Sırf Allah için tutulan, içine riya ve gösteriş karışma ihtimali bulunmayan oruçlarımızla, “İşittik, itaat ettik” teslimiyeti içinde yüzümüzü Allah’a dönmemiz, niyazda bulunmamız ne büyük devlettir. Gelmiş geçmiş bütün nebîler, müminler, şehidler, salih insanlarla aynı iman çizgisinde yazılıp-çizilmemiz ne izzetli buluşmadır…
“Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunur, takvalı olursunuz.” (Bakara, 183)
Değerli kardeşlerimiz! Bir Ramazan ayına da girmiş bulunuyoruz. Her yeni saatimiz, her yeni gün, ay ve senemiz Allah’ın lütfu olduğu gibi, Ramazan ayı O’nun daha büyük lütfudur. Kur’an ayı olarak Ramazan ve ibadet olarak oruç (savm) Allah’ın, biz kullarına şefkatinin, merhametinin ve sevgisinin eseridir. Cenabı Hak bizi son derece raûf ve rahîm bir üslupla oruç zımnında takvaya davet etmektedir. Oruç tutacağız ve takvalı olacağız. Demek ki Ramazan takva mevsimidir.
Oruç ibadetiyle biz Müslümanlar Ümmet olduğumuzun farkına varıyoruz. İdrakteki hatalarımızı Ramazan’da telafi ediyoruz. İslam Ümmeti demek arza şamil, en büyük İslam ailesi demektir. Namaz, oruç, Hac, Risalet ve Kur’an gibi ibadet ve şiarlarımız bizi bize bırakmamakta, insanlığa şahit, vasat ümmet olmamız için bize ruh üflemektedirler.
Ramazan ayında İmsaktan iftara kadar dünya Müslümanlarıyla yekvücut olmamız ne saadettir. Irkına, rengine, ülkesine, diline bakmadan tüm Müslümanlarla kardeş olduğumuzu hatırlamak ne güzel coşkudur. Sırf Allah için tutulan, içine riya ve gösteriş karışma ihtimali bulunmayan oruçlarımızla, “İşittik, itaat ettik” teslimiyeti içinde yüzümüzü Allah’a dönmemiz, niyazda bulunmamız ne büyük devlettir. Gelmiş geçmiş bütün nebîler, müminler, şehidler, salih insanlarla aynı iman çizgisinde yazılıp-çizilmemiz ne izzetli buluşmadır.
Şimdi sıra, Müslümanlar olarak eksik bıraktıklarımızı, Rabbimizin, ihmal ettiğimiz emirlerini, Rasûlullah (sav)’in gaflete düştüğümüz Sünnetini tefekkür edip, gözyaşı eşliğinde kusurlarımızı hatırlamakta, Allah’la olan misakımızı, Rasûlullah’a olan bîatımızı yenilemektedir.
Unutmamalıyız ki Allah Rasûlü’nün en büyük Sünneti, yeryüzünde Allah’ın adının en yüce olması için bütün gücüyle mücadele etmesiydi. Marufu emir, münkerden nehiy onun hayatının özetiydi. Küfür milleti yeryüzünde İslam’ın önünü kesmek için güç ve kuvvet hazırlamışsa, o güç ve kuvvete haddini bildirmek Rasûlullah’ın (sav) en büyük hedefi oluyordu. Onun sünneti böyleydi.
Kur’an ayı Ramazan’ın bize bunları ve daha fazlasını hatırlatan mevsiminden istifade etmeliyiz. Ramazan’da Kur’an’ın gölgesinde Rasûlullah’ın Sünnetini tekrar terennüm etmek için siyer kitapları okumayı ihmal etmemeliyiz.
Rabbimizden niyazımız, 1446 yılı Ramazan ayının bereketiyle yepyeni bir İslam bünyesine kavuşmamızdır. Rabbimiz ne güzel Mevlâ, ne güzel Yardımcımızdır.
İKTİBAS
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *