Amerika Bu Dünyanın Jandarması mı, Kaosun Mimarı mı?

Amerika Bu Dünyanın Jandarması mı, Kaosun Mimarı mı?

Trump İran’ın nükleer tesislerini vurduktan sonra şöyle demişti: “Tarihi bir zafer elde ettik. İran’ın elinden bombayı aldık.” Sormazlar mı insana: Kimsin sen? Neye dayanarak bu yetkiyi kendinde görüyorsun? Gerçekten de dünyanın jandarması mısın? Sen kimsin de bu kadar pervasızca konuşabiliyor, attığın her bombayla övünebiliyorsun?

Zafer Çam

Bugün yaşananlara baktığınızda tek bir isim öne çıkıyor:
Amerika.
Tarih boyunca gücünü kaybeden, yalnızlaştırılan her ülkenin üzerine bir karabasan gibi çöken bir yapıdan söz ediyoruz.
Önce Avrupa’nın sırtına çöktü.
Bugün Avrupa “hayır” diyemiyor.
Ardından İslam coğrafyasının “hamisi” gibi göründü.
Petrol gelirleriyle zenginleşen ülkeleri arka bahçesi ilan etti.
Haracını vermeyenleri ise askeri darbelerle hizaya getirdi.
Amerikan düzenine boyun eğmeyen liderler birer birer alaşağı edildi. Sadece bununla da yetinmedi.
“Daha yok mu?” dedi adeta.
İsrail’i üst akıl yaptı, İslam coğrafyasını kana buladı.
Kendisi dünyanın çakalı oldu, İsrail’e ise tasmalı it rolünü verdi.
İran-Irak Savaşı’nda Saddam’ın yanında yer aldı.
Ancak Saddam istenilen “başarıyı” elde edemeyince, yeni tetikçiler aramaya başladı.
Körfez’in petrol zengini saraylarını korkutup Saddam’ı şeytanlaştırdı.
Onu yalnızlaştırdı, ülkesini işgal etti, sonunda bir mahkeme tiyatrosuyla darağacına gönderdi.
Gerekçe mi?
Nükleer silah üretmek…
Ama sonra ne oldu?
Ne bir nükleer bomba bulundu ne de üretim tesisi.
Saddam’ın ölümüne bütün dünya şahit oldu ama o meşhur nükleer tehdit bir hayal ürünü olarak kaldı.
Bugün aynı senaryo farklı oyuncularla sahnede.
Suriye yıkıldı, parçalandı.
Filistin adım adım yok ediliyor.
Kudüs Yahudileştiriliyor.
Mısır’ın kukla lideri sessiz; ne İsrail’e “katilsin” diyor ne de ABD’ye “şeytansın.”
Gazze aylardır abluka altında.
Silahların ve bombaların gölgesinde mazlum insanlar yaşam savaşı veriyor.
ABD ve İsrail’in ortaklığıyla, çocuklar, kadınlar, siviller ölüyor.
Yine yetinilmiyor.
Bu kez hedefte İran var.
Bombalanıyor, tehdit ediliyor, sindirilmeye çalışılıyor.
Ve dünya, olan biteni sadece izliyor.
Oysa mesele yalnızca Filistin değil.
Sadece Gazze’deki soykırımla sınırlı değil.
Önce Filistin’le başladı, sonra Irak işgali geldi, ardından Suriye savaşı… Şimdi İran saldırı altında.
Peki ya yarın?
Türkiye mi olacak sırada?
Pakistan mı?
Azerbaycan mı?
Mısır mı?
ABD Başkanı Trump İran’ın nükleer tesislerini vurduktan sonra şöyle demişti:
“Tarihi bir zafer elde ettik.
İran’ın elinden bombayı aldık.”
Sormazlar mı insana:
Kimsin sen?
Neye dayanarak bu yetkiyi kendinde görüyorsun?
Gerçekten de dünyanın jandarması mısın?
Sen kimsin de bu kadar pervasızca konuşabiliyor, attığın her bombayla övünebiliyorsun?
İran’da nükleer tesis var mı, bir bomba olup olmadığı hâlâ tartışmalı.
Ama asıl mesele şu: İsrail’in elinde olunca sorun yok, İran’ın elinde olunca neden dünya ayağa kalkıyor?
Avrupa’nın dört bir yanı nükleer santrallerle doluyken bu bir hak sayılıyor da, İran’ın nükleer enerji üretmesi neden bir tehdit sayılıyor?
İsrail bombalıyor, aç bırakıyor, öldürüyor.
ABD ses etmiyor.
Aksine destekliyor.
Hatta bizzat İran’a bomba yağdırıyor.
Komşu ülkelere de üstü örtülü tehditler gönderiyor.
Ama unutulmamalı: Bugün sustuklarımız, yarın başımıza gelenler olacak.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *