Ramazan’ın ruhunu katledip, ondan sonra kalkıp fakirlere iftar vermenin ne anlamı olabilir? Ramazan ve orucun anlamı yok edildikten sonra geriye açlıktan başka ne kalır?
Bu başlık altındaki yazıyı kaleme aldığımız 2007 yılından bugüne “Belediyeler ve Ramazan” cephesinde değişen bir şey görünmediğinden, 6 yıl öncesinin yazısını, sonuna ekleme ihtiyacı duyduğum bir notla birlikte dikkatlerinize sunuyorum:
Ramazan ayını diğer on bir aydan ayıran ve onu bu kadar kıymetli kılan hangi özelliğidir? Bu sorunun cevabı açık ve nettir: Ramazan’ı Ramazan yapan, insanlığın yegane hidayet rehberi Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inzal edilmeye başlanmasıdır. Yani Ramazan’a sahip olduğu değeri katan bizatihi Kur’an’dır.
Kur’an öylesine yüce bir müjde, öylesine büyük bir rahmettir ki, Hz. Muhammed’e vahy olunmaya başladığı Ramazan ayını diğer ayların fevkinde bir değere kavuşturuyor; Kadir gecesini de bin aydan hayırlı bir gece kılmıştır.
Dolayısıyla Ramazan ayı, Kur’an ayıdır, Kur’an’la daha sık olarak hemhal olunması gereken bir aydır. Bu bereketli kılınmış ay içerisinde Kur’an’ı anlamaya dönük okuma ve sohbetler yaygınlaşmalı, Kur’an-ı Kerim ve meali dağıtımları yapılmalı, Kur’an’la ilgili seminer ve konferanslar düzenlenmeli… Velhasıl Kur’an’ın inzal olmaya başladığı bu mübarek ay, yoğunlaştırılmış bir Kur’an eğitimi kampanyasıyla geçirilmelidir.
Kur’an’a ancak bu şekilde “Hoş geldin” diyebiliriz. Yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim: Niçin Ramazan ayının gelişinde caddelere, mahyalara “Hoş Geldin Ey Hidayet Rehberi” diye yazılmaz? Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayı, içinde insanlara doğru yolu gösteren, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan, bir rehber olmak üzere Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Hasta olan veya seferde bulunan, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Sayıyı tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.” (Bakara 2/185)
Kur’an Ayı Ramazan’ı Festivale Çevirmek: Ramazan’ı Katletmek
Bu apaçık Kur’ani beyanlara karşın günümüzde özellikle medyanın büyük kısmında Ramazan adeta bir festival ve ziyafet ayı, bir eğlence ayı olarak yansıtılmak istenmektedir. Medyanın yanında özellikle muhafazakar partilere bağlı belediyelerin Ramazan ayında düzenledikleri etkinliklerin de çoğunlukla, Ramazan’ın ruhunu katleden bu yaklaşıma uygun bir özellik arz etmesi bu konuda toplumun bakış açısında ciddi bir anlam kaymasına yol açmaya başladı.
Artık Ramazan gelince Kur’an’ın doğumuna uygun ve bu kutlu doğumun heyecanını topluma yansıtacak etkinlikler yerine, “direklerarası eğlenceleri”, Latif Doğan, Zara, Davut Güloğlu vs konserleri düzenlenmekte, palyaçolar sahneye çıkarılmakta, soytarılık diz boyu gitmektedir. Ve tüm bunlar, sözümona “dindar kadrolar”ın elinde bulunan belediyeler marifetiyle yapılmaktadır. Yani söz konusu kadroların dindarlığı, pratikte Kur’an mesajına hizmet yerine, bu mesajı gölgeleme, hatta manipüle etme şeklinde tezahür etmektedir. Oysa hiç değilse gölge etmeseler, onlardan başka ihsan istemeyiz doğrusu.
Ramazan’ın ruhunu katledip, ondan sonra kalkıp fakirlere iftar vermenin ne anlamı olabilir? Ramazan ve orucun anlamı yok edildikten sonra geriye açlıktan başka ne kalır? Nitekim Hz. Peygamber’in bu hususta şöyle buyurduğu bildirilmiştir:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttuğu orucun ona açlıktan ve susuzluktan başka bir faydası yoktur. Yine nice gecelerini ibadetle geçirenler vardır ki, uykusuzluktan başka bu ibadetin kendilerine hiçbir faydası yoktur.” (İbn Mâce, Sıyam, 21; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 373)
“Ramazan eğlenceleri”
Geçen yıl Ramazan ayında Vakit gazetesinin okuyucu köşesine Bursa’dan yazan Mustafa Kılıç isimli bir Müslüman da bu konuda kendi beldesinde şahit olduğu çarpıklığa dikkat çekip “Ramazan eğlence ayı mı, ibadet ayı mı?” başlığı altında şöyle feryad ediyordu:
“Şu AK Parti belediyeleri bir âlem doğrusu. Şirin gözükmek uğruna ‘kantarın topuzunu iyice kaçırdılar’ desek, pek de yanlış konuşmuş olmayız. Neden mi?
Anlatayım: Bursa’nın sembolü olan Ulu Camii ile hemen 100 metre yanında yer alan Orhan Camii arasında Bursa Büyükşehir Belediyesi marifetiyle “Ramazan Eğlenceleri” adı altında her gece teravih vaktinde fasıl heyetleri kurulmakta, değişik solistler tarafından müzik icra edilmektedir. Bursa’dan ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinden Ramazan-ı Şerif münasebeti ile “cami ziyaretleri” programları çerçevesinde ziyaret edilen yerlerin başında gelen Bursa Ulu Camii, ibadet için gelenlerin hiç de hoş karşılamadığı bir görüntünün gölgesinde kalmaktadır. İlahiyatçı bir belediye başkanının idaresindeki Bursa’da bula bula iki cami arasına sahne kurmak fikri, makul bir akıl sahibinin yapacağı iş değildir.
Ulucamii’de veya Orhan Camii’nde namaz kılarken dışarıdan gelen müzik sesi ve gürültülerden rahatsız olmaktayız. Geçen akşam imam efendi de mikrofonla namaz arasında dışarıdakileri ikaz etmek mecburiyetinde kaldı.
AK Partili Belediye Başkanı, Ramazan-ı Şerif’i eğlence ayı mı zannediyor?”
İstanbul’da oturan kardeşlerimiz bilir: Sultanahmet Camii etrafı başta olmak üzere bazı merkezi camiilerin etrafı Ramazan’da tam bir panayıra çevrilmekte, Bursa’dan yazan kardeşimizin belirttiği şekilde camide ibadet eden Müslümanları rahatsız edecek derecede çalgılar çalınıp, oyunlar oynanmakta, kısacası Ramazan’ın ruhunu katletmek için ne gerekiyorsa yapılmaktadır.
Kur’an’ın doğum ayı, böylece, palyaçolara, çalgıcı-türkücülere ve onlar için konser ve gösteri organizasyonu yapan şirketlere halkın kaynaklarının pervasızca aktarıldığı bir festival ayına dönüştürülmekte, Kur’an ise yine boynu bükük, yine terk edilmiş olarak bırakılmaktadır. Üstelik de bu yegane hidayet rehberinin doğum ayı olduğu için mübarek kılınmış Ramazan’ın tüm anlamı ters yüz edilerek, çarpıtılarak…
Kuş sütü eksik “iftar menüleri”
Bir de, yine sözümona “dindar” kişilere ait olduğu varsayılan lokantaların –ki restoran deniliyor artık- “iftar menüleri” var ki, Ramazan sanki oruç ayı değil ziyafet ayı! Ekmek bile bulamayan yoksullar varmış, iftarlarını bir çorba, soğan ve ekmekle açan yüzbimlerce fakir varmış… Beyzadelerin umrunda mı? Onlar arınma, nefsi terbiye etme, yoksulu, düşkünü gözetme, merhamet ve diğergamlığın ayı olan Ramazan’ı bile lüks ve şatafat ayına çevirme sevdasındalar. Onlar orucu bile, tek kişilik “iftar menüsü” 30 ile 100 YTL arasında değişen “restoran”larda açıyorlar. Dolayısıyla orucu bile festivale çevirmiş oluyorlar, onun anlamını ters yüz ediyorlar.
İşte, Ramazan doğduğu ayda böyle katlediliyor, hem de bu katliam “Ramazan etkinlikleri” adı altında yapılıyor. Ne dersiniz, Kur’an ayı mübarek Ramazan, kendisini onun gelişini kutlamak adına kaleden bu çarpık zihniyetten memnun olur mu?
Ramazan’ın ruhunu katleden, onu Kur’an’la içeçe olan anlamından koparıp bir festival ve eğlence ayına çeviren bu kadrolar, Ramazan ve Kur’an’a , onların düşmanlarının bile veremediği zararı verdiklerinin bilincine varmalıdırlar.
“Ramazan etkinliği yapıyoruz” adı altında Kur’an’ın doğduğu bu aya festival ayı muamelesi yapan ve toplumun Ramazan algısını iğdiş eden palyaçolara sesleniyoruz: Kur’an’ın doğum ayı olan Ramazan’dan derhal çekiniz o fasid ellerinizi! İlla soytarılık yapacaksanız, kendinize başka bahaneler ve mekanlar bulun. Kur’an’ı ve onun doğum ayı Ramazan’ı soytarılıklarınıza alet etmekten artık vaz geçin.
Gölge etmeyin başka ihsan istemez.
Not: Bu yazının ilk yayınlandığı İslam ve Hayat sitesine Diyarbekirli bir okuyucunun yazdığı yorum aynen şöyleydi: Bir de Diyarbakır’da, Büyükşehir ve alt kademe belediyelerinin açmış oldukları iftar çadırları ve bu çadırlarda yapılan soytarılıkları bir görün. Oruç tutmayanların iftar etkinlikleri nasıl olurmuş, onu da bir görün.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *