukça açık ve net: Eğer Ali Babacan Fetö’ye bilerek ve isteyerek yardım etmek gibi bir suçu işlediyse, bu suça dönemin diğer bakanları (kabine), başbakan ve Cumhurbaşkanı da dahil olur! (7 Şubat 2012’deki Mit başkanı operasyonuna benzer bir yanı var). Peki, sonrası? Sonrası kıyamet! Kıyametin koptuğunu bildirecek olan sur borusu, eski bir Hazine Müsteşarlığı çalışanına verilmiş. Fakat Arınç’ın başsavcıyı aklını başına almaya davet eden seslenişi, uyuklayan akılları teyakkuza geçiriyor ‘yanlıştan’ dönülüyor: Çekirgenin sıçramasında ritim bozukluğu.
Siyaset arenasında 15 Temmuz 2016’dan bu yana, Fetö’nün siyasal ayağına gidilmesi gerektiği, muhalefet partileri arasında düşük frekanslı olarak, zaman zaman seslendirilmektedir. Fakat bu kısık ses hiçbir zaman bir ‘kıyamet borusu’ ayarına erişmemektedir zira, partilerin hepsi üzerinde az veya çok, Fetö idrarının bıraktığı sarı izler görülmektedir. İdrarın en fazlasının iktidar partisi üzerinde olduğu, bir gerçektir.
Ali Babacan, Abdullah Gül’le bir parti kuracak veya kurmayacak, bu bizi ilgilendirmez. İktidar partisinin, kendi arkadaşları tarafından bir partinin kurulmasını istememe hakkı da vardır. Zaten biz kimin parti kurması makbuldür, kiminki merduttur, bunun derdinde değiliz. Mesele, amaca gidişte her aracı mubah gören zihniyete dikkat çekmekle alakalıdır. Hangi el yapıyorsa, sözü geçen ikilinin (Ahmet Davutoğlu da ikinci bir ‘yeni parti’ kurucusu olarak etiketlenmiş durumdadır) yeni parti kuracaklarına ilişkin haberlerin hız kazandığı bir dönemde Ali Babacan’a soruşturma açılmasına karar vermesi, o elin bütün siyasal akıl haritasını ortaya koymaktadır.
‘Fetö’nün siyasal ayağı’ meselesi bugünkü sistemin çalışma tarzını, yargının nasıl bir bağımsızlığa sahip olduğunu, hak ve adalet kavramlarının hangi mahfillerde nasıl anlaşıldığını, adam kayırmanın, adamına göre yargı sistemi oluşturmanın, nice savcı ve hakimlerin, mevcut rejimin beğeni ve istikrahlarını göz önünde bulundurarak nasıl da durumdan vazife çıkartıcı kıvraklıklarını v.d. anlamak açısından son derece önemlidir. Kimilerine, ülkenin en büyük şehirlerinin belediye başkan adaylığı feda olsun; kimilerine ise zindanlar oh olsun.
Adalet… Herkese hak ettiğini vermek. Ama kimin ne hak ettiğine kim, nasıl karar verecek? Adalet tamamen insan iradesine bırakıldığı zaman, nice ‘emr’ sahibini tiranlaştırabilir, nice zulümler işlenebilir adalet etiketi altında. Adalet, tabeladan ziyade imanla olacak bir iştir. Öncelikle adaletin ne olduğunu bilecek bir bilinç ve sonra da buna iman edecek bir gönül lazım.
Ülkeyi birlikte yönettiğiniz, en mahrem görevleri tevdi etmekten çekinmediğiniz, nice demokratik yollarda, nice şirk çirkefinde birlikte kirlendiğiniz yol arkadaşlarınızı gün gelir, siyasi ikbal canavarının ağzına atmaktan çekinmezsiniz. Çünkü yol arkadaşınız yeni bir parti kuracaktır, size rakip olacaktır. Gerçi siz yenilmez-yutulmaz bir güce sahipsiniz ama yine de tedbiri elden bırakmamak gerekir… Ummadığınız taş baş yararmış. Yılanın başı küçükken ezilmeliymiş… Fetö… İşte en büyük istimdat kelimesi. Fetö kelimesi her sıkıştığınızda size, muhtaç olduğunuz lojistik desteği sağlamakta hep ‘kullanışlı’ olacaktır. Ta ki, keserin ve sapının rutin dönüşünü tamamlamasına kadar…
Bu fahiş hataların açıkça işlendiği bir siyasetten daha da hayır beklenemez fakat bir kez daha belirtmek isteriz ki, Veli gitsin Ali gelsin, o gitsin filanca gelsin türünden hesaplar sahici değildir. Büyük harflerle OYUN tüm kurallarıyla aynı kaldığı sürece, çocuğunun ismini merkep koymuş kişinin, ‘bunu değiştir!’ önerisine binaen yaptığı isim değişikliğinin gösterdiği acziyet, bunalım ve körlük misali, şamar oğlanından farksız olarak, değiştirilen isimler arasında gidip-gelmelerimiz sürecektir.
Venhar / Yorum
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *