Henüz ortak bir isimlendirmesi yapılmasa da “Terörsüz Türkiye” sürecinden hasıl olması beklenen ve umulan “bölgesel barış” nasıl veya kimin barışı olacaktır? Çağımızın barışını temin ve tesis eden PaxAmerikana sistemini dışarıda tutarak bölgede barış nasıl sağlanacak? Başka türlü olmaz mı?
Hüseyin Alan
Terör örgütü PKK’nın silah bırakması ve kendini lağvetmesi olarak özetlenebilir süreçte sembolik olarak yakılan silahlarla ilgili gelinen noktayı cumhurbaşkanı “ümmet birliği”, DEM Parti “barış süreci ittifakı” olarak duyurdu…
Önce DEM: Özetle talepleri “Apo’ya özgürlük, tutukluların tahliyesi, terörist listesindekilerin yargı engeline takılmadan normal hayata dönmesi.”
Sunumları “yeni anayasa, kurucu ortaklık, etnik kimlik ve eşit yurttaşlık haklarının tanınması; demokrasi.”
İki soru:
1: Süreç bu şartlarda ilerleyecekse ve süreç dışında kalan başka bir şey yoksa, iktidarla yapılanın başka değil “süreç ittifakı” olması da ne?
Burada bir al-ver pazarlığı yapıldığı görülüyor, dolayısıyla süreçte ihtilaf çıkarsa yarı yoldan dönüş mü olacak?..
2: Sözcüler demokrasiye dönüşü Kürt sorunun çözülmesine koşullamış görünüyor. Oysa demokrasiye dönüldüğünde Kürt sorunun kendiliğinden çözüleceği fikri daha güçlü. Önceliği neye verdikleri hususunda kafaları neden karışık!…
Sonra AKP: Çeyrek yüzyıllık bir parti. Başından beri iktidar. Partinin laik, demokratik, dolayısıyla zorunlu olarak kapitalist nitelikli serbest pazarcı bir parti olduğu tüzük ve proğramından biliniyor, icraatlarıda tutarlı.
Ümmetçiliği savunan görüşüyle ele alındığında AKP’nin, kendi içinde ümmetçi temelde örgütlü bir parti olmadığı biliniyor. Yani kurmayları, teşkilatları, üyeleri hem parti içi iç işlerini ve hem diğer insani etkinliklerini inanç temelinde yapmıyor: Bunlar da dini bireysel planda tutan seküler örgütlenme içindeler.
Bunların namaz kılıyor, oruç tutuyor, hacca gidiyor vs olması bireysel dini tercihleridir: Bu hal ümmetçi olduklarını göstermiyor. Çünkü bunlarda toplumsal siyasal, iktisadi mali, hukuki dış politik alanlardaki işleri inanç unsurlarına uygun olarak değil seküler unsurlara dayalı olarak yürütüyor. Buradan ümmetçiliğe nasıl geçilecek?
Malazgirt, Kudüs, Kurtuluş Savaşı referans verilerek “Türk-Kürt-Arap” birliğine tarihten referans yapılıyor.
Burada bir anakronizm var: Tarihin o kesitlerinde insanlar etnik kimliğine göre tanımlanmaz, toplumsal birlik olmazdı: İnanç temelinde Hristiyan milleti, Yahudi cemaati, Budist-Zerdüşt dini mensubu, İslam ümmeti olarak tanımlanır, krallığın sultanlığın temsil ettiği siyasi birlik olarak ayrışırdı.
Dolayısıyla bugün bilinen ve anlaşılan biçimiyle geçmişte Türk-Kürt-Arap diye isimlendirilen kavimler, milletler yoktu.
Bu tanımlar veya isimlendirmeler modern çağa hastır ve yenidir: bu yüzden milletler dile, vatana, ırka, milli kültüre dayalı unsurlarla tanımlanıyor. Kimlikleniyor. Dolayısıyla bugünkü kavramlarla geçmiş değerlendirilmez!
Elbet bugünküler dinsiz değillerdir ama bunların dinleri millileştirilmiş, milli kimliğin bir unsuru yapılmış, kamusal alandan çıkartılıp özel alana yollanmış dinlerdir.
Ümmet, dini bir terimdir: Toplumsal işlerini inanç unsurlarıyla düzenlemek için bir araya gelen; tüm unsurlarıyla etnisiteleri reddetmeyen ama bu sınırları aşarak onları kuşatan; insanları ümmet formunda yeniden inşa eden; dolayısıyla hukuki iktisadi, mali dış politik işleri dine göre tesis etmek için örgütlenmiş siyasi bir topluluktur.
Şu halde modern formda teşkilatlı, toplumsal siyasal, hukuki, mali ve dış politik işlerini seküler sisteme uygun biçimde çözmeye alışık bu üç milletten müteşekkil bir ümmet nasıl oluşacak?
Sonuç olarak: Henüz ortak bir isimlendirmesi yapılmasa da “Terörsüz Türkiye” sürecinden hasıl olması beklenen ve umulan “bölgesel barış” nasıl veya kimin barışı olacaktır?
Son iki bin yıllık dünya siyasi tarihinde bilinen barışlar şunlar:
PaxRomana
PaxOttomana
PaxBritana
PaxAmerikana.
Bu barışlar kendi çağlarında beynelminel/milletlerarası/uluslararası özgün bir sistem oluşturan, bu sistemin istikrarını kurdukları uluslararası toplum birliği, hukuk düzeni ve müttefik ordusuyla sağlayanların barışları.
Dolayısıyla çağımızın barışını temin ve tesis eden PaxAmerikana sistemini dışarıda tutarak bölgede barış nasıl sağlanacak? Adına BM, Nato, Lahey dense de hamisi ve teminatı Amerika olmayan barış nasıl ve ne kadar mümkün olacak?
Başka türlü olmaz mı?
Elbette olur. Tarihte oldu: Bunun için sistem dışına çıkıldığında bir süreliğine kesilecek faturayı göze almak, başka bir sistem kurmaya hazırlanmak gerek.
Hz. Muhammed, Medine’yi kurarken İran-Bizans beynelminel sistemini yıkmıştı. Osmanlılar Romayı, İngilizler Osmanlıyı, Amerikalılar İngilizleri yıktı.
İstenirse ve gereği yapılırsa neden olmasın?













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *