Hz. Muhammed’in rol modelliğinden bahsedip duran bizler, onun arkadaşlarıyla olan ilişkilerini niye bugüne taşıyamıyoruz? Söylemlerimizi, hal ve hareketlerimizi niye önyargıyla değerlendirmeye alıyoruz? Derdimiz ne bizim?
Bir dostum, bir kardeşim uyardı haklı olarak…
Belli ki üzgün, belli ki şaşkın; Müslüman kardeşliğinin, Müslüman dostluğunun sözde kalmasından, çevresindeki bizim gibi insanların umursamazlığından…
Ve mahcup etti beni, içimi acıttı verdiği mesajlarla…
“Niye ilişkilerimiz mekanik, niye birbirimize bu denli soğuk, neden birbirimize bu denli mesafeliyiz? Hadi git gel yollar uzak, fiili görüşmek meşakkatli ama bir telefon edip hal hatır sormak da mı zor? Bununla kalsa iyi diyeceğim ama işin içinde daha da beter bir durum var…
Mesela niye birbirimiz hakkında suizan besliyoruz; niye birbirimizin gıyabında Allah’ın razı olmayacağı bir biçimde konuşup duruyoruz? İçimizden çıkmış, belli ki derdi olan arkadaşlarımızın yazılarına niye hakaretamiz yorumlar yazıyor, sağda solda tahfif ve tahkir edici ifadeler sarfediyoruz?
Hz. Muhammed’in rol modelliğinden bahsedip duran bizler, onun arkadaşlarıyla olan ilişkilerini niye bugüne taşıyamıyoruz?
Söylemlerimizi, hal ve hareketlerimizi niye önyargıyla değerlendirmeye alıyoruz?
Derdimiz ne bizim?
Ne tür hesaplar peşindeyiz?
Küs olduğumuzda, birbirimizin gıyabında laf ettiğimizde Allah’ın razı olacağını mı sanıyoruz? İnandığımız Din mi icbar ediyor bu tavırları bize?
Farklı bilebilir, bunun gereği olarak da farklı düşünebilir, farklı davranabiliriz. Birbirimize tahammül etsek ve birbirimizi anlamaya çalışsak da ikide bir şikâyet edip durduğumuz farklılıkların zamanla ortadan kalkabileceği yönünde iyi niyetle düşünsek ya. Hani Müslümanlığın gereğidir diye ümmet bilincinden dem vuruyorduk, ne oldu o bilince?
Bulunduğumuz yerde parça pincik olmuş halimizle mi ümmetin derdiyle hemhal olacağız?
Daha üç beş Müslüman olarak bir arada duramıyor, kilu kal meseleler nedeniyle ayrılıyor ve sonra da İslamdan, İslam toplumundan, İslam devletinden, İslam ümmetinden dem vuruyoruz.
Böylesi bir niza içindeyken mi Müslümanlığın ve tabii ki ümmet olmanın hakkını vereceğiz biz?” şeklindeki sitemkâr sözleriyle…
Ne diyebilirim, hassasiyetler aynı, kaygılarımız ortak…
Oysaki dostumuzun da ihsas ettiği gibi Kur’an denilince, Müslümanlık, Hz. Muhammed’in hayatı ve örnekliği denilince ahkâm kesmekte yok üzerimize; ama sevgi ve dayanışma, dostluk ve paylaşma, kardeşlik ve fedakârlık gibi Müslümanlarda olması gereken hasletler söz konusu olduğunda bir o kadar vurdumduymazız işte!
Örneğin; “Maide 5/56: Kim Allah’ı, O’nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah’ın taraftarları galip geleceklerdir.”
“Al-i İmran3/103: Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılan. Dağılıp ayrılmayın ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp, ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz tam ateş çukurunun kıyısındayken oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye. Allah size ayetlerini böyle açıklar. “
“Enfal 8/46: Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider Sabırlı olun Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”
“Hucurât 49/10: Şüphesiz mü’minler (dinde) birbirinin kardeşidirler O halde (dargın olan) kardeşlerinizin arasını bulup barıştırın..” mealindeki ayetlere ve;
“Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız, iman etmedikçe de cennete giremezsiniz.”..
“Sizden biriniz, kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz” ” Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona (ihanet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahkir etmez.”
“Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter..” ”Kardeşinle mücadele etme, onunla alay etme, ona verdiğin sözden dönme..”
“Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz..”
“Mü’minin mü’mine bağlılığı, taşları birbirine kenetli duvar gibidir.”
“Hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini (mü’min) kardeşi için de istemedikçe tam mü’min olamaz..” gibi hadislere rağmen hala dostluk ve kardeşliğin gereğini yapmıyor oluşumuz düşündürücü ve bir o kadar da kaygı verici değil midir?
Özlenen, beklenen, biteviye üzerine kafa yorulan toplumsal, sosyal değişim, bahis mevzuu olan dinamikliklere hayat vermezsek nasıl gerçekleşecek?
Ve yine Kur’an’da mealen, “Ra’d 13/11:”Onlar nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah bir toplumun durumunu değiştirmez” denildiği gibi biz tabiatımızı, nefis ve davranışlarımızı değiştirmedikçe Rabbimiz niye değiştirsin?
Evet, dostum, evet kardeşim, haklısın hem de yerden göğe kadar…
Ama üzgünüm, artık bu işler senin de altını çizdiğin gibi kilu kal cinsten; çünkü daha ciddi işlerimiz var bizim!
Kim bilir, kim anlar senin gibi bir dostun hal ve ahvalinden; için içine sığmasa, yüreğin olsa da dar…
***
Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır
Milletler için, işte kıyamet o zamandır
Mehmed Akif Ersoy
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *