Cumhuriyetin ilk yıllarında “Türkiye ve Yunanistan tek devlet olacak”, “iki ülke arasında sınırlar kalkacak”, “iki devlet dünya siyasetinde müşterek hareket edecek”, “iki devlet birbirini temsil edebilecek” deniyordu… Günümüzden bakıldığında, inanılması imkân haricinde olan siyasi hadiseler…
Yakup Döğer
15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunun İzmir’e girişiyle başlayan Yunan işgali, 9 Eylül 1922 tarihinde yine girdikleri yer olan İzmir’den çıkmasıyla sonuçlanmıştı. Üç yılı aşkın süren işgal sırasında Yunan mezalimi Anadolu insanına kan kusturmuş, Müslüman ahaliye yapmadık zulüm bırakmamıştı. Konu ile alakalı birçok eser ve arşiv kaydı, yapılan mezalimi belgelemektedir.(1)
Lozan Anlaşması yapılmış, barış sağlanarak, Osmanlı’dan kalan son topraklar üstünde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Erken dönem cumhuriyet ricali, “Yurtta sulh, cihanda sulh” düsturuyla kurdukları cumhuriyet rejimine yeni bir paradigma oluşturmaya çalışmıştır. Lozan Anlaşmasına kadar ezeli bir düşman olarak kodlanan Yunanistan ile Lozan’dan sonra ebedi bir dostluk kurmak için yeniden girişimlerde bulunulmuş, hayalin hakikate dönüşmesi için iki taraf devlet ricali olağanüstü bir çaba sarf etmiştir. Biz de erken dönem cumhuriyette, Türk-Yunan dostluğunun serüvenini dönemin basınından takip etmeye çalıştık. Günümüzde yaşanan siyasi ve askeri gerilimler göz önünde bulundurulduğunda, o dönem iki ülke arasında süren görüşmelerin mahiyetini şaşkınlık içinde izledik.
‘Türk-Yunan dostluğu’
Reis-i Cumhur Mustafa Kemal, Başvekil İsmet Paşa, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü, Türk-Yunan dostluğunun inşa edilmesi için azami gayret gösterirler. Resmi tarihin ifadesiyle, “Yunanlıların 9 Eylül 1922’de denize dökülmesinin” ardından henüz sekiz yıl geçmiştir ki, Türk-Yunan dostluğundan bahsedilmeye başlanmıştır.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk, Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos’un 27 Ekim 1930 tarihinde Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmasıyla yeni bir safhaya girmiştir. Dönemin basını, Venizelos’un gelişini manşetten ve çok önemli haber olarak duyurmuştur. Basında yer alan haberlere göre bundan sonra Türk-Yunan dostluğu, geçmiş unutularak yeni bir devreye girecektir. Bu safhanın, olağanüstü denilebilecek hatta hayali bile mümkün olmayan seviyeye çıkarılması düşünülür.
Türk bayrağını selamlayan Yunan Başbakanı
Yunan Başbakanı Venizelos, Atina’da verdiği beyanatta, “Türkiye hakkındaki hissiyatımı stadyumda bayrağınızı selamlamakla gösterdim. Türklere söyleyeceklerimi Ankara’da söyleyeceğim” diyerek yola çıkar.(2) Bu ziyaret Türk-Yunan dostluğu açısından çok önemlidir. Venizelos’a, hanımı, Hariciye Nazırı ve gazeteciler refakat edecekler ve Haydarpaşa’ya gelecektir. Buradan Ankara’ya geçecek olan Venizelos, Ankara’da dostluk anlaşmasını imzalayacaktır. Yunan Başbakan parlak bir merasimle karşılanacaktır.(3) Venizelos Haydarpaşa’da halk tarafından büyük tezahüratlarla karşılanır. Türk ve Yunan donanmaları arasında eşitlik esası iki hükümetçe kabul edilir.(4)
Yunan Başvekil ve maiyeti Ankara Palas’ta misafir edilecektir. Yunan Başvekili, Ortodoks bir devletin reisi sıfatıyla hususi olarak Başpapazı da ziyaret edecektir.(5) Yunan Başvekil çok duygulanmıştır. Bilhassa gelirken İstanbul’un emsalsiz güzelliğine hayran olmuştur.(6) Dönemin gazeteleri Venizelos’un gelişini büyük tezahüratlarla karşılar. Türk-Yunan dostluğunun en üst düzeyde temelleri atılmaktadır.
28 Ekim tarihinde Mustafa Kemal Venizelos’u kabul eder ve bir saat kırk beş dakika görüşürler. Görüşme sonrası mükellef ziyafetler, ve eğlenceli balolar düzenlenir. Eğlencelerin ardından nutuklar edilmeye başlanır. Bu ziyaret tesadüfün değil, imanlı bir siyasetin mahsulüdür. İsmet Paşa ziyafetten sonra bir nutuk irad eder:(7)
“Türk-Yunan yakınlaşması hakikatte Lozan Konferansının toplandığı zaman başlar. Orada sizinle benim idare etmiş olduğumuz çetin ve güçlüklü müzakereler bu suretle aramızda aylarca muhafaza ettiğimiz temas birbirimizi tanımak ve binnetice uzlaşmak fırsatını vermiştir. Her birimiz kendi memleketinin diğer memlekete yaklaşmasının sade faydalı değil ve fakat lüzumlu olduğunu görmüştür. Zira bunun için mücbir bir sebep vardı. Komşu memleketin iyi anlaşılmış menfaatleri hemen her noktada uygun geliyordu… Kadehimi Yunanistan Reisicumhur Hz.nin zarif misafirliğimizin şahsi saadetlerine sizin ve M. Mihalacopoulos’un sıhhatine refeder, Yunan milletini taalisine ve Türk-Yunan dostluğu şerefine içerim.”(8)
İsmet Paşa’nın konuşmasına karşılık Venizelos da uzun bir konuşma yapar.
“…Artık iki milleti hiçbir şey ayıramıyor. Birçok amiller bizi birleştiriyor. Komşuluk memleketlerimizi ayırtmaktan ziyade, daimi bir temas vasıtası olan Adalar Denizi, asırlarca yan yana yaşayarak ve birbirini anlamayı ve taktir etmeyi öğrenen milletlerimizin uzun alışkanlığı hep birbirini itmam ediyor. Nihayet mühim bir vakıa, her ikisinin de saltanattan sarfı nazar ederek, cumhuriyeti kabul etmiş olmalarıdır… Bardağımı kaldırıyorum ve Türk-Yunan dostluğuna içiyorum.”(9)
Cumhuriyet gazetesine göre, Türk-Yunan husumeti artık tarihe karışmıştır. Venizelos Türkiye Cumhuriyetinin misafiridir. Yalnız Yunanistan’da değil bütün Balkanlarda en büyük Türk düşmanı addedilen bir siyaset ricalinin, bir zamanlar harben ve düşman olarak gitmek istediği Ankara’ya şimdi sulhen ve dost olarak gitmesi gayet mühim bir siyasi hadisedir. Bu vaka Türkiye ile Yunanistan arasında Lozan’da başlayan barış hayatının artık muahedenin sayfaları arasından ve resmi münasebet şeklinden çıkarak ruhlara nüfuza başladığını gösteriyor.
Milliyet gazetesi muhabiri, Venizelos’a “Dün Türk düşmanı idiniz, bugün nasıl Türk dostu oldunuz?” diyerek bir soru sorar. Venizelos “Türk düşmanı değilim, hiçbir zaman ben Türk düşman olmadım” diyerek cevap verir.(10) İçki kadehlerinin kalktığı eğlenceli balodan sonra Yunan gazetecilere İsmet Paşa bir beyanatta bulunur:
“Artık serbest ve bila-tereddüt gazetelerinize yazabilirsiniz ki Türk-Yunan dostluğu artık bir temenni değil hakikattir. Sekiz sene evvel Lozan’da bu eserin temellerini kurduk. Eğer bugün yapılan eser birkaç sene evvel yapılsaydı yalandan bir şey olurdu. Fakat bugün samimidir. Bu günü hayatımın en mesut günlerinden biri sayarım. Bu eserin iki memleket ahalisi tarafından da benimsenmekte olması da ayrıca bir bahtiyarlıktır.”(11)
1 Kasım 1930 tarihinde Venizelos, hususi bir trenle Ankara’dan İstanbul’a hareket eder. Resmi görüşmeler bitmiştir, İstanbul’da bir gün kalacaktır. Venizelos Ankara’dan hareket ederken “Yaşasın Türkiye” diye bağırmış, buna istasyonu dolduranlar ise “Yaşasın Yunanistan” diyerek mukabele etmiştir. Görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan arasında ticaret ve ikamet anlaşmaları(12) ve dostluk misakı imzalanmıştır.(13)
Yunanistan’la yapılan en önemli anlaşma Deniz Kuvvetlerinin eşitliği hususunda olmuştur. Bu anlaşmaya “Bahri müsavat protokolü” denmiştir. Protokol metni şöyledir:
“Dostluk muahedesini imza eden tarafeyni akideyn teslihata masraf etmemeye karar vermişlerdir. Tehdit yolunda tesavi ayrıcalıklarını, mukabil tarafı 6 ay evvel haberdar etmeden imalat ve inşaat siparişlerinde bulunmamayı, bu suretle iki hükümet arasında dostane izah teatisini tam bir samimiyet dahilinde cereyan ettirmeyi kabul ederler.”(14)
Venizelos Atina’ya döner
Venizelos 2 Kasım’da Ankara’dan İstanbul’a gelir. Haydarpaşa garında yine büyük bir kalabalık kendisini karşılamaktadır. Gardan Fener Patrikhanesi’ne gider ve Başpapaz ile görüşür. Kendisine hediye edilen altın haçı boynuna asar.(15) Atina’ya döndüğünde, binlerce insan kendisini karşılar, eller üstünde taşırlar. Venizelos Ankara’da geçirdiği günleri asla unutamayacağını ve iki milletin tarihine altın harflerle yazılacağını söyler.(16) Venizelos, Atina’nın Anayasa Meydanında halka hitaben yaptığı konuşmadan sonra, meydandaki halkı, “Yaşasın Türk-Yunan dostluğu” diyerek bağırmaya davet eder.(17)
Venizelos yaptığı konuşmada şöyle der:
“Türkiye merkezinde geçirdiğimiz günler, unutulmaz günlerdir. Bu günler iki millet ve umumiyetle insaniyet tarihinde beş asırdan beri su-i tefehhümler dolayısıyla yekdiğerinden ayrılmış olan iki milletin uhuvvet ve telifi beyinlerine bir misal olmak üzere altın harflerle yazılmalıdır. İki millet bugün saadetlerinin hakiki esasını, Şarki karibte sulhu temin edecek olan sıkı bir teşriki mesaide bulunmuşlardır.”(18)
Türk-Yunan anlaşması
Yunan meclisinde onaylanır
21 Aralık 1930 tarihinde, Türkiye-Yunanistan Anlaşması, Yunan meclisine sunulur ve meclis tarafından onaylanır. Venizelos iki saat süren meclis konuşmasında iki memleket arasında başlayan yeni devrin tarihi bir nokta teşkil ettiğini, deniz kuvvetlerinin eşitliği hakkındaki anlaşmanın iki tarafın elini katiyen bağlamakta olduğunu, barışı sevmenin Yunanistan’ın istiklalini sevmek olduğunu, Ankara seyahati ile Yunanistan’ın haysiyet ve şerefinin yükseldiğini izah etmiş, muhalefetin anlaşmanın aleyhindeki sözlerini çürütmüştür.(19)
Yunanistan bu dönemde siyasi, ekonomik bir buhran geçirmektedir. 5 Aralık 1931 tarihinde resmi bir ziyaret için Viyana’ya giden Venizelos, Cumhuriyet gazetesi muhabirine Türk-Yunan dostluğu üzerine bir beyanat verir:
“Bütün dünya matbuatı mümessilleri huzurunda Türk-Yunan dostluğunun, Avrupa’da barışın takviyesi itibarıyla zamanımızın en büyük siyasi muvaffakiyetlerinden olduğunu ve bununla iki memleketin iftihar edebileceğini söylemek isterim.”(20)
Türk-Yunan anlaşması
TBMM’de onaylanır
Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan anlaşmalar, 12 Şubat 1931 tarihinde TBMM’ye gelir. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü, anlaşma metni üzerine bir konuşma yapar. Anlaşmanın özellikle 1. maddesi olan deniz kuvvetlerinin müsaviliği dikkat çekmektedir. Türk-Yunan anlaşması mecliste kabul edilir.(21) Dönemin gazeteleri de anlaşmaların mecliste kabulünü manşetten verir.(22)
Türk-Yunan yakınlaşmasını sağlayan anlaşma, iki ülke meclisleri tarafından onaylanmış, bu anlaşma ile iki ezeli düşman birbiriyle ebedi dost olmaya karar vermiştir. Son muahede ile ihtilaf ve husumet dolu mazi kapatılmış, itilaf ve muhadenetle mesut bir ati açılmış olur.(23) Türk-Yunan dostluğu hakkında konferanslar verilir,(24) Yunan gazeteci M. François Psalty Galatasaray Lisesinde davetlilere hitaben, “İki milletin birbirine yakınlaşması ile Balkanlar ve Akdeniz’de kati barış teessüs edecektir” der.(25)
Yunan gazeteci, Türk-Yunan kültür tarihinin mukayeseli bir tahlilini yapmış, birbirine çok yakın bulunan iki millet arasında eski zamanlardan beri kültür sahasında yakınlık mevcut olduğunu, hatta iki lisan arasında kelime değişimleri bile yapıldığını misaller zikrederek izah etmiştir.(26) Türkiye’ye Yunan talebelerinin gelip gitmesi dahi önemli haberler arasında yer almıştır.(27)
Dönemin basını da Türk-Yunan dostluğunun propagandasına büyük önem verir. Ankara’ya gelen Venizelos, orada Osmanlılık devrinin miskin ve ikiyüzlü tipini değil, iradeli ve yürekten Türk’ü tanımak fırsatını bulmuştur. Akdeniz’e barış getiren anlaşmanın sebepleri burada aranmalıdır.(28)
‘Türk-Yunan dostluğu sıradan dostlukların çok üstündedir’
Avrupa’ya yaptığı seyahatten sonra Bükreş’e giden Yunan Başbakanı Venizelos, Romanya vapuru ile Köstence’ye gelir. Hariciye vekili Tevfik Rüştü Bey’le görüştüğünden dolayı çok memnun olmuştur.(29) Venizelos İsmet Paşa ile iki buçuk saat süren samimi bir görüşmede bulunur. Venizelos Milliyet gazetesine verdiği beyanatta, Türk-Yunan dostluğunun sıradan dostlukların çok üstünde olduğunu ifade eder.(30) İsmet Paşa ile görüşmesinden sonra Patrikhaneyi ziyaret eden Venizelos’a Başpapaz tarafından altın suyuna batırılmış bir İncil ile iki yaldızlı kitap hediye edilmiştir.(31)
Türk-Yunan dostluğu iki ülke arasında en üst seviyedeki yetkililer arasında sürdürülmeye devam eder. İki ülke geçmişe dair olumsuz ne varsa silip atmaya ve istikbal için yeni bir sayfa açmaya karar vermiştir. Her fırsatta Türkiye’yi ziyarete gelen Yunan yetkililer ve buna mukabele eden Türk devleti yetkilileri, aradaki bağı sürekli güçlendirmek için çabalar. Bu doğrultuda Başbakan İsmet Paşa, 23 Eylül’de Atina’ya resmi bir ziyarette bulunacaktır.(32)
‘İki ülke arasında hudutların kalktığı günler gelecektir’
Türk-Yunan münasebetlerinin tamamen realist görüşler mahsulü olarak az zamanda çok mesafe almış olduğu bilhassa kaydolunacak bir hadisedir. O kadar ki Hariciye Vekili Tevfik Rüştü, Cenevre’de Türk-Yunan münasebetlerine dair söz söylerken iki memleket arasındaki hudutların kalktığı bir günün geleceğinden bile bahsetmeye kadar ileri gitmiştir. İki memleket arasındaki hudutların kalkması demek, iki komşu arasındaki münasebetlerin samimiyette son haddine kadar ilerlemiş bulunması demektir.(33)
Tarihin tasfiye ettiği kavgalar!
Türk-Yunan dostluğu inşa edilmeye çalışılırken, Türk devleti bir şeye daha dikkat etmektedir. Dikkat ettiği şey, Kurtuluş Günü’nün resmi bayram olarak kutlanması esnasında Yunan tarafının rencide edilmeden kutlamaların yapılmasına özen göstermesidir. Yunus Nadi’nin ifadesiyle, bu merasimlerde Yunan dostluğuna halel getirecek davranışlardan kaçınılmıştır. Türk milleti için pek aziz tarihi bir hatıraya hürmet ve merbutiyet ifade eden bu şenliklerde Yunanistan’ı rencide edebilecek hiçbir hareket görülmemiş ve hiçbir söz işitilmemiştir. Bazı mücadeleler vardır ki tarihi tasfiye ederek ona doğru cereyanını verirler. Dünkü Türk-Yunan kavgaları işte böyle tarihin tasfiye edildiği mücadelelerden biridir.(34)
‘Yunan dostluğunun mesnedi, halkın irade ve arzusudur’
Dönemin basını Türk-Yunan dostluğuna hassaten geniş yer verir. Basında çıkan çeşitli makalelere göre, İki memleket arasındaki münasebetin mahiyeti, alelade bir dostluğun hududunu çoktan aşmış bulunmaktadır. Bu dostluğa kuvvet veren en mühim sebep ise, şüphe yok ki, arada halledilmemiş, ihtilaf halinde kalmış hiçbir meselenin bulunmamasıdır.(35) Yunanistan Cumhurbaşkanı da bir açıklama yaparak, “Türk-Yunan dostluğunun mesnedi, halkın irade ve arzusudur” der.(36)
İsmet Paşa’nın 23 Eylül’de gerçekleşecek olan Atina ziyareti çeşitli sebeplerle 1 Ekim’e sarkar. İsmet Paşa’yı Atina’ya Ankara’dan Mustafa Kemal uğurlar. İsmet Paşa, “Kalbi yakınlıktan iktisadi münasebetlerimiz şüphesiz çok müstefid olacaktır… İki tarafın dostluklarını ve birbirine güvenlerini her gün artırmaya çalışmayı vazife ediniyoruz”(37) diye beyanatta bulunur. Cumhuriyet Türkiyesi işte bu komşusu ile kendi arasında artık bundan sonra el ele verilmiş bir dostluk tesisini depriş etmekte tereddüt etmemiştir. Ve teşekküre layık bir hadise olarak Yunan Cumhuriyeti de aynı samimi arzuda bize, Türkiye’ye katılmak suretiyle dünyanın hayret gözleri önünde ortaya tarihin nadir kaydettiği hadise çıkmıştır: Türk-Yunan dostluğu.(38) İsmet Paşa giderken, halkın dostane hissiyatını da götürmektedir.(39) İsmet Paşa, Türk ve Rum vatandaşlar tarafından hararetli tezahüratlarla uğurlanır.(40) İsmet Paşa’yı karşılamak için Atina’da da büyük hazırlıklar yapılır. Atina gazeteleri bu seyahate dair uzun makaleler neşretmektedir.(41)
Bütün binalar Türk ve Yunan bayrakları ile donanmış
Dönemin basının yazdığına göre, İsmet Paşa Atina’da tarihin nadiren yazdığı fevkalade parlak tezahüratlarla karşılanır. Atina ve Pire’de bütün binalar Türk ve Yunan bayrakları ile donanmıştır. Sokaklar insan dalgası ile kaynaşmakta ve her ağızdan “Yaşa” sesleri çıkmaktadır.(42) Atina şenlik içinde, on binlerce halk İsmet Paşa’yı şiddetle alkışlamaktadır. Bütün şehir Türk ve Yunan bayrakları ile donanmış, muhacirler “Sefa geldiniz” cümlesi yazılı bayraklarla İsmet Paşa’yı karşılamıştır.(43) İsmet Paşa rıhtıma çıktığı zaman müthiş bir alkış tufanı koparken, mızıka Türk Marşını çalmaktadır. Venizelos İsmet Paşa’yı kucaklayarak karşılar.(44)
‘Aramızda ihtilaf olmadığını cihana ilan ediyoruz’
İsmet Paşa devlet erkânıyla çeşitli görüşmeler yapar, gazetecilere beyanatlar verir. Gazetecilere verdiği beyanatta, “Uzun mücadeleden sonra aramızda ihtilaf kalmadığını cihana ilan ediyoruz” der. Venizelos ve İsmet Paşa birer konuşma yapar. Venizelos, “Gösterdiğimiz misali mazinin tesiri altında birbirlerinden hala ayrı bulunan milletler de gösterirler de, insanlık daha emin bir atiye doğru yürür” derken, İsmet Paşa da, “El birliği ile kurduğumuz dostluğun ebediyen devam ettiğini görmek isterim. Türk-Yunan dostluk binası en sağlam yapılardan biridir” ifadelerini kullanır.(45)
Devletin en üst makamlarından karşılıklı gelen bu olumlu açıklamalar, Türk-Yunan dostluğunun tesisini bir devlet politikası haline getirmeyi hedeflediği anlaşılmaktadır. Venizelos, bütün ağırlığı hissedilen maziyi tasfiye eden ve tam bir barışmayı tahakkuk ettiren ilk milletler olduklarını söyleyerek, bunu az çok gururla müşahede ettiğini beyan eder.(46)
İsmet Paşa: Dostluğumuz samimidir
Venizelos gelişmelerden ve iki ülke dostluğundan çok memnun görünmektedir. İsmet Paşa’ya hitaben şöyle der:
“Gün geçtikçe daha fazla kuvvetleşip sağlamlaşan Türk-Yunan dostluğu bu musaddak suretlerin teatisine muhtaç değildi. Çünkü bu mukaveleleri milletlerimiz çok evvelden ruhlarında tasdik etmiş bulunmaktadır. Her halde bu muamele ve yazışmalarla yapıp bitirmiş olmakla bahtiyar bulunuyoruz.” İsmet Paşa bu sözlere şöyle karşılık verir: “Bütün dünya halkı karşısında söylemiş olduğumuz sözlerden sonra artık herkes dostluğumuzun samimiliğini öğrenmiş bulunuyor.”(47)
Türk-Yunan dostluğunda eski yaralar kapanmış olduğu için, iki millette de barış ve emniyet arzusu vardır. Temas edilen münevver muhitler ve halk tabakaları aynı arzudadır.(48) Türk ve Yunan devletlerinin dostlukları artık sarsılmaz temel üzerine kurulmuş bir vakıadır. Hadiselerin cereyanı ne olursa olsun iki komşu memleket daima bir tarafta bulunacaklar, yani onlar daima barış ve anlaşma taraftarı olacaktır.(49)
Türk-Yunan federasyonu
İsmet Paşa Yunan meclisinde de çok iyi karşılanmıştı. Mecliste muhtelif fırkalara mensup mebuslar olduğu halde, hepsi ortalığı alkışlara boğuyordu. Bu durum, Yunanistan’da Türk dostluğunun ne kadar ciddiye alınmış ve ona ne kadar kıymet verilmiş olduğunu göstermektedir.(50) Atina’da Türk-Yunan federasyonundan bahsedilmeye başlanır.
Atina’da çıkan Akropolis gazetesi Venizelos’un gelecekte Türk-Yunan federasyonu oluşturmasını düşündüğünü yazar. İki memleket arasındaki sınırların bir gün ortadan kalkabileceği hakkında söylenmiş olan sözlerin hayal olmadığını ve iki hükümetin orduları arasında sıkı bir ortaklık bulunacağı günün uzak olmadığı zannedilmektedir. Yan yana yürüyecek olan iki millet bu suretle bir nevi konfederasyon teşkil edecektir.(51) İsmet Paşa, Peşte’de de şiddetli alkışlarla karşılanır. İstasyon Türk ve Macar Bayrakları ile donanmıştır.(52)
İsmet Paşa’nın ardından Venizelos’un, Atina’da çıkan haftalık Ergasia mecmuasında bir makalesi yayınlanır. Venizelos makalesinde, “İki memleket siyasi ricalinin eserleri olan bu dostluğun emniyet veren meyveleri, her gün daha ziyade büyüyerek ve daha fazla semereler vererek ilerleyecektir” der.(53)
Türk-Yunan dostluğu ve yakınlaşması çok hızlı bir şekilde icra edilmektedir. Çeşitli meseleleri görüşmek üzere Yunan Heyeti ve birçok gazeteci İstanbul’a gelir.(54) Gelen Yunan gazeteciler “Dost meslektaşlarımızı İstanbul’a hoş geldiniz” denilerek karşılanır.(55) Gelen gazeteciler fahri aza olarak kaydedilir.(56) Gelen heyet Balkan Federasyonu görüşmeleri yapmak için gelmektedir. Beklentiler ise, Balkan Federasyonunun yarının Amerika’sı olmasıdır.(57)
‘Türk-Yunan dostluğunun iç yüzü dış yüzü yoktur’
Başvekil İsmet Paşa, 1932 yeni yıl münasebetiyle Atina Ajansı muhabirine bir beyanat verir. Türk-Yunan dostluğu bütün dünyaya ibret dersi verecek çok büyük bir hadisedir. İki millet arasında kavgaya sebep olacak esaslı ihtilaflar kalmamıştır. Türk-Yunan dostluğunun bir fevkaladeliği de onun sadeliğindedir. Bu dostluğun iç yüzü dış yüzü yoktur. O sadece bir dostluktur. Türk-Yunan dostluğunun Balkanlar’da sükun ve istikrarını isteyen bir tarafı vardır.(58)
Bu tarihlerde Yunanistan müthiş bir iktisadi buhran içerisindedir. 1932 yılı Yunanistan’ın iflas ettiği yıldır. Yunanistan’ı 1932 iflasına götüren adımlar aslında 1. Dünya Savaşı sırasında başlamıştır. Her an savaşa girme hazırlığı yapan Yunan ordusu bütçenin büyük bir kısmını emiyordu. İlerleyen süreçte, ekonomisi daha da kötüye gitmeye başlamıştı.(59)
Türkiye ve Yunanistan’a tek reisicumhur
Batı Trakya’da seçimler için turneye çıkan Venizelos, Türkiye ile Yunanistan’ın münasebeti hakkında bir konuşma yapar. Venizelos Türk-Yunan dostluğuna değindikten sonra şöyle der: “Türkiye ile Yunanistan tek bir reisicumhurun idaresi altında müşterek kanunlarla idare edilen bir devlet teşkil etmeleri pek ala mümkündür. Belki bir gün bu gerçekleşecektir.” Venizelos’un bu konuşması halk tarafından da şiddetle alkışlanır.(60)
1933 yılı girdiğinde, Türk-Yunan dostluğu bir kez daha teyid edilir. Yunan Cumhurbaşkanı yeni senede, Türk-Yunan dostluğunun daha da kuvvetlendirilmesini temenni eder. Yunan Hariciye Nazırı da açıklamalarda bulunur. Her iki taraf da, Türk-Yunan dostluğunun kuvvetlenmesi için mücadele edecektir.(61)
Yunanistan’da Elefterios Venizelos gitmiş Panagis Çaldaris (Tsaldaris) gelmiştir.(62) Fakat Venizelos’un gitmesi iki ülke arasındaki dostluk anlaşmalarına halel getirmemiş bilakis daha da kuvvetlenmesi için çaba sarf edilmiştir. Yeni yılda dostluğun daha da kuvvetlendirileceğine dair Yunanistan Cumhurbaşkanından, Başbakanından, Hariciye Nazırından Anadolu Ajansı’na beyanatlar verilir.(63) Yeni yıl vesilesi ile Yunan ve Türk devlet ve hükümet reisleri iki dost milleti selamlar.(64) Mustafa Kemal beyanatında: “Türk ve Yunan anlaşması insanlığın şerefi, Akdeniz ve Balkanlarda terakki ve tealisinin bir ifadesidir” der.(65)
‘Dost Yunanistan’ın muhterem misafirleri’
1933 yılı Eylül’ü geldiğinde Türk-Yunan devlet ricali arasında yeniden hareketlilik başlar. Bu seferki hareketlilik çok ciddi ve daha geniş ufuklara sahiptir. Yunan Başvekili Çaldaris, yanında geniş bir maiyetle Türkiye’ye gelecektir. İlginçtir ki Yunan Başvekilin Türkiye ziyareti İzmir’in Yunandan kurtuluşu olarak kutlanan 9 Eylül tarihine denk gelir. Dönemin basınında ilginç başlıklar atılır. 9 Eylül yalnız İzmir’in kurtuluş bayramı değil, Avrupa emperyalizminin sindiği, hatta Türk-Yunan dostluğunun tohumunun atıldığı günün yıldönümüdür.(66) Çaldaris için Ankara’da hummalı bir hazırlık vardır. Dost Yunanistan’ın muhterem misafirleri muhabbetle karşılanacaktır.(67)
Türk-Yunan dostluğunda yeni bir devre başlayacaktır. On bir sene iki milletin harp ettikleri günlerin yıl dönümünde vuku bulan bu seyahat Türkiye’nin de Yunanistan’ın da o çetin mücadelelerden, birbirlerine karşı sönmek bilmez bir kin ve husumet beslemeyerek çıktıklarını ve o vakitten beri birbirlerini daha iyi anladıklarını göstermesi itibarıyla çok mühim bir siyasi hadisedir.(68) Bu safhadan sonra Türk-Yunan dostluğu tamamen yeni bir tekamül safhasına girecektir.(69) Atina’dan alınan haberlere göre, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanacak yeni bir misak ile hudutların mütekabilen masuniyeti kefalet altına alınacak ve beynelmilel konferanslarda iki memleket teşriki mesai edecektir. Hatta bazı içtimalarda Türkiye ile Yunanistan müştereken temsil edileceklerdir.(70)
‘Tarihin kaydetmediği kadar büyük bir eser’
Basında büyük bir sevinç havası vardır. Dost Yunanistan’ın dost devlet adamları, yalnız kendilerinin değil, fakat mutlak surette müttehit bir Yunan efkarı umumiyesinin mümessili olarak Türk sularına girmiştir. Basın gelişmeleri, tarihin kaydetmediği kadar büyük bir eser olarak niteler.(71) Çaldaris Yunanistan’dan hareket ederken gazetecilere maksadını ifade eden kısa bir beyanat verir:
“Seyahatimin maksadı esasen malumdur. Ben dost Türkiye’ye esasen mevcut olan dostluk rabıtasını bir kat daha takviye için gidiyorum. Bu da yeni bir mukavele şeklinde tezahür edecektir.”(72)
Çaldaris, Ankara’ya sevinç içinde gelir, çünkü dost bir memlekete gitmektedir. Uzun ve şiddetli mücadelelerden sonra Balkanlarda ve Akdeniz’in şarkında sulh şampiyonları olmuş iki memleket, sıkı ve sağlam teşriki mesai bağları ile birleşmektedir.(73)
Yunan ricali Ankara’da çok muhteşem bir törenle karşılanır. Türkiye ile Yunanistan artık harici siyasette de el ele yürüyecekler, tehlike anında yan yana bulunacaktır. Bunu teyit eden anlaşma Ankara’da imzalanacaktır.(74) Türk-Yunan dostluğunun kuşkulanılacak hiçbir tarafı yoktur.(75)
Mustafa Kemal: “Elen ricaliyle samimi mülakatta bulundum”
Yunan devlet adamlarını Mustafa Kemal de kabul eder ve onlar onuruna bir çay ziyafeti düzenler. Türk reisicumhuru gelen misafirlerden gayet memnundur. Çay ziyafeti sırasında Türk gazetecilere verdiği demeçte, “Elen devlet ricali ile samimi mülakatlarda bulundum. Çok memnun ve mütehassis oldum. Mülakatımızın iki millet için çok hayırlı neticeler vereceğine şüphem yoktur” der.(76) Mustafa Kemal, dost milletin sıcak havasını teneffüs etmektedir.(77)
İsmet Paşa ve Çaldaris de birer beyanatta bulunur. İsmet Paşa beyanatında şöyle der:
“Aziz misafirlerimizin aramızda bulunmalarının bütün memleket için ne kadar büyük bir memnuniyet husule getirdiğini görüyorsunuz. İki memleket arasındaki dostluğun temeli hakiki bir itimada müstenittir. Memleketler arasında sağlam bir siyaset kurabilmek ancak ciddi bir itimatla mümkündür. … Yunanistan ve Türkiye arasındaki dostluk münasebeti iki memleket için emniyet, huzur ve kuvvet temin etmektedir. … Üç sene evvel bu dostluğun esaslarını kurduk. O zaman dostluğumuzun üç sene içindeki inkişafına kimse inanmıyordu. Şimdi de bu dostluk ve samimiyetin bundan üç sene sonraki neticelerinin ne olacağını kestirmek ve tahayyül etmek kolay değildir”(78)
İsmet Paşa’nın nutkundan sonra Çaldaris de bir konuşma yapar ve şunları söyler:
“Başvekil Hazretleri, Söylediğiniz güzel ve muhabbetkâr sözler bana şu emniyeti veriyor ki, asil memleketinize seyahatimiz beyhude bir hareket değil, fakat milletlerimizin mukadderatından mesul olan devlet adamlarının meşbu oldukları samimi ve dürüst bir dostluk zihniyetine tercüman olmaktadır.”(79)
Çaldaris: “Anlaşma projesinde ihtilaf eseri yoktur”
Türk-Yunan heyetleri arasında imzalanacak olan anlaşma, bazı teferruatların yeniden görüşülmesi için ertelenir. Çaldaris Yunan gazetecilere verdiği beyanatta, “Anlaşma projesinin esasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Yalnız bazı teferruatın halli için müzakereye devam etmek lazım geldi. Bu kadar mühim mesailde tabiatı ile müzakere uzayacaktır” demiştir. Ankara’da süren müzakereler sırasında İstanbul’da bulunan Mustafa Kemal de İsmet Paşa’ya, görüşmelerden duyduğu mutluluğu ifade eden bir telgraf çeker.(80)
‘Türk-Yunan arasında ayrı gayrı kalmamıştır’
Mustafa Kemal gibi Çaldaris de mutludur. Çaldaris, Anadolu Ajansı muhabirine duygularını ifade eder:
“Arasında bulunmaktan son derece sevinç duyduğum dost Türk Milletine muvasalatımızdan beri bize karşı göstermiş olduğu hararetli tezahürlerden dolayı pek ziyade minnettar olduğumu söylemek isterim.”(81)
Türk-Yunan anlaşması Cuma günü imzalanacaktır. Bu anlaşmaya göre, müşterek hudutların müdafaası her iki memlekete ait olacaktır. Milliyet’in haberine göre bu anlaşmanın süresi on yıl olarak tespit edilmiştir.(82) Artık Yunanistan’la ayrımız gayrımız kalmamıştır. Beynelmilel mühim meselelerde her iki taraf evvelden fikir teati ederek anlaşıp ve müttehiden hareket edecek, beynelmilel konferanslarda birbirini temsil edebilecektir.(83)
‘İki devletin hudutları müşterektir’
Anlaşmanın birinci maddesi, “İki devletin hudutları müşterektir. İki devlet birbirinin hudutlarına kefildir.”
İkinci ve üçüncü madde, harici siyasette teşriki mesaiye ait olup beynelmilel konferanslarda müşterek hareket edileceğini ve ikinci derecede konferanslarda da tarafeynin müştereken temsil olunabileceklerini gösterir.
Dördüncü madde, anlaşmanın on sene müddetle yürürlükte olacağını ve bu müddetin bitimine yakın iki taraftan birisi tarafından ihbar olunmadıkça kendiliğinden on sene müddetle daha devam edeceğini belirtmektedir.(84)
Bu anlaşma ile Türk-Yunan harici siyaseti birleşmiş oluyordu. Üç gündür Türk ve Yunan devlet ricali arasında süren görüşmeler tam bir anlaşma ile neticelenmiştir.(85) Türk-Yunan dostluğu tamamen realitelere dayanmaktadır. Bu siyaset yalnız devlet adamlarının şahısları ile kaim değildir. Devlet ve millet politikası olmuştur.(86) Anlaşmanın bir sureti de Bulgaristan’a bildirilir.(87)
‘Anlaşma, daha fazla iyileşemeyecek kadar iyidir’
Yapılan bu anlaşma Türk-Yunan münasebetlerini en sağlam temellere bağlamaktadır. İmza merasiminden sonra bir tebliğ neşredilir, Hariciye nazırları müşterek beyanatta bulunur.(88) İsmet Paşa imzadan sonra yaptığı açıklamada, “İki taraf münasebetlerinin kuvvetlendirilmesinde mektep hocalarının talebeye verecekleri terbiye mühim bir amil olacaktır” der.
Çaldaris de gazetecilere yaptığı açıklamada: “İki devlet münasebeti daha fazla iyileşemeyecek derecede iyidir” ifadelerini kullanır.(89) Yapılan anlaşma, umumi harpten beri tanzim edilmiş olan muslihane eserlerin en mühimlerinden biridir.(90)
Yunan devlet ricali 17 Eylül’de Türkiye’den ayrılırlar. Türkiye ile Yunanistan yalnız siyasette değil iktisadi sahada da birlikte çalışmaya karar vermiştir.(91) Türk basını Türk-Yunan anlaşmasına geniş yer verir. Aynı ilgi ve alaka Yunan basınında da vardır.
‘Türkiye ile Yunanistan bir devlet oluyor’
Yunan gazeteleri Ankara’dan gelen haberleri uzun uzadıya yazarlar. Eleftiros Antrepos gazetesinin muhabiri, Tevfik Rüştü Bey’in beyanatını neşreder:
“İlk adım olarak iki memleket arasında bir gümrük akdi gayesi takip edilecektir. Bu suretle Türkiye ile Yunanistan arasında öyle bir takım şeraiti hususiye ihdas edilecektir ki, diğer devletler buna mümasil taleplerde bulunamayacaklardır. Bu sayede Türkiye ile Yunanistan arasındaki hudut, yalnız idari bir mahiyette olacak, başka tabir ile iki memleketi artık hudutlar ayırmayacaktır.”(92)
Muhabirin bundan sonraki ifadeleri dikkate şayandır. Muhabir, gazeteye gönderdiği haberine şöyle devam eder:
“Türkiye ile Yunanistan fiilen tek reisi hükümetli bir devlet oluyor. Müşterek bir sanayi siyaseti takibine, bir gümrük ittihadı akdine, müşterek bir diploması temsil heyeti bulundurulmasına, Cemiyeti Akvam’da müştereken temsil edilmekle aralarındaki hudutların kaldırılmasına ve ancak aralarında idari bir hudut bulundurulmasına karar veriliyor. Zira Ankara’da cereyan eden tarihi müzakerelerden çıkan netice budur.”(93)
Sonuç yerine:
Cumhuriyetin erken döneminde Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan yakınlaşma ve dostluk çabaları günümüzden baktığımızda, inanılması imkân haricinde olan siyasi hadiselerdir. Cumhuriyet kurulmadan önce ezeli birer düşman olan iki tarafın, Cumhuriyetin ilk yıllarında ebedi birer dost olma çabaları, nasıl oldu da daha sonra yeniden ezeli düşman olmaya evrildi? Son dönemde yaşanan siyasi ve askeri gerginlikler, sürekli iki devletin birbiriyle her alanda çatışması, iki devlet paradigmasında da dost-düşman tanımlarının değiştiğine mi işaret etmektedir?
Cumhuriyetin ilk yıllarında “Türkiye ve Yunanistan tek devlet olacak”, “iki ülke arasında sınırlar kalkacak”, “iki devlet dünya siyasetinde müşterek hareket edecek”, “iki devlet birbirini temsil edebilecek” denirken, ne olmuş olabilir ki iki devlet birbirini yeniden ezeli düşman olarak görmeye başlamıştır?
Dipnotlar:
1- Arşiv Belgelerine göre Balkanlar’da ve Anadolu’da Yunan Mezalimi, II Anadolu’da Yunan Mezalimi, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Numarası: 30, Ankara 1996; Kadir Mısıroğlu, Türk’ün Siyah Kitabı, Yunan Mezalimi, Sebil Yayınevi
2- Milliyet, 26 Ekim 1930
3- Cumhuriyet, 26 Ekim 1930
4- Cumhuriyet, 27 Ekim 1930
5- Son Posta, 27 Ekim 1930
6- Vakit, 27 Ekim 1930
7- Cumhuriyet, 28 Ekim 1930
8- Cumhuriyet, aynı tarihli sayı
9- Cumhuriyet, aynı tarihli sayı
10- Milliyet, 29 Ekim 1930
11- Cumhuriyet, 29 Ekim 1930
12- Vakit, 1 Kasım 1930
13- Son Posta, 1 Kasım 1930
14- Son Posta, aynı tarihli sayı
15- Vakit, 2 Kasım 1930
16- Milliyet, 4 Kasım 1930
17- Vakit, aynı tarihli sayı
18- Cumhuriyet, 4 Kasım, 1930
19- Cumhuriyet, 22 Aralık 1930
20- Cumhuriyet, 6 Ocak 1931
21- TBMM Zabıt Ceridesi, 3. Dönem, 4. İçtima, cilt 25, sayfa 37, tarih 12 Şubat 1931
22- Meclis dün Türk-Yunan muahedesini tasdik etti, Cumhuriyet Gazetesi, 13 Şubat 1931; Meclis Türk-Yunan itilafını tasdik etti, Milliyet, 13 Şubat 1931; Türk-Yunan muahedesi dün mecliste tasdik edildi, Vakit, 13 Şubat 1931
23- Yunus Nadi, Türk-Yunan Dostluğu, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Şubat 1931
24- Cumhuriyet, 16 Mart 1931
25- Milliyet, 16 Mart 1931
26- Vakit, 16 Mart 1931
27- Atina Darülfünun talebesi dün geldi, Milliyet, 16 Nisan 1931; Yunan talebeleri gitti, Cumhuriyet, 21 Nisan 1931
28- M. Nermi, Ankara-Atina, Cumhuriyet, 10 Temmuz 1931
29- Venizelos şehrimizde, Cumhuriyet Gazetesi, 24 Ağustos 1931
30- Milliyet, 24 Ağustos 1931
31- Vakit, 24 Ağustos 1931
32- Başvekil Atina’ya 23 Eylül’de gidecek, Cumhuriyet, 7 Eylül 1931
33- Yunus Nadi, Başvekilimizin Atina Seyahati, 15 Eylül 1931
34- Yunus Nadi, a.g.m.
35- Siirt Mebusu Mahmut, Türk-Yunan Dostluğu, Milliyet, 16 Eylül 1931
36- M. Zamis’in beyanatı, Cumhuriyet, 30 Eylül 1931
37- Başvekil bugün Atina’ya hareket ediyor, Milliyet, 1 Ekim 1931
38- Yunus Nadi, İsmet Paşa’nın Seyahati, Cumhuriyet, 1 Ekim 1931
39- Cumhuriyet, 2 Ekim 1931
40- Milliyet, 2 Ekim 1931
41- Son Posta, 2 Ekim 1931
42- Vakit, 4 Ekim 1931
43- Milliyet, 4 Ekim 1931
44- Cumhuriyet, 4 Ekim 1931
45- Cumhuriyet, 5 Ekim 1931
46- Vakit, 5 Ekim 1931
47- Vakit, 6 Ekim 1931
48- Vakit, 9 Ekim 1931
49- Yunus Nadi, Türk-Yunan dostluğu eski sistem ittifaklarına benzer mi?, Cumhuriyet, 9 Ekim 1931
50- Yunus Nadi, Yunan Milli Meclisinde, Cumhuriyet, 10 Ekim 1931
51- Başvekilimiz bu sabah Peşte’de, Milliyet, 11 Ekim 1931
52- Son Posta, 12 Ekim 1931
53- Venizelos mühim bir makale neşretti, Cumhuriyet, 12 Ekim 1931
54- Cumhuriyet, 15 Ekim 1931
55- Vakit, 15 Ekim 1931
56- Cumhuriyet, 16 Ekim 1931
57- Cumhuriyet, 17 Ekim 1931
58- Yunus Nadi, Türk-Yunan Dostluğu, Cumhuriyet, 3 Ocak 1932
59- Ünsal Başak, Yunanistan’ın Tarihteki İflasları 1843-1893-1932, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Haziran 2023
60- Türk-Yunan İttihadı, Akşam, 22 Eylül 1932
61- Türk-Yunan dostluğu bir kere daha teyid edildi, Cumhuriyet, 1 Ocak 1933
62- Konu ile ilgili akademik araştırmalarda Yunan Başbakanı Panagis Tsaldaris olarak anılmakta, fakat dönemin Cumhuriyet Gazetesinde ise Yunan Başvekili Çaldaris olarak geçmektedir. Biz olayı dönemin basınından takip ettiğimiz için Yunan Başvekili olarak Çaldaris ismini kullanacağız.
63- Türk-Yunan Dostluğunun En Canlı Vesikası, Son Posta, 1 Ocak 1933
64- Milliyet, 1 Ocak 1933
65- Türk Yunan dostluğu ve anlaşması, Vakit, 1 Ocak 1933
66- İzmir’in Kurtuluş Bayramı, Cumhuriyet, 9 Eylül 1933
67- Milliyet, 9 Eylül 1933
68- Cumhuriyet, 10 Eylül 1933
69- Vakit, 10 Eylül 1933
70- Ahmet Şükrü, M. Çaldaris’in Ziyareti, Milliyet, 10 Eylül 1933
71- Son Posta, 10 Eylül 1933
72- Milliyet, 11 Eylül 1933
73- Cumhuriyet, 11 Eylül 1933
74- Son Posta, 11 Eylül 1933
75- Mehmet Asım, Ankara Ziyaretinin Akisleri, Vakit, 11 Eylül 1933
76- Cumhuriyet, 12 Eylül, 1933
77- Milliyet, 12 Eylül 1933
78- Cumhuriyet, 12 Eylül 1933
79- Vakit, 12 Eylül 1933
80- Cumhuriyet, 13 Eylül 1933
81- Son Posta, 13 Eylül 1933
82- Vakit, Milliyet, 13 Eylül 1933
83- Vakit, 13 Eylül 1933
84- Cumhuriyet, 14 Eylül 1933
85- Son Posta, 14 Eylül 1933
86- Siirt Mebusu Mahmut, Türk-Yunan dostluğu realitelere dayanıyor, Milliyet, 14 Eylül 1933
87- Vakit, 14 Eylül 1933
88- Cumhuriyet, 15 Eylül 1933
89- Türk-Yunan misakı imzalandı, Vakit, 15 Eylül 1933
90- Milliyet, Akşam, 15 Eylül 1933
91- Akşam, 17 Eylül 1933
92- Cumhuriyet, 19 Eylül 1933
93- Cumhuriyet, aynı tarih
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *