Bugünleri, dindar olanımızla olmayanımızla hep birlikte hazırladık. Tanzimat Fermanından bu yana göz göre göre gelen kafirleşmeye karşı ayıkmadık. Ayıkanlarımız da sessiz kalmayı yeğlediler. “Dur bakalım n’olacak” aymazlığında, büyük sapmaların ön belirtilerini görmezden, bilmezden, anlamazdan geldik.
Mehmed Durmuş
Fısku fücûr her taraftan fışkırıyor. Müsilaj evlerimizin kapısını dövüyor. Bu, denizlerin insanın suratına çarptığı insanî atıklar değil, insanın Allah’a diklenmesi neticesinde dünyaya, hayata ve her şeye karşı kustuğu edep, ahlak, şeref kusmuğudur. Kusmuk kadınların ve kızların (telaffuz etmeye utandığımız) beden bölgelerini açmak biçiminde geldi. Her taraftan Allah’a isyan nüksediyor. Allah’a iman etmeyen bir toplum kadınıyla, erkeğiyle azgınlığı nereye kadar vardırır, bunu bizzat yaşayarak tecrübe ediyoruz. İslam ümmeti nasıl ki tüm geçmiş mümin toplulukların hasılası ise, azmışlar da tüm helak olan kavimlerin bileşimi gibi.
Bir kadın karın bölgesini, sırtını neden açma gereği duyar? Bu hangi ihtiyaçtan doğmaktadır? Bu, kadının fiziki-biyolojik bir ihtiyacından neşet etmediğine göre, bu bir sürüleşmenin eseri olmalıdır. Sürü açıyor ben de açıyorum. Bunun nedenini, niçinini düşünüp hesap etmeme gerek var mı? Sürüye uyuyorum, sürüyüm ben, iffetsizler sürüsü. Sürüleşen iffetsizler Allah’ın, “ulâike ke’l-en’âmi bel hum edall” ilahi ihbarını ayan-beyan tecelli ettirmektedirler. İnsanın “hayvanlar gibi, hatta daha da aşağı” derekesine inmemesi için kalbiyle fıkhetmesi, gözleriyle görmesi yani basiret sahibi olması ve kulaklarını ‘işitme’ uğrunda kullanması gerekmektedir.
Allah’ın basiret, dinleyip anlama, kavrama, fıkhetme hassalarıyla yarattığı şerefli varlık insan, sürüleşmeye tabi olduğu zaman teker teker bütün şeref kademelerinden soyunmakta, namus, edep, ahlak gömleğini çıkarmakta, ar damarı diye bir şey bırakmamaktadır. “Ahsen-i takvim” üzere yaratılan insan esfel-i sâfilîne düşmektedir. Karınlarını ve her yerlerini açan kızlar ‘düşen’ kızlardır.
Bir de müsilajın öteki yakası var. Bütün bu düşmeyi, sefilliği ve sefihliği, yani bir kadının, henüz reşit bile olmamış körpe çocukların en mahrem yerlerini açarak elaleme teşhir etmeleri karşısında toplumun geri kalanı ne işle meşguldür dersiniz? 15 Temmuz’da darbe girişimini püskürten, her gün ülkenin bir köşesinde bir ‘şehidi’ toprağa veren, her Cuma günü birbirlerinin cumasını tebrik eden ülkenin dindar insanları nerededirler dersiniz? En ‘teknik’ dinî meseleler üzerinde ortalığı velveleye veren ‘araştırmacılar’, din bizden sorulur diyen İlahiyat hocaları, hayır hayır, ülkeyi kimsenin değil, kendi şeyhlerinin yönettiğini ileri süren, dillerine pelesenk ettikleri ‘Allah dostları’ nerelerdedirler acaba?
Ben söyleyeyim nerede olduklarını. Onlar da kendi sürülerinin gereği olarak ekonomiyle, dövizle ve enflasyonla meşguller. Maaşlar, ekonomik kriz, 2023 seçimleri, piyasa zamları toplumun yegâne gündemidir. Ahlaki çürüme, Allah’a, Rasulüne ve Kur’an’a başkaldırı insanların ekserisinde gündem maddesi olamamaktadır. Televizyonları parsellemiş, uzman adı verilen seküler rahipler nazarında sadece ekonomik konular konuşmaya değer maddelerdir. Ülkenin tamamının namus ve şeref yoksunlarınca işgal edilmesinin seküler rahibin literatüründe bir tek izahı vardır: Bu, kadının bireysel hakkıdır. Kadın özgürdür, bitmiştir.
Bugünleri, dindar olanımızla olmayanımızla hep birlikte hazırladık. Tanzimat Fermanından bu yana göz göre göre gelen kafirleşmeye karşı ayıkmadık. Ayıkanlarımız da sessiz kalmayı yeğlediler. “Dur bakalım n’olacak” aymazlığında, büyük sapmaların ön belirtilerini görmezden, bilmezden, anlamazdan geldik. Küfür bacayı sardı. Ama hala, insanların ekserisi bunun bir ‘ateş’ olduğu kanaatinde değil. Bu kanaate ulaşması için kusmuğun evin içini tamamen kaplaması gerekmektedir.
Biz müminler ‘insanların ekserisi’ gibi olamayız. Her türlü fahşaya olduğu gibi, karnını açan kızlara da söyleyecek sözümüz olmalı, ailemizi korumaya dönük Kur’an ve Sünnet merkezli sahici tedbirlerimiz bulunmalı. Sükût etmemiz, bütün ahlaksızlıklara ve Allahsızlıklara dolaylı olarak onay vermemiz, katkı yapmamız anlamına gelecektir. Münkeri elimizle ve dilimizle engellemek, kalbimizden buğzu eksik etmemek biz müminlere düşmektedir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *