Ve Gazze… Bakalım Elimizde Ne Kalmış?

Ve Gazze… Bakalım Elimizde Ne Kalmış?

Elimizde sadece “Erdemli olmak” kaldı, yani haksızlığa boyun eğmeyen şerefli, dürüst bir insan olmak. Elimizde sadece haklı olmak kaldı. Zaten elçileri; zalimlere ve firavunlara karşı cesur kılan neydi? Tabii ki haklı olmalarıydı. Suçsuz ve temiz olmalarıydı…

Gülbahar Ay Satan

Gazze’deki zulmü görmeyen kalmadı, duymayan kalmadı. Kulaklarını tıkayanlar bile duydu, gözleri kapatanlar bile gördü.

Bir süre sustum. Susmak! İnsanı durağanlaştırır, çürütür, yok eder.
Ama her şey bu kadar ayan beyan ortadayken konuşmak bile üstünü örtüyor gerçeğin. Dile getiremiyorsun. Kelimelerden utanıyorsun. O kadar aynı şeyleri tekrarladık ki artık Müslümanlara mezhepçilik yapmayın demek içimden gelmiyor. Zalimlere mi yoksa kendi halkına mı kime yalan söylediği belli olmayan liderleri destekleyen Müslümanları uyarmak içimden gelmiyor. Batı hayranlarına insan hakları ve uluslararası hukukun nasıl boş bir tiyatrodan ibaret olduğunu söylemek içimden gelmiyor. Çünkü gerçekler o kadar ortadaki meşhur olan şu söz aklıma geliyor: “Uyumuş taklidi yapan birini uyandıramazsın!”
İnsanlar safını seçmiş. Mezhebi için susanlar, para için susanlar, iktidarını korumak için susanlar… Her ne çıkar için susuyorsanız o sizin cehennemde ateşiniz olsun inşallah.

Bir sorun ne kadar büyükse, o sorunun çaresi de aslında o kadar basittir. Nasıl yani? Evet, sorunun büyüklüğü, o sorunun neden kaynaklandığını da ince detaylarıyla ele verir. Eğer sorunu çözmek istiyorsan bu detaylara karşı çözüm üreterek kolayca yol bulursun. İşte asıl mesele sorunu çözmeyi istemek. Örneğin birileri bilerek ormanı yakıyor. Ormanda küçük bir yangın var, o an kimse görmüyor, orman yangını büyüyor ve önce yakındakiler fark ediyor, yangın daha da büyüyor ve dumanını tüm şehir görüyor. Artık dile getirmeye, yangın var demeye gerek var mı? Çözüm yangını söndürmek ve yangını çıkaranlara arka çıkmamak.

Gazze’de yaşananlar da aynen böyle, zulümden, acıdan göz gözü görmüyor. İsrail denilen bir yangın var ama dünya liderleri yangını söndürmek yerine, herkesten önce yangın var diyor, halklardan önce yangın çıkaranları kınıyor. Ama yangına bir bardak su dökmüyor. Üstelik yangın çıkaranların sözde barış planlarına methiyeler diziyor. Herkes de biliyor ki zalimler daha çok zulüm için kendine alan açmaya çalışıyor. Binlerce kez insan hakları ihlali yaparak, zalimlikte kendini kanıtlayan bir İsrail var ortada.

Artık Gazze’deki zulmü görmeyen kalmadı. Şimdi herkesin görmesi gereken şey, dünya liderlerinin İsrail’e sessiz kalmasıdır. Sumud filosu yardım taşırken yalnız kaldı ve terörist muamelesi gördü. Bebek maması taşıyan gemileri hiçbir ülke sahiplenemedi. Hem de uluslararası sularda, Gazze kara sularında onları İsrail’in kucağına bıraktı.

Yeryüzünde ilahlık taslayanlara, ilah gibi davranmak, korkmak ve koşulsuz itaat etmek de aynı kapıya çıkmaz mı? İki davranış da şirk değil mi?

Peki zulme karşı elimizde ne kaldı? Elimizde sadece “Erdemli olmak” kaldı, yani haksızlığa boyun eğmeyen şerefli, dürüst bir insan olmak. Elimizde sadece haklı olmak kaldı. Zaten elçileri; zalimlere ve firavunlara karşı cesur kılan neydi? Tabii ki haklı olmalarıydı. Suçsuz ve temiz olmalarıydı.

İnsanlık tarihine bakın erdemli insanların neden takiye yapmadıklarına, neden canları pahasına yalan söylemediklerini anlıyorsunuz. Çünkü zalimlerden o kadar tiksiniyorlar ki onlara benzememek için yalandan, hileden, adaletsizlikten itinayla kaçınıyorlar.

İlahlık taslayanlar ile onlara ilah gibi itaat edenler birdir. Bunlar aynı saftadır. Biz ise safımızı sadece erdemliler olarak belli edeceğiz. Benim erdemli, ilkeli olmamı dinim emrediyor, Tevhid inancı beni kula kulluk etmeden alıkoyuyor. Ama canı pahasına Gazze için sokağa dökülen hristiyan hatta yahudi olanlar var. Evet, yaratılıştan fıtratımızda vicdan, merhamet var. Allah bize ruhundan üfledi, biz onu sıfatlarından tanıyoruz. Kimse ırkını, ailesi, dinini (olgunluk çağından önce) seçemiyor. Dünyada bir anda kendini savunmasız halde buluyor. Müslüman bir ailede müslüman sıfatıyla doğmak bizim elimizde olan bir durum değilse, o zaman bir anlamı da yoktur. Müslüman olmanın özelliklerini taşımıyorsak sıfatların hiçbir anlamı yoktur.

Gazze için bir gösteri yapılıyor, ellerinde yeşil, siyah bayraklar, şeriat gelecek diye bağıranlar. Sarık giyenler. Cüppe takanlar. Seni aşırıcı, terörist ya da gerici olarak etiketleyen zalimlerin çoğunluğu oluşturduğu bir dünyada insanların ilgisini böyle mi çekeceksiniz. Bu bir tebliğ mi? Laik seküler bir ailede doğmuş bir genç Taksim’de bu sloganlardan, bu bayraklardan mı etkilenip müslüman olacak?

Biz tevhid inancımızı insanların gözüne ‘tevhid bayraklarını’’ sokarak yapmamalıyız. Avrupa’da Gazze için gösteri yapıldı, ben kimsede ne haç bayrağı gördüm ne bir dini simge. Ben Tevhide inanıyorum, İslam’ın siyasal, sosyal, ekonomik her anlamda bir bütünsel ve birbirinden ayrılmaz bir ahlak çerçevesi çizdiğini düşünüyorum. Ama mazlumlar ölürken, ırk, din ülke farketmeksizin tüm vicdan sahipleri yollara dökülürken neden bizim bazı müslüman çevrelerde gösteriler bir din gösterisine dönüşüyor. Dünyada hakim bir İslam birliğinden oluşan bir kurum ya da devlet olur da onun bayrağını taşırsın. Gerçek müminlerin bile sayıları ortadayken, gösterilerde çarşaf gibi bayraklar sallanıyor. Bu gösteriş kime? Her şeyin kolayca suistimal edildiği bir zamanda, insanların ön yargılı olduğu bir zamanda kalpler bu bayraklarla mı fethedilecek? İnsanlar İslam dinine böyle mi ısınacak? İlahlık taslayan İsrail ile, ondan korkan ve adeta onun ilah olduğuna inandırmaya çalışanlara karşı sokağa dökülünce zaten tevhid bayrağını yüreğinde taşımış oluyorsun. Müslüman; bayrağını, cübbesini, sarığını değil, erdemli ve ilkeli duruşunu sergilemelidir. İlmini, bilimini, fikirlerini, adaletini sergilemelidir.

Hikmet, nerede ne yapacağını bilmektir. Sınırları bilmektir.
Bazı kardeşlerimizin niyeti iyi olsa da dini şekilcilik hiçbir zaman gerçek eylemin, erdemin önüne geçmemelidir.
Çünkü elimizde kalan şey safları ayrıştıran ve zulüme umut olan erdemli insanları çoğalmasıdır.
Allah da bu yüzden kainatı yaratıp insanlara irade vermedi mi zaten. Bu irade verilen insanların bazıları kötülüğü seçer bazıları da erdemli olmayı seçer. Yani Gazze tüm insanların imtihanıdır. Sadece Müslüman sıfatıyla doğanların değil!..

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *