Firavunlar Değişti Zulüm Değişmedi

Firavunlar Değişti Zulüm Değişmedi

Fir’avun bir kişi değil, bir siyasi prototiptir. Firavunluk sadece Mısır’da kalmış tarihî bir olay değil, bugün de devletlerin, güç odaklarının hatta ideolojilerin içine sinmiş tanrısal bir kibir hâlidir. Bu kibir, insanın “Ben de hükmederim, ben de düzen koyarım” diyerek Allah’ın hükmünü bir kenara atmasıyla başlar.

Ali Göçmez

Kur’an’da Firavun bir kişiden ibaret değildir. O, her çağda yeniden doğan bir zihniyetin sembolüdür.

Bugünün Firavunları artık asa(değnek)larını değil, medyalarını kullanıyorlar. Saraylarını tanklardan, ordularını basın-yayın ve ekonomik sistemlerden kurmuşlardır.

Burada modern Firavun kavramını üç şekilde tanımlayabiliriz:

Siyasi otorite: Gücünü halkın iradesinden değil zorbalıktan alır. İnsanların hevası demek olan “yasaları”, Allah’ın hükmü yerine koyar.

Ekonomi: Parayı bir güç unsuru haline getirip insanları bağımlı kılar. Faiz sistemi, modern çağın kırbaçıdır.

Kültür: Medya ve ideoloji aracılığıyla insanların düşüncelerine hükmeder. Artık köleler zincirle değil, reklamla bağlanıyor.

Firavun bu üç otoriteyi elinde tutan kişidir.

Batı’nın sömürgeciliği, Firavunluk sisteminin küresel hâle gelmiş biçimidir. Sömürgecilik, insanın insana ilahlık taslamasıdır. Bir milletin diğer milletleri, Allah’ın değil kendi hükmüyle yönetmek istemesidir.

Bu bağlamda Amerika, Avrupa ve emperyalist sistemlerin tamamı, Kur’an’ın anlattığı “Ben sizin en yüce Rabbinizim” (Nâziât, 79:24) diyen Firavun’un modern mirasçılarıdır. Özellikle Batı’nın demokrasi, özgürlük gibi kavramları birer maske olarak kullanılmaktadır.

Bugün Firavun, ‘demokrasi getirmek’ bahanesiyle ordusunu başka ülkelere yolluyor. Eski Firavunlar tanrılıklarını açıkça ilan ederdi, modern olanlar bunu insan hakları perdesiyle gizliyor.

Burada Hz. Musa kıssasına özel bir yer ayırmak icab eder.

Musa kıssası, tarihten çok bugünü anlatır. Her çağın Musa’sı vardır, çünkü her çağın Firavun’u vardır.

Ona göre Kur’an’ın bu kıssayı defalarca anlatmasının sebebi, her dönemde müminlerin aynı tür zulümle yüzleşeceğini göstermektir.

Bugünün müminleri, tankların gölgesinde değil, Kur’an’ın aydınlığında direnmelidir. Çünkü modern Firavunlar sadece insanı değil insanın Allah’la bağını da sömürür.

Medya: Yeni Firavun’un sihirbazları

Firavun’un sihirbazları vardı, bugünün sihirbazları gazetecilerdir. Halkı kandırmak için her çağın Firavunu kendi sihirbazlarını üretir.

Bu cümle, bugün sosyal medya manipülasyonlarından propaganda savaşlarına kadar uzanan süreci özetler. Burada “bilginin” nasıl silaha dönüştüğünü anlatır: Hakikat gizlendiğinde yalan hakikat gibi görünür. İşte o an Firavunlar kazanır.

Makalenin sonunda bu soruyu soralım ve cevabını bulalım:

Neden firavunlaşırız?

Firavunlaşma, insanın nefsini ölçüsüz büyütmesidir. Allah’ı unutan, kendini mutlaklaştırır; sözünü yasa, çıkarını adalet sanır.

Bu satırlar, hem bireysel hem toplumsal düzeyde çok derindir.

Amerikan sömürgeciliğini veya Batı’nın Filistin politikasını anlamak için aslında buraya bakmak gerekir: İnsanın Allah’tan kopup kendini merkeze koyması. Bu psikolojik sapma, hem bireyi hem devleti sözünde durmayan, vicdansız hale getirir. Demokratik devletin vicdanı yoktur. Onun rabbi menfaattir.

İnsan neden verdiği sözde durmaz? Çünkü artık Allah’tan değil, kendi menfaatinin bitmesinden korkar. Kur’an burada der ki:

Onlar menfaatleri uğruna sözlerini satarlar. Yani “Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler …”dir. (Âl-i İmrân, 3:77)

Firavunlar değişti, ama zulüm değişmedi. Değişmesi gereken, zulme karşı susan insanların iman’ıdır, inançlarıdır.

Bu son satır, İslam’ın çağrısını özetler: Sömürgeci düzenin karşısında sadece silahla değil, tevhid bilinciyle durmak gerekir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *