İslam dini, ilkin Allah merkezli bir dünya görüşü ve bu dünyada takip edilecek bir yol haritası sunar. Bunu düşüncede ve inançta bırakmaz, gerçekleştirecek imkanları ve yöntemi gösterir…
Hüseyin Alan
Tevhid inancı, insanlar arasından önce inananları kendi içinde, sonra da bunların diğerleriyle kuracakları ilişkilerde vahdeti şöyle temellendiriyor:
Özelde: Allah’ın dışındaki ilahları reddedip Allah’ı yegane ilah yaptırarak.. İnananları mü’minler grubu olarak buluşturup kendiliğinden birleştirerek.. Birbirinden ayrı düşünülüp ayrı prensiplerle parçalı yaşanan dünya hayatı ile ahiret hayatını birleştirerek.. İnsan etkinliklerini dini dünyevi, felsefi ahlaki, ruhi bedeni, siyasi ticari, özel kamusal, din devlet gibi çokparelikten kurtarıp tümünü aynı normatif sistemde yekpareleştirerek.
Genelde: Farklı dil, din, soy, kültür, cinsiyet ve renkte olanları ümmet formunda harmanlayarak, bunları çatışma rotasından çıkartıp adil yönetim altında ve korumada buluşturup birleştirerek. Varlık alemini bir bütünün parçası yapıp aralarında uyumu gerçekleştirerek…
İnananları kendiliğinden vahdete sevkeden imkanlara bakalım: Mü’minler nerde olursa olsunlar toplu namaz için mahalli çapta mescidde bir araya gelir. Orda saf tutulur. Orda mezhep ayırımı, renk dil cinsiyet ayırımı, zenginlik rütbe farklılığı yoktur.
İlkin Allaha yakarılır, ibadet edilir, ayetler zikredilir: Sonra topluluk işleri istişare edilir, sorunlar çözülür, kararlar alınır.
İmam bir kral değildir, dayatma yapamaz. Kararlarında rıza arar. Otoritesi sorumluluğu dolayısıyladır. Takvası kendine adaleti herkesedir.
Mescid pratiği ve modeli İslami vahdetin en somut resmidir.
Haftalık cuma toplantısı, ramazan ayı, yıllık hac toplantısı, iki bayram zamanı.. daha geniş çapta buluşma ve vahdet imkanlarıdır…
Nerede, hangi sosyal siyasal koşullarda ve zamanda olursa olsun, yeme içme, giysi, nikah, edep, konuşma ve tavır, sanat ve ticaret gibi vücut üzerinden uyulan haram ve helallerdeki ortak tavırlar, hem mü’minlerin birbirini tanımasını ve hemde kaynaşmasını sağlayan doğal vahdetin imkanlarıdır.
İnsani mezhebi örfi farklılıkları; soy sop, cinsiyet, renk, dil, zengin yoksul, sınıfsal yapı, yöneten yönetilen gibi ayırımları üstünlük kaynağı yaparak çatışma rotasına sokanlara karşı, dengeyi ve uyumu sağlayan, tümünü hak ettiği yere koyan doğal vahdetin imkanlarıdır.
Şartları ve zamanı bahane etmeden, güç olup olmamaya bakmadan en iyiyinin, en doğrunun, en güzelin yaşanarak gösterilen hakikatin şahitliği doğal vahdetin imkanlarıdır…
Müminler kendi içinde zaten ayrı bir gruptur/cemaattir. Allah’ın hükmüyle bağlantılı kurallar ve hiyerarşi burda zaten uygulanmaktadır.
Bunlar milletlerin başına yönetici olduklarındaysa, her türden farklılıkları doğal kabul edip yok saymaz, ama bunları çatışma rotasından çıkartır, daha yüce amaç uğrunda buluşturup yüceltir. Ümmet birliği ve dayanışmayı teşvik eder.
Kimseye din dayatmaz. Kurtarıcı mesihlik etmez. Hakikati duyurur, gösterir, uyarır: Kurtulan kendisi için kurtulmuş, inat edenin kendisi bilmiştir.
Şirke müsade etmez. İnsanları zalim idarecilerin elinde bırakmaz. Ailevi, zümresel, siyasi ve ekonomik temelli imtiyazlara geçit vermez. Yönetici yönetilen katmanı oluşumuna fırsat tanımaz. Herkesin can/yaşam, mal, nesil, din, akıl emniyetini garanti eder.
Yargılamada ya hep ya hiç yapmaz, affetmenin ve izzeti korumanın yolunu arar. Zayıfı güçlüye kul ettirmez. Yetimi yoksulu ve acizi korur. Kötüleri cezalandırır.
Toplumsal siyasal işleri şeri hukuka, kamusal hayatı adalete göre düzenler. İktisadi sosyal imkanları herkese eşit sunar. Adaleti, istişareyi, inançsal özerkliği ayakta tutar…
Bu imkanlar doğrudan Kur’an’ın buyrukları, vahdet için sunduklarıdır. Dinin emir ve nehiyleridir. Uyulması istenen sınırlarıdır. İmani motivasyon veya asabiyedir.
Görüleceği üzere buyruklara uymak, işleri ve ilişkileri estetik yapmak ve alicenaplık dışında insana çok fazla bir şey bırakılmıyor: Ahlaklı ve adil olmak dışında fazla bir şey kalmıyor…
Burada anlatılanlar bir hayal ürünü değildir. Gerçekleşmesi mümkün sanılmayan ideal değildir: İnsanlık tarihinde yaşanmışlığı ve örnekliği hep görülmüştür.
Uzak tarihe gitmeye gerek yok: İslami vahdetin, İslam milletinin ve Müslümanca yönetim altındaki ümmetler toplumunun yakın örneği Osmanlı’dan şahitlendirelim!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *