İbranice yayın yapan Walla internet sitesi, ABD’deki yahudi kuruluşlarının üst düzey isimlerinin, yaklaşık iki hafta önce İsrail’in Washington Büyükelçiliği’nde yaptığı toplantının detaylarını paylaştı. İsrail’e yapılacak yardımların kesilebileceği vurgulanan raporda, LGBT ile ilgili vurgu da dikkat çekti.
ABD’deki bazı yahudi örgütlerin, kurulacak İsrail hükümetini, “herhangi bir ırkçı veya aşırılık yanlısı adım atması halinde” bunun İsrail’e verdikleri desteği olumsuz etkileyeceği konusunda uyardığı bildirildi.
İşgalci İsrail’de İbranice yayın yapan Walla internet sitesinin raporuna göre, İsrail’in Washington Büyükelçiliği, yaklaşık iki hafta önce, ABD’deki yahudi kuruluşlarından üst düzey yetkililerin katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
Toplantıda yahudi kuruluşların yetkililerinin, Binyamin Netanyahu’nun kuracağı hükümetin atacağı herhangi bir ırkçı veya aşırılık yanlısı adımın “İsrail’in ABD yahudileri arasında sahip olduğu desteğe önemli ölçüde zarar vereceği” konusunda uyarıda bulunduğu ifade edildi.
Rapora göre, yahudi örgütlerinin temsilcilerinin, Amerikan yahudi cemaatinin İsrail’deki siyasi gelişmelere ilişkin görüşlerini almak üzere İsrail Dışişleri Bakanlığı Diaspora Birimi Başkanı Shuli Davidovich’ü görüşmeye davet ettiği aktarıldı.
Toplantıda, ABD’deki büyük yahudi örgütlerinin, yeni hükümetin dünya yahudiliğine ve demokratik değerlere yönelik politikası gölgesinde İsrail ile olası bir sürtüşme konusunda ciddi endişelerini dile getirdiği belirtildi.
Toplantıda öne sürülen endişelerden bazılarının, İsrail’deki dini çoğulculuk konusu ile Filistinlilerin kendi topraklarına geri dönüş yasasının katı bir şekilde değiştirilerek ABD’deki yahudi cemaati üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceği ihtimaliyle ilgili olduğu kaydedildi.
Yahudi örgütlerinin bazı temsilcilerinin, LGBT topluluğuna zarar verecek ırkçı politika ve eylemlerin ABD’deki yahudilerin İsrail’e yaptığı bağışlara zarar verebileceği ve ABD’li yahudi gençlerin İsrail’den uzaklaşmasına ve destek vermemelerine neden olabileceği uyarısında bulunduğu vurgulandı.
Bazı katılımcıların da Amerikan yahudilerinin kurulacak İsrail hükümetinin politikasını protesto etmek için İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde gösteriler düzenleyecekleri konusunda tavır sergilediği iletildi.
İsrail tarafından raporda dile getirilen konular hakkında herhangi bir açıklama yapılmadı.
Aşırı sağcı isimler kritik görevlerde
Siyonist işgalci İsrail’de Filistinlilere karşı ırkçı, ayrımcı görüşleri ve işgal altındaki Batı Şeria’daki yasa dışı yahudi yerleşim yerlerine desteğiyle tanınan aşırı sağcı isimlerin yeni hükümette yetkileri genişletilerek kritik görevlere getirilmesi yoğun biçimde eleştiriliyor.
Koalisyon görüşmelerinde Netanyahu ile Maliye Bakanlığı için anlaşan Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich’in İsrail ordusuna bağlı Sivil İşleri İdaresi ve Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Biriminde (COGAT) söz sahibi olma talebi de endişeyle karşılandı. İsrail ordusuna bağlı bu iki birim, İsrail işgali altındaki Batı Şeria’da yasa dışı yahudi yerleşim birimleri ile Filistinlilerin inşa, çalışma ve seyahat izinlerinden sorumlu.
İsrail seçimlerinde tahrik edici eylemleri ve ırkçı söylemleri nedeniyle yakından izlenen Yahudi Gücü Partisi Lideri Itamar Ben-Gvir de güvenlik güçlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanlığı için anlaştı. Yeni yasal düzenlemelerle Ben-Gvir’in polis üzerindeki yetkileri de genişletiliyor.
İsrail basınındaki haberlere göre, Netanyahu’nun kabinesi için 2 Ocak’ta Meclis’te güvenoyu oturumu yapılması bekleniyor.
Etiyopya kökenli yahudilerin endişeleri
İşgalci İsrail vatandaşı Etiyopya kökenli yahudiler, 1 Kasım’da yapılan erken seçimden zaferle çıkan Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcılara ulusal güvenlikte geniş yetkiler verilecek koalisyon hükümeti döneminde topluluklarına yönelik polis şiddetinin ve ayrımcılığın artmasından endişe duyuyor.
Etiyopyalı Yahudiler Derneği Başkanı Efrat Yerday, AA muhabirine Etiyopya kökenli yahudilerin İsrail’de maruz kaldığı ayrımcılık, polis şiddeti ve topluluğun ülkede ırkçı sicile sahip siyasetçilerin genişletilmiş yetkilerle yeni kurulacak hükümette yer almasına ilişkin endişelerini değerlendirdi.
Netanyahu’nun yarın İsrail meclisine güvenoyu için gidecek aşırı sağcı koalisyon hükümetinde, halkı kin ve düşmanlığa tahrikten hüküm giyen Yahudi Gücü lideri Ben-Gvir’in kolluk kuvvetlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanlığı’na getirileceğini belirten Yerday, bu ismin Etiyopya yahudilerinin polis şiddetine ilişkin tedirginliklerini artırdığını söyledi.
Yerday, Ben-Gvir’in, 1980’li yıllarda, Filistinlilere yönelik yurt dışında terör saldırıları düzenlediği için İsrail’de yasaklanan ve bir dönem ABD’nin terör örgütü kabul ettiği Mehir Kahana’nın kurucusu olduğu “Kah” hareketine bağlı olduğunu hatırlattı.
Ben-Gvir’in ülkedeki polis teşkilatıyla ilgili değişiklikler yapmayı planladığını kaydeden Yerday, “Ben-Gvir, polisin ateş açma kriterlerinin daha serbest hale getirilmesini istiyor. Zaten hesap sorulabilirlik düzeyi düşük İsrail polisini politize edecek adımlar planlıyor. Polisi politize etmek, bu gücü daha kokuşmuş ve daha ırkçı hale getirecek.” dedi.
Yerday, Ben-Gvir’in avukatlık yaptığı kuruluşun Filistinlilere ırkçı saldırılar düzenleyen, terör eylemlerine karışan yahudi yerleşimcilerin vekilliğini yaptığını aktararak, yeni Ulusal Güvenlik Bakanı’nın Filistin-İsrail sorununun Filistinlilere daha fazla baskıyla çözüleceğine inandığını ifade etti.
Filistinlilere ve Etiyopyalı yahudilere yönelik polis şiddetini “aynı baskı sisteminin iki yüzü” olarak niteleyen Yerday, şöyle devam etti:
“Polisin bir gruba yönelik şiddet ve orantısız güç kullanımı, o grupla sınırlı kalmaz. İsrail polisi, bunları Filistinlilere karşı kullandığı gibi Etiyopyalı yahudilere karşı da kullanıyor. Ben-Gvir’in Filistinlilere yönelik düşünceleri bizim için de tehdit oluşturuyor çünkü vatandaşlık hiyerarşisinde biz de altta yer alıyoruz. İsrail’deki vatandaşlık sistemi bu şekilde çalışıyor.”
“İsrail devlet sistemi beyaz üstünlükçülüğünü savunuyor”
Yerday, işgalci İsrail’in bağımsızlık bildirgesinde (megilat Ha’atzmaut) “İsrail devleti din, ırk veya cinsiyete bakılmaksızın tüm vatandaşlarına sosyal ve siyasi haklarında tam eşitliği sağlar” maddesi bulunmasına rağmen bunun uygulamadığının altını çizerek, İsrail devletinin eşit haklar sistemi geliştirmediğini, aksine yahudi halkı ve yahudi olmayanlara yönelik anayasal hiyerarşik vatandaşlık mekanizması oluşturduğunu söyledi.
İsrail’in “tek günahının Filistin topraklarını işgal etmek olmadığını” dile getiren Yerday, “ABD’deki beyaz üstünlükçülüğü ülkenin anayasasına gömülü ve baskı tarihi üzerine kuruluyken, aynı üstünlükçülüğün İsrail versiyonunda anayasal devlet politikası olarak Siyonizm’e dayanıyor.” ifadesini kullandı.
Yerday, İsrail’in ırkçılık veya beyaz üstünlükçülüğü ilişkisinin tartışılmasını engellemek için kavramlar geliştirdiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Etiyopya asıllı İsraillileri vatandaş olarak tartışmak yerine onları kabile veya etnik grup anlamına gelen ‘eda’ tabiriyle ifade ediyorlar. Yine bu bağlamda ırkçılık yerine birinin hakkını tam alamadığını söylemenin bir yolu olarak ‘kipuach’ ifadesini kullanıyorlar. Böylece durum yumuşatılıyor. Bu tür kavramlar, yahudi olan veya olmayanlar üzerindeki baskı sisteminin devam ettirilmesine yarıyor. Eğer bunlar deşifre edilirse beyaz üstünlükçülüğüne dayanan ve vatandaşlar arasında hiyerarşik düzen kuran altyapı açıkça görülür.”
İsrail’e getirilen tek yahudi ve siyahi grup Etiyopyalı yahudiler
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan gelen Yahudilere (Mizrahiler) karşı ırkçılık ve ayrımcılığın son yıllarda gündeme gelmeye başladığını anlatan Yerday şu değerlendirmede bulundu:
“Yahudi olduğu için İsrail’e getirilen tek siyahi grup Etiyopya yahudilerinin karşılaştığı ayrımcılıksa hala büyük ölçüde konuşulmuyor. İsrail devletinin, Etiyopya asıllıların yahudiliğini tam ve meşru kabul etmeyi reddetmesi, ten rengi gerçeğinden ayrı değerlendirilemez. İsrail devleti kuruluşundan bu yana Etiyopya yahudilerini ülkede istemiyor. Bu İsrail’in genlerinde var.”
Etiyopya asıllı yahudilere polisin acımasızlığı
Yerday, 2015’te siyonist işgalci 2 İsrail polisinin Etiyopya yahudisi asker Demas Fikadey’e şiddet uyguladığı görüntülerinin ortaya çıkmasının ve 2019’da Etiyopya kökenli Solomon Tekah’ın polis tarafından vurularak öldürülmesinin ardından kitlesel protesto gösterilerinin başladığını anımsattı.
İsrail’de devlet politikası olarak Etiyopyalı yahudilerin gettolaştırıldığını ifade eden Yerday, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail polisi Etiyopya yahudilerinin yaşadığı mahallelere girince istediğini yapabileceğini düşünüyor çünkü genellikle, Etiyopya yahudileri fakir ve iyi düzeyde İbranice konuşamayan insanlar. Etiyopya asıllılar en temel insan haklarını elde edemiyor. Polis bir grup çocukla tartışıyor ve onlardan birini vurmaya karar veriyor. Akşam saatlerindeyse 19 yaşındaki Solomon Tekah’ı parkta vuruyor. Polis bu şekilde davranmakta rahat hissederse bu doğal olarak ölümlerle sonuçlanıyor.”
Yerday, olaylar sonrası Etiyopyalı yahudilerin düzenlediği gösterilere, çok sayıda polisin katı şekilde müdahale ettiğini aktararak, şu ifadeleri kullandı:
“Protestolara karşı bu kadar çok kolluk kuvvetinin görev yapması beni şaşırtmıştı. Daha önce Etiyopya asıllıların organize etmediği gösterileri de gözlemleme fırsatım oldu. Etiyopya asıllılara müdahale edilirken çok yüksek ses yayan bir alet kullanıldı. Bu aletin yaydığı ses sizi yere çökertiyordu. Ayrıca polis göstericilere karşı çok vahşiydi. Etiyopya asıllı olmayanlara karşı bu ve benzeri aletlerin kullanıldığını hiç görmedim.”
‘Devlet, dış düşman tehdidini kullanıyor’
Dış düşman tehdidiyle yahudi vatandaşların protesto mekanizması geliştirmesinin engellendiğini söyleyen Yerday sözlerini şu şekilde tamamladı:
“İsrail’de Yahudi-Filistin çatışması herkes için bir tür kırmızı çizgi olmuştur. Dış düşmanımız olduğu fikri İsrail’in şahudi vatandaşlarını protestodan alıkoyan bir korku saldı. Ekonomi, sağlık hizmetleri veya her normal toplumun karşılaştığı diğer sivil sorunlar sözde güvenlik tehdidine kıyasla önemsizleştiriliyor. Devletin bizi nasıl bölmeye devam ettiğini ortaya çıkarabildiğimizde daha anlayışlı ve iyi günlere ulaşabileceğiz.”
Dış düşman sıralaması: İran ikinci sırada
Pazartesi günü siyonist işgalci İsrail basınında çıkan haberlere göre, İsrail askeri istihbaratı artık İran’ı ülke için bir numaralı tehdit olarak görmüyor. İran’ın ikinci en ciddi tehdit olarak görüldüğünü söyleyen Hayom gazetesine göre, küresel zorluklar İsrail’in 2023’te karşı karşıya kalacağı en önemli tehditler.
Gazetenin aktardığı istihbarat raporunda, İran’ın odak noktası değil, birbiriyle bağlantılı bir yapbozun parçası olduğu belirtildi.
ABD-Çin geriliminin, 2023’te İsrail’in ele almak zorunda kalacağı küresel zorluklara bilgi verecek şekilde tırmanması beklenen ana dinamik olduğu belirtildi.
Ayrıca, Ukrayna’da devam eden savaş ve Çin’deki durum nedeniyle küresel tedarik zincirinin kesintiye uğraması da büyük küresel sorunlar olarak görülüyor.
Raporda, hızla artan gıda fiyatlarının özellikle Mısır ve Ürdün’ü sert bir şekilde etkilediği vurgulandı.
Batı Şeria ve Gazze’deki istikrarsızlık riskinin, işgalci İsrail’in 2023’te başa çıkmak zorunda kalabileceği üçüncü en ciddi tehdit olduğunu söyledi.
Netanyahu koalisyonu İstanbul Sözleşmesi’ne katılmayacak
İsrail’de yeni başbakan olması beklenen Binyamin Netanyahu öncülüğündeki koalisyonun İstanbul Sözleşmesi’ne katılmamak için anlaştığı bildirildi.
Haaretz gazetesinin Walla haber sitesinden aktardığına göre, Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud partisinin, aşırı sağcı ortağı Dini Siyonizm partisi ile yaptığı koalisyon anlaşması kapsamında İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamamak için anlaştı.
Buna göre, tamamen sağ partilerden oluşan koalisyon, vardıkları anlaşmada, “yeni hükümetin İsrail’in İstanbul Antlaşması’na katılımını onaylamayacağını” açıkça belirtti.
Avrupa Konseyi, İsrail’in sözleşmeye katılma başvurusunu nisanda onaylamış, ancak anlaşmanın imzalanmasına ilişkin kabine oylaması sağcı muhalefetin itirazları nedeniyle defalarca ertelenmişti.
Göçmen karşıtlığıyla bilinen İçişleri Bakanı Adalet Şaked de İsrail’de ikameti olmayan şiddet mağdurlarına ikamet verilmesi ve mağdurlara tazminat sağlanması dahil olmak üzere anlaşmadaki birçok maddeye ilişkin endişelerini dile getirmişti.
Siyonist İsrail muhalefeti bir araya geldi
Bu arada İsrail muhalefet partilerinin liderleri parlamentoda bir araya gelerek Benjamin Netanyahu liderliğindeki sağcı, dindar hükümete karşı birlikte çalışma sözü veren bir bildiri yayınladılar.
Parti liderleri Yesh Atid’den Yair Lapid, Ulusal Birlik’ten Benny Gantz, İşçi Partisi’nden Merav Michaeli, Avigdor Liberman, “İsrail’i içeriden dağıtacak olan, kurulmakta olan bu geri kalmış, anti-demokratik hükümete karşı savaşmak için birlikte çalışacağız” dedi. Yisrael Beytenu ve Ra’am’lı Mansur Abbas.
Liderler, “İktidara döndüğümüzde demokrasiye, güvenliğe, ekonomiye veya İsrail toplumuna zarar veren her türlü aşırıcı yasayı iptal edeceğimize söz veriyoruz” iddiasında bulundular.
Genelkurmay Başkanı: İsrail, İran’ın nükleer tesislerine saldırmaya çok hazır
Siyonist işgalci İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi Salı günü yaptığı açıklamada, ordunun İran’ın nükleer tesislerine karşı saldırı düzenlemeye hazırlığının arttığını söyledi.
The Jerusalem Post gazetesinin alıntıladığı İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü için yaptığı konuşmada Kochavi, “İran’da bir operasyona hazırlık düzeyi önemli ölçüde arttı.” dedi.
Orduya İran’ın nükleer programına karşı harekete geçme emri verilirse, “verilen görevi yerine getirecektir” dedi.
Koçavi, İran’ın “binlerce Şii milis” konuşlandırmanın yanı sıra Suriye’de yüzlerce füze konuşlandırmaya çalıştığını söyledi.
Genelkurmay Başkanı, İsrail’in İran’ın Suriye’deki “Suriye’de ikinci bir Hizbullah kurma” vizyonunu bozmayı başardığını savundu.
İşgalci İsrail sık sık Tahran’ı, İran’ın iktidardaki Esad rejimini desteklediği Suriye’de devam eden çatışmayı İsrail sınırına yakın kalıcı bir askeri varlık kurmak için kullanmakla suçluyor. İsrail sık sık Suriye rejimi ve İran güçlerinin Suriye’nin çeşitli vilayetlerindeki mevzilerine hava saldırıları düzenliyor.
Genellikle işgalci İsrail bu tür saldırılar hakkında yorum yapmıyor. Ancak liderleri sık sık İran’ın Suriye’deki varlığını “azaltmak” için çalıştıklarını vurguluyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *