Ah şu erkeklik damarımız yok mu?

Ah şu erkeklik damarımız yok mu?

Erkek çocuklarımızın kız arkadaşları olsa ve onlardan birini tavlasa gurur; kız çocuklarımızın erkek arkadaşları olsa ve onlardan birini tavlamaya koyulsa hicap duyuyor muyuz duymuyor muyuz?

“Kapitalizmin yani tüketim kültürünün gereği biteviye modası değişen ve gittikçe vücudun tüm kıvrımlarını ortaya koyacak şekilde daralan pardösüler veya altta pantolon, etek boyları diz üstü türlü biçimlerde elbiseler…

Tesettürün olmazsa olmazı rengârenk desenlerle, en iyi marka başörtüsüyle sıkmabaşlar…

Rujlu, sürmeli, allı pudralı, en iyi cinsten parfümlü ve de hızmalı cinsten makyajlar…

Renk, desen uyumlu son moda çanta ve ayakkabılar…

Ve tabii ki göz alıcı formlarda gümüşten ve de altından takılar…

Aileden zenginse veya çalışıyor, maaşı dolgunsa jeepler, son model arabalar…

Başörtüsü üstünde yüz hattına uyumlu renkli renksiz gözlükler ve bir de ama hemcinslerine ama erkeklere caka satmalar…

Öğrenci olsun, çalışan, ev kadını olsun fark etmez, sahip olunan imkânlar ölçüsünce modayı takip etmeler; kullanılan eşya ve markasında rekabete girmeler…

‘Kadınlar, erkeklerle her konuda eşittir…’ kabulünden hareketle seviyeli arkadaşlıklar(!) veya evlilik için arayışa girmeler gibi türlü zaaflar, maaleseftir ki yeni nesil Müslüman bayan refleksleridir…”

 

Şeklinde devam eden, karşı cins bağlamında kaleme alınmış eleştirel yazılar okumayanımız ve bu bağlamda gelişmiş tartışmalara şahit olmayanımız herhalde yoktur. Vahiy gerçekliği ortada iken, Hz. Muhammed ve eşlerinin sahih örnekliği de bilinip durulurken, durum gerçekten böyle ise şayet elbette eleştiri geliştirilmeli ve eleştirilere de elbette olumlu tepki verilmeli ki Müslüman duyarlılığımızın gerekliliklerinden biri de budur.

Lakin bir zaafiyet varsa tek taraflı değildir, bu da böyle biline…

 

Sırası gelmişken, hadi şöyle bir tersten okuma çabası içine girelim: Bırakalım biteviye karşı cinsimizi eleştirip durmayı da kendimizi sorgulayalım bir bir; yani içe kritik bakış yapalım beraberce, erkekçe…

Ve adalet terazisini koyalım önümüze ama İslamın öngördüğü şekliyle…

Tabii ki empatiyi es geçmeyelim, kurabiliyorsanız eğer, işte meydan!

 

Soralım şimdi erkekler olarak birbirimize…

Emvai çeşit takım elbiselerle, kravat ve gömleklerle; modaya uyumlu renk renk spor elbiselerle, albenili ayakkabılarla; dahası, en pahalısından, en tahrik edici cinsten parfümlerle; eskiden briyantinle olurdu, şimdi jöleli saç sakal biçimleriyle; omuzlarda veya ellerde yine kahverenginden siyahına cins cins el çantalarıyla; son model cafcaflı cep telefonlarıyla ve de hızıyla, boyasının rengiyle, motor gücüyle; markasıyla, donanımıyla, model model arabalarıyla ama kendi cinsine ama karşı cinse hava atanlar kimler?..

 

Kimlere gösteriş yapılıyor malum şeylerle? Hele hele konuşurken ses tonlamasında ayar yaparak kırım kırım kırıtanlar; tabir-i caiz artistlik yapanlar uzaydan mı geldiler?

Bu şekil davranarak; “Hey kızlar! Hey bayanlar! Ben buradayım baksanıza! Sizin dikkatinizi ve ilginizi çekip kendime baktırmak için ben ne paralar sarf ettim, kaç mağaza gezdim, ne uğraşlar verdim biliyor musunuz? Nasıl, yakışmış mı ceketim, uyum sağlamış mı diğer giysilerimle yani pantolon, gömlek ve ayakkabılarımla? Karar veremedinizse bir daha, bir daha bakın! Sizce yakışıklı mıyım, bu giysilerimle daha bir endamlı olmuş muyum? Cevabınızı şimdilik gözlerinizle veriniz, oldu mu?” diyor muyuz, demiyor muyuz?

Hem sahi, kızlarımıza dikkat ettiğimiz kadar erkek çocuklarımıza da hiç dikkat ettik mi? Kızların başörtüsü renk ve biçimlerine kafa yorarken erkek çocukların kâh kirpi dikeni gibi kâh manda yalamış gibi kâh Amerikan kâh İngiliz kâh Rus saç modelleriyle kendi kişiliklerini ispat etme çabalarına bir sözümüz olabiliyor mu?

Yoksa onlarda kendimizi görüp, “Erkek adamdır canım, delikanlıdır, normaldir…” diye geçiştiriyor muyuz?

En önemlisi, kızlarımız ve eşlerimiz için merkeze koyduğumuz İslamdan mülhem ahlaki değerleri, ar ve namusu erkek çocuklarımız ve kendimiz için de öncelik olarak görüyor muyuz?

En kötüsü, erkekler olarak rahatlıkla her hangi bir bayanla konuşabiliyor, tartışabiliyorken; karşı cins aynı eyleme erkeklerle kalksa önyargılarımız çalışıyor mu çalışmıyor mu?

Erkeksi kodlarla beynimizin bir tarafında konuşlanmış zan ve dedikodu üretim merkezleri, en hafifinden kıskançlık damarlarımız harekete geçiyor mu geçmiyor mu?

Erkek çocuklarımızın kız arkadaşları olsa ve onlardan birini tavlasa gurur; kız çocuklarımızın erkek arkadaşları olsa ve onlardan birini tavlamaya koyulsa hicap duyuyor muyuz duymuyor muyuz?

Aramızda bir şekilde tesettürlü bayanlarla evlenmiş ama sonrasında kıskançlık gibi, karşı tarafın bakışlarından korumak gibi kaygılarla bile değil, sadece yanına yakıştıramadığı için birlikte gezmekten, dolaşmaktan kaçınan, sıkılan var mı, yok mu? Kaldı ki kıskançlık ve karşı cinsten koruma güdüsü sadece erkeklere özgü bir durum da değil…

 

Ayrıca bakalım şöyle bir müslümanların sermaye koyduğu işletmelere; meslekleri icabıyla açtıkları bürolara, hangi koşullarda bayan çalıştırıyorlar?

Sekreter veya diğer elemanlarının ne tür elbiselerle işe gelmelerini istediklerinden haberimiz var mı?

Prezantabl denilince akla gelen sadece işle ilgili yeteneği ve bilgisi mi yoksa aynı zamanda göze ve kulağa hitap etmesi mi? Bir de sorgulayın bakalım, iş gezilerinde, harici toplantılarda yanlarında kimleri götürüyorlar?

Şu sanal âlem denilen yerde de yani sosyal paylaşım sitelerinde güya İslami bilgi paylaşımı niteyle yola çıkılarak, haylazlık yapılıyor mu yapılmıyor mu?

Sırf bu sebeplerle evliliklerin sarsıldığı ve boşanmaların arttığı bilgisinden haberimiz var mı, yok mu?

 

Karşı cinsin, kendi sorumluluk alanlarına dair fikir üretmelerini ve asırlardır kendilerini ezen, ikinci sınıf bir varlık gibi gören anlayışa karşı fıtratı dahilinde ve ne kadar biliniyor ve anlaşılıyorsa İslami duyarlılıklarıyla tepki geliştirmelerini feminizme, sosyal bilimcilerimizden mülhem dilimizden düşürmediğimiz modernizme, sekülerizme mahkum ederken kendi cinsimizin anlayışını, kadınlar arasında gösterilen davranışlarımızı ve eşimiz olsun, çocuğumuz olsun, sair konumdakiler olsun, kadın kısmına bakışımızı hiç sorguladık mı?

 

Dediğim gibi tersten okuma yaparsak ve abartırsak daha çook şeyler sorulur…

Siz de sorun kendinize; objektif cevaplar verebilecek misiniz, bir bakalım?

Sakın ola ki erkek egemen olduğu söylenen kadim kültüre yaslanmayın…

Sakın ola ki erkeksi güdülerinize teslim olmayın…

İşte Kur’an, İşte Hz. Muhammed ve de eşlerinin sahih örnekliği…

 

Ve karşı cins, kadınlar, yatmayın kulağınızın üstüne; erkekler olarak, kadim kültürün baskısı dahilinde hazır ikame edilmiş iktidarımızı da kaybetme adına(!) Kur’an’dan anladığımız kadarıyla müslümanca eleştirmeye koyuluyorsak kendimizi, siz de sorgulayın duruş ve eylemlerinizi; hem de hiç vakit kaybetmeden…

 

Maksat muhabbetine tartışma açmak ama illa adalet, illa adalet diyerek de hakkı teslim etmek…

Vesselam…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *