Dünyanın tüm güçleri ve siyonizm araçları tarafından başlatılan en büyük soykırım ve kıtlık savaşına karşı Gazze şeridindeki Filistin halkının eşi benzeri görülmemiş ve şaşırtıcı direnişi, bu savaş boyunca ve hatta ateşkes sonrasında medyada belki yeterince dikkat çekmemiş konulardan biridir.
Bu bağlamda El Cezire kanalı kısa bir makalede, aslında tüm bölgeyi ve Arap ve İslam ülkelerini temsil eden Filistin halkının Siyonist işgalcilere karşı direnişinin önemini kısa bir makalede ele aldı; bu makalenin özeti aşağıdaki gibidir:
***
Gazze’deki Filistinliler, direniş savaşçılarına “siz ve rabbiniz gidin savaşın, biz burada kalacağız” demediler; aksine “gidin direniş gösterin, biz de yanınızdayız ve işgalcilerin vahşetine karşı metin duracağız, sürgün planlarına boyun eğmeyeceğiz” dediler. Yıkım, açlık ve soykırım denizinde sizin elinizi tuttuk, yanınızdayız ve topraklarımızda birbirimize bağlı kalacağız.
Gazze halkı, direniş savaşçılarına gerçek ve inancın bizimle olduğunu, bizim de sizinle olduğumuzu; canımızı, malımızı ve sahip olduğumuz her şeyi Filistin’in geleceği ve özgürlüğü yolunda sizin için feda ettiğimizi söyledi. Açlık, hastalık, yaralar ve her yönden savaş uçakları, insansız hava araçları, zırhlı araçlar, dozerler ve her türlü savaş makinesi tarafından takip edilen şu yorgun bedenlerle son nefese kadar sizinle kalacağız.
Bölge olayları tarihini ve özellikle Filistin’i okuyan herkes bilir ki Filistinlilerin kaderi başından beri sömürüye karşı direniş olmuştur ve belki de bu kader, bir dönem Batı’nın saldırı ve sömürüsüne maruz kalan tüm Arap ve İslam milletleri ile diğer bazı milletler için de geçerli olmuştur; aradaki küçük fark şu ki Filistin, İngiliz sömürgeciler tarafından, karanlık Balfour Deklarasyonu’nu gerçekleştirmek üzere yeni bir işgalciye, yani küresel siyonizme teslim edilmiş; Avrupa’yı siyonistlerden “kurtarıp” Orta Doğu’nun kalbinde onlar için uğursuz bir yer açılmıştır.
Sömürge altında kalan veya parçalanan çoğu Arap ülke, kendilerini sömürgecilere satan, para ve güç karşılığında ülkelerinin topraklarını ve çıkarlarını düşmana vermeye razı olan rejimler tarafından yönetildi.
Ama Filistin’in hikâyesi tüm Arap ülkelerinden farklıdır; direnişin ateşi her zaman alevli kalmış ve mücadele ile cihad ruhu o halkın yüreğinde asla sönmemiştir.
Tüm Arap ülkeleri için “Büyük İsrail” komplosu hakkında alarm zili
Gazze’de yakın zamanda yaşanan savaşın ardından ve Amerikan-İsrail ekseninin devam eden aldatmacaları sonucunda, bazı çevreler tarihin tekerrür etmesinden endişe ediyor. Arap rejimlerinin pasifliği gölgesinde, Filistin’in yanı sıra diğer Arap ülkelerinin topraklarının da siyonistlerin “Büyük İsrail” adıyla bilinen projedeki hayalini gerçekleştirmek üzere, Amerika’nın verdiği vaatler doğrultusunda bu rejime teslim edilmesinden korkuluyor.
Bugün, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, Filistin halkının kaderi hakkında küstahça kararlar alıyor ve Gazze sakinlerinin burayı terk ederek yurt dışında daha iyi bir yaşam sürmeleri gerektiğini söylüyor. Ayrıca Amerika’nın bu dar şeridi bir turistik tatil bölgesine dönüştürmek istediğini ifade ediyor.
Filistin sınırına yakın, Suriye topraklarının derinliklerinde de işgalciler, Amerika’nın tam desteğiyle planlarını ilerletiyor. Yeni Suriye rejimiyle, bu ülkeyi parçalamayı kesin hedef olarak dayatmak amacıyla müzakerelere başlamış durumdalar.
Siyonist rejim, “Büyük İsrail” adı verilen hayalini gerçekleştirmek için uzun zamandır Arap toplumunun kültürü ve bilincine sessizce nüfuz etme politikasını açık bir şekilde sürdürmekteydi. Ancak 7 Ekim 2023 tarihinde Filistin direnişi tarafından gerçekleştirilen “Aksa Tufanı” operasyonu, siyonistlerin birçok kartını yaktı; bunun üzerine yeni haritalar hazırlamaya ve eski planlarını yenileriyle değiştirmeye başladılar.
Bugün Suriye, Amerika destekli siyonist işgalcilerin ilgi odağına dönüşmüş durumda. Onlar, Suriye’de reform yapma ve halka destek olma bahanesiyle, bu ülkenin yeni rejimiyle bir anlaşma imzalamak istiyorlar. Bu anlaşma, Suriye’nin büyük bir bölümünün ayrılmasını ve siyonist işgali altındaki topraklara katılmasını sağlayacak. Bunun ardından ise yeni topraklar ve ardından daha yeni topraklar İsrail’in işgaline girecek.
Lübnan’da ise bu ülke ile siyonist rejim arasında sağlanan ateşkes anlaşmasına rağmen, İsrail’in bu anlaşmayı sürekli ihlal ettiğini, Lübnan topraklarını ve vatandaşlarını düzenli olarak hedef aldığını görmekteyiz.
Deliller gösteriyor ki siyonistlerin Lübnan’a yönelik tekrarlanan saldırılarının hedeflerinden biri, bu ülke hükümetinin öfke düzeyini ve tepkisini ölçmek, ardından onu İsrail’le ilişkileri normalleştirmeye ve Lübnan’daki direnişi ortadan kaldırmaya zorlamaktır. Böylece siyonistler bu ülkeyi kolaylıkla kontrol altına alacak ve topraklarını “Büyük İsrail” hayalini gerçekleştirmek üzere işgal edeceklerdir.
Ürdün konusunda da siyonistler, bu ülkenin işgalinin birkaç saatten fazla sürmeyeceğine inanıyorlar; çünkü Ürdün hükümetini topraklarını teslim etmeye zorlamak fazla çaba gerektirmiyor.
Siyonistlere karşı herhangi bir direniş göstermeyen diğer Arap ülkeleri için de durum aynıdır.
Siyonistler, bölgedeki ve hatta ötesindeki saldırganlıklarında hiçbir sınır tanımadıklarını kanıtladılar. Amerika’nın desteğine dayanarak istedikleri her hedefe saldırıyorlar; bunlar arasında kısa süre önce Katar’da Hamas hareketinin müzakere heyeti merkezine yapılan saldırı da yer alıyor.
Bu durum, İsrail’in savaşının yalnızca Filistin’le sınırlı olmadığını, saldırganlığın siyonistlerin sıradan bir yöntemi haline geldiğini göstermektedir.
Bütünü Temsil Eden Bir Direnişi Sürdürmekte Olan Bir Millet
Ancak Filistin halkının, özellikle son dönemde Gazze Şeridi’nde maruz kaldığı ıstırap, kuşatma, açlık, soykırım ve karşı karşıya kaldıkları çeşitli vahşi suçlar başka hiçbir yerle kıyaslanamaz. Bu halk gerçekte tüm bölge adına direniş sergilemektedir.
Filistin milleti, dünya üzerinde en eşsiz milletlerden biri olarak, işgalcilerin çılgınca emelleri ve karanlık hayallerine karşı hâlâ büyük bir engel teşkil etmektedir; şüphesiz ki Filistin halkı ve direnişi düşerse, bölgenin geri kalanı ve Arap ülkeleri peş peşe çökecektir.
Buna rağmen direnişin ve Filistin milletinin çöküşünün mümkün olmadığına dair en ufak bir kuşkumuz yoktur; onlar yakında, bir asırdan fazla önce tesis edilen uğursuz Balfour Deklarasyonunu devireceklerdir.
(Tesnim)













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *