Kafkasya’da değişen dengeler

Kafkasya’da değişen dengeler

Rusya-Ukrayna savaşının Rusya ve Batı arasındaki bir savaşa dönüşmesi ve günümüzde nükleer savaş ihtimalinden bahsedilmeye başlanması, Moskova’nın hem Orta Asya’ya hem de Kafkasya’ya odaklanmamasına yol açıyor.

Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, son yıllarda Kafkasya’da değişen dengeleri ve nedenlerini şöyle değerlendiriyor:

***

Son yıllarda eski Sovyet coğrafyasında önemli gelişmeler yaşanıyor. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş, Azerbaycan’ın Ermenistan’ın işgali altında bulunan topraklarını kurtarması, Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarında işbirliğini artırması, Moldova ile Gürcistan’daki seçimlerin 21. yüzyılın başında olduğu gibi Batı ve Rusya arasında mücadele alanı haline gelmesi, bu gelişmelerin başında geliyor. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılışının üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen bölgede hala çatışma ve savaşlar yaşanıyor. Bu durumun en önemli nedenleri ise SSCB parçalanırken birliği oluşturan cumhuriyetlerin aralarındaki sorunları çözmemesi, bunların çözümünü ertelemesi ya da her birinin kendileri açısından doğru zamanı beklemeye koyulmasıdır.

Sovyetler sonrasında oluşan ittifaklar

Tarih boyunca küresel ve bölgesel güçlerin dikkatlerini üzerine çeken Kafkasya, SSCB’nin parçalanmasıyla en sorunlu bölgelerden biri haline geldi. Ermenistan’ın daha SSCB döneminde başlayan Azerbaycan topraklarını işgali, bu istikrarsızlığın başlıca sebebiydi. Ermenistan’ın bu siyaseti, aslında daha 1990’lı yıllarda bölgedeki dengeleri de belirlemiş oldu. Ermenistan, işgal ettiği toprakları elinde tutabilmek için tamamen Rusya’ya bağlı hale geldi. Bu ikiliye bölgeye tarihin her döneminde ilgi duyan ve Azerbaycan ile farklı sorunları olan İran da dahil oldu. Söz konusu üç ülke arasındaki ittifak, her birinin çıkarlarına hizmet ettiği gibi adı geçen ülkeler arasında gelişen ikili münasebetler de bu ittifakı pekiştiriyordu.

Bu ittifakın karşısında ise Azerbaycan, Azerbaycan’a her zaman “iki devlet tek millet” yaklaşımı içerisinde olan Türkiye ve gerek Rusya gerek Ermenistan ile sorun yaşayan Gürcistan yer aldı. Bu denkleme göre de uzun yıllar boyunca Azerbaycan ile Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri kesilirken Gürcistan, 2008’de yaşanan 5 günlük savaştan sonra Rusya ile bağlarını kopardı. Abhazya ile Güney Osetya’nın Rusya tarafından tanınması ise Rusya-Gürcistan ilişkilerini, tarihinin en kötü dönemine götürdü. Şüphesiz taraflar arasında çok sayıda başka sorun ve rekabet alanı da bulunuyor.

Ukrayna ve Karabağ savaşlarının Kafkasya’ya etkisi

Söz konusu durum, ittifak ve dengeler uzun yıllar sürdüğü gibi bölgedeki konjonktürün yakın gelecekte değişmesi de beklenmiyordu. Ancak 2020’de Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarması ve çok geçmeden Rusya-Ukrayna savaşının başlaması Kafkasya’daki söz konusu dengeleri de altüst etti.

2020’deki Karabağ Savaşı, bir taraftan Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarmasını sağlarken diğer taraftan Türk cumhuriyetleri arasındaki işbirliğini de pekiştirdi. Zira, Karabağ Savaşı sırasında Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği maddi-manevi destek, diğer cumhuriyetlerin Türkiye ile ve kendi aralarında daha fazla yakınlaşmasını da sağladı. Yine Karabağ Savaşı, İlham Aliyev’in Azerbaycan’daki gücünü pekiştirirdi. Azerbaycan’ın Türkiye ile zaten güçlü olan ilişkilerini daha da artırdı ve Türk cumhuriyetleri arasında çeşitli entegrasyon süreçlerini hızlandırdı.

Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarını kurtarması, bölgedeki ittifakları da altüst etti. Nitekim, Rusya ile Azerbaycan arasında bir yakınlaşma başlarken Rusya-Ermenistan ilişkileri gerginleşti. Rusya-Azerbaycan işbirliğinin önündeki en büyük engel, Karabağ meselesi ve Rusya’nın baştan beri bu süreçte Ermenilere yardım etmesiydi. Karabağ’ın kurtarılması ve Rus askerlerinin Karabağ’dan çekilmesi, aslında potansiyeli olan Rusya-Azerbaycan ilişkilerine ivme kazandırdı. İki ülke arasındaki ticari münasebetlerin eskiden beri gelişmiş olması, Rusya’da önemli oranda Azerbaycan Türk’ünün yaşaması, başta Fransa olmak üzere Batılı ülkelerin bu süreçte Ermenistan’a maddi olmasa da sözde destekte bulunması bu yakınlaşmanın başlıca sebepleridir.

Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşması

Ermenistan’a göre bu yakınlaşmanın ve aynı zamanda da Ermenistan’ın Rusya ile arasını açmasının bir sebebi daha bulunuyor. O da Rusya’nın Ermenistan’ın arkasında durmamasıdır. Nitekim Karabağ Savaşı’ndan neredeyse hemen sonra Azerbaycan, Bağımsız Devletler Topluluğu’nda (BDT) eskisine nazaran daha aktif katılım sağlamaya başlarken Ermenistan tam tersine Batı ile yakınlaşmaya gitti.

Aynı zamanda, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan hem Azerbaycan hem de Türkiye ile ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğini, Karabağ konusunun ve Türkiye’ye yıllardır yönlendirdiği sözde soykırım suçlamalarının da gündemden çıkartılması gerektiğini dile getiriyor. Paşinyan’ın bu siyaseti, şüphesiz Ermenistan’ı “özgürleştiriyor.” Bu şekilde Ermenistan üzerindeki Ermeni diasporası ve Moskova etkisi azalacak. Bu durum, Ermenistan’ın bölge ülkelerinin geliştirdiği projelere katılımını dahi sağlayacaktır.

Paşinyan’ın söz konusu yaklaşımı, günümüzde muhalefet tarafından eleştirilse de uzun vadede tarihçiler, Paşinyan’ın bu hizmetinin hakkını verecektir. Zira Ermenistan artık işgal altındaki toprakları üçüncü bir ülkeye güvenerek elde tutmanın da Batı’nın desteğini arkasına alarak Türkiye’yi asılsız olarak soykırımla suçlamanın da bir netice vermeyeceğini anlamış bulunuyor.

Siyasetini gözden geçiren Gürcistan

Dış politikasını gözden geçirmeye başlayan bölgedeki bir başka ülke de Gürcistan oldu. Karabağ’ın kurtarılması ve Ermenistan’ın siyaseti, Türkiye ve Azerbaycan açısından Gürcistan’ın önemini azalttı. Aslında Gürcistan, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan işbirliğinden en karlı çıkan ülkelerdendi. Gürcistan, kendi yer altı zenginliklerine sahip olmamasına rağmen konumu dolayısıyla tüm projelerde yer aldı. Bu projeler ülkeyi ayakta tutuyor.

Bununla birlikte, Gürcistan asıl darbeyi Batı’dan aldı. Nitekim Gürcistan, Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyelik süreçlerinde pek bir mesafe katedemedi. Şüphesiz AB de NATO da toprak bütünlüğü sorunu yaşayan bir ülkeyi bünyelerine kabul etmek istemiyor, ancak Gürcistan’ın üyelik süreçlerinde, bu sorunun dışında, aynen Türkiye’nin AB üyelik sürecinde olduğu gibi başka anlaşmazlıklar da mevcut.

Yine Gürcistan, Rusya-Ukrayna savaşından da kendisi için bir ders çıkarttı. Tiflis muhtemelen günümüzde Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteği 2008’de kendisine neden vermediğini sorguluyor. Bundan dolayıdır ki Gürcistan son gelişmeler çerçevesinde AB ile üyelik sürecini askıya alırken Rusya ile ulaşım ve ticaret gibi alanlarda yavaş yavaş temasları artırmaya çalışıyor ve taraflar elçiliklerin yeniden açılmasına hazırlanıyor.

Gürcistan’ın, Azerbaycan’ınki gibi zor durumlarda yardıma gelebilecek bir Türkiye’si olmadığı gibi, kendi çıkarları doğrultusunda da olsa Ukrayna’yı destekleyen AB gibi bir destekçisi de bulunmuyor. Bu husus, Gürcistan’ın siyasetini gözden geçirmesini ve daha dengeli bir siyaset izlemesini gerektiriyor.

Bölgesel güçler ve Kafkasya

Son gelişmeler şüphesiz bölgede Rusya ile İran’ın da varlığını azalttı. İran bölgedeki değişimleri engelleyecek güçte olmadığı gibi İsrail ile yaşadığı gerginlik de şüphesiz dikkatinin buradan uzaklaşmasına neden oluyor. Ayrıca, Suriye ve Lübnan’da da İran destekli grupların güçlerini kaybetmesi İran’ı kaygılandırıyor.

Benzer bir durum Rusya için de geçerlidir. Rusya-Ukrayna savaşının Rusya ve Batı arasındaki bir savaşa dönüşmesi ve günümüzde nükleer savaş ihtimalinden bahsedilmeye başlanması, Moskova’nın hem Orta Asya’ya hem de Kafkasya’ya odaklanmamasına yol açıyor. Diğer taraftan Rusya ile İran’ın, Rusya ile Kuzey Kore arasında imzalanan anlaşmanın bir benzerinin imzalanması konusunda mutabakata varmaları, Kafkasya’da olmasa da Orta Doğu’daki birlikteliklerini devam ettirmeyi amaçladıklarını gösteriyor.

Türkiye ise aksine Karabağ Savaşı’ndan sonra bölgede daha da güçlenen ülke oldu. Bunda bölgede Türkiye-Azerbaycan arasındaki işbirliğinin ve Türkiye’nin uluslararası arenada artan ağırlığının da etkisi büyüktür.

Netice itibarıyla başta Karabağ ve Ukrayna savaşları olmak üzere dünyadaki gelişmeler, Kafkasya’da dolaylı da olsa değişimlere yol açtı. Sovyet sonrasında oluşan ittifaklar geçerliliğini kaybederken ülkeler daha çok ikili münasebetlere ve çok yönlü dış politika yaklaşımına önem vermeye başladılar. Günümüzde küresel güçlerin dikkatlerinin başka coğrafyalara yönelmesi de bu bağlamda bölge cumhuriyetlerinin işini biraz olsun kolaylaştırıyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *