Başarının İlk Şartı

Peygamberlerin tamamının Allah’ın mesajını cahiliye toplumlarına duyurma konusunda yüzde yüz başarılı olduğuna kim itiraz edebilir? Peki, vahiy almanın dışında, bizim gibi beşer olma hususunda bizden hiçbir farkı olmayan peygamberleri başarılı kılan neydi?

BAŞARININ İLK ŞARTI

Mehmed Durmuş

Bir müslümanın tek davası vardır: Allah’ın dinine göre bir hayat kurmak! İslam, hariçten üzerine türlü söylemler geliştirilmesi gereken değil, bizzat yaşanması, amel edilmesi gereken bir dindir. İslam hayatın ta kendisidir. O hayatın içine girmeden Müslüman olunamaz. İslam’ın kıyısında gezinerek, yüksek tepelerden bakarak ya da bacağımızı çemreyip de kenarında-kıyısında ayaklarımızı ıslatmak suretiyle tatmin olacağımız, özlem gidereceğimiz bir ‘hayat’ değildir. İslam hayatı bizi her şeyimizle kuşatmalıdır. Benliğimiz, kişiliğimiz, uzuvlarımız, hayallerimiz hâsılı her şeyimiz İslam olmalıdır.

İslam davası, İslam’ın bize ve içinde bulunduğumuz dünyaya egemen olması davasıdır. Bir başka türlü söyleyecek olursak, kendimizi İslam’a teslim etmeliyiz. İslam’ın nuru ile ıslanmadık yerimiz kalmamalıdır.

Müslümanlar olarak, İslam’la ilişkimizde çok değişik hatalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bu hataların başında, kendimizi adeta dışta tutarak, İslam’ı dış dünyaya hâkim kılma iddiası gelmektedir. Oysa İslam’ın dış dünyaya hâkim kılınması, öncelikle iç dünyaya egemen kılınmasından geçmektedir. Bu ilke hiçbir şekilde savsaklanamaz bir gerçektir. İslam’ı kendi nefsimize, ailemize, en yakın akrabalarımıza hâkim kılamamışsak, ‘İslam devrimi’ gibi sözleri ağzımıza almaktan utanmalı değil miyiz?

Bu sözler, İslami harekette bir hedef küçültme gibi algılanmamalıdır. Bilakis, İslami hareket ve hedef gibi algılarımızı belki yeniden gözden geçirme kaygısı olarak görülmelidir.

Peygamberlerin tamamının Allah’ın mesajını cahiliye toplumlarına duyurma konusunda yüzde yüz başarılı olduğuna kim itiraz edebilir? Peki, vahiy almanın dışında, bizim gibi beşer olma hususunda bizden hiçbir farkı olmayan peygamberleri başarılı kılan neydi?

Peygamberleri başarılı kılan en önemli gerçek, onların pazarlıksız, şartsız ve kayıtsız Allah’a teslimiyetleriydi. Müslümanların ilki olarak, mesajı aldıkları ilk günden itibaren peygamberlerin iç ve dış dünyalarında o günden itibaren İslam’dan başka hiçbir değer yüceltilmiyordu. Ahlaklarını tamamen Allahın buyrukları belirliyordu. Evlerinde sadece ve sadece İslam hâkim oluyordu. Kiminin eşinin, kiminin çocuğunun Müslüman olmaması istisnası, kuralı bozmamaktadır.

Peygamberlerin belki de en dikkat çeken özelikleri, içtenlikleridir. Son Peygamber Muhammed (sav)’in şahsında peygamberlerin ahlakını açık ve net bir biçimde görmekteyiz. Muhammed (sav) hiçbir zaman rol yapmamıştır, hiç maske kullanmamıştır. Onu ilk tanıdığı gün bir insan nasıl bir kişilikle karşılaşmışsa, son gün de o kişiliği bulmuştur. Peygamber, tavır ve davranışlarıyla, insanlara yaklaşımıyla hiç şaşırtmamıştır.

Peygamber (a.s), şehrin önde gelen nüfuzlu bir kâfiri ile koyu şekilde cedelleşirken, yanına gelen bir âmâyı bir an için ihmal edebilmiştir ama âmâları, şehrin nüfuzlu olmayan insanlarını hiçbir zaman küçümsemediğini, hiçbir insanı gözden çıkarmadığını herkes bilmektedir.

Biz Müslümanlar da peygamberlere uyarak yapmacıksız, maskesiz, hesapsız olmak zorundayız. İnsanlara karşı içtenlikli olmak, her şeyden önce insani bir ödevdir. Zaten rol kesen, yapay tavırlarımız kısa sürede bizi ele verecektir.

Bu ahlaka ancak Kur’an’ın tanımlamasıyla ulaşabiliriz. Kur’an, imanın dilde (söylemde) kalanından ve kalbe yerleşeninden bahsetmektedir. İmanımız kalbimizin en asli unsuru olduğunda bu ahlak kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *