Gazze eylemlerinde de aynı durumu gördük. İktidarı rahatsız etmeyecek kontrollü STK, dahası SDK (Sivil Devlet Kuruluşu) eylemleriyle kitle tepkilerini konsolide etme talihsizliği yaşanıyor. Söz konusu çevrelerin 15 Temmuz okumalarının iktidarla aynı düzlemde olması da bu açıdan şaşırtıcı değil.
Şükrü Hüseyinoğlu
Türkiye’de 2002 yılına kadar bağımsız tevhidi duruşa sahip İslami çevrelerin çoğu maalesef, AKP öncesi dönemde doğruyu söyleyen lakin AKP sürecinde şaşan bir duruma düştüler.
Zira,
1- AKP dönemini doğru okuyamadılar, bu dönemin bâtıl düzen içi bir değişim süreci olduğu gerçeğini görmezden gelip sanki hak geldi bâtıl zail oldu yanılsaması yaşadılar.
Oysa bâtıl tüm bâtıllığıyla yerinde duruyor, sadece kabuk değiştiriyordu. Jakoben laiklikten, ılımlı Anglo-Sakson laikliğe geçiş yaşanıyordu. O kadar.
2- İslam’ın egemenlik öğretisi temelli siyasal nitelikli bir din olduğu gerçeğini arka plana attılar, 28 Şubat’ın sopasından ürkerek Anglo-Sakson laikliğin bâtıl şemsiyesi altında sığıntı olarak yaşamayı kabullendiler.
Bugün bizim gibi az sayıdaki, istikametini korumaya gayret eden mümin ve İslami çevre dışında, geriye kalan “İslami” çevreler sistem içi düşünüyor, sistem içi konuşuyor, sistem içi tepkiler veriyor.
Nitekim Gazze eylemlerinde de bu durumu gördük. İktidarı rahatsız etmeyecek kontrollü STK, dahası SDK (Sivil Devlet Kuruluşu) eylemleriyle kitle tepkilerini konsolide etme talihsizliği yaşadılar.
Söz konusu çevrelerin 15 Temmuz okumalarının iktidarla aynı düzlemde olması da bu açıdan şaşırtıcı değil.
15 Temmuz me’şum darbe girişiminin bastırılmasını sanki bâtıl zail hakkın hakim kılındığı İslam’ın zaferi olarak dillendirebiliyorlar ve bunu yaparken de maalesef Allah’tan hiç korkmuyorlar.
Bu çevreler için söyleyebileceğimiz tek söz, nasuh tevbe ile arınmaya yönelmeleri ve temelden bozdukları Rabbani akdi yeniden hatırlayıp fabrika ayarlarına geri dönmeleridir.













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *