İnsanlığın kahir ekseriyetinin fitne ateşinden cüruf çıktığını söylemeye gerek var mı? Herkes bu imtihanın neresinde bulunduğunu kendisi tayin etmeli, kendi hükmünü kendisi vermelidir. Bu büyük imtihanın en yüksek çıtası bellidir.
Mehmed Durmuş
Tevbe suresinin 126. ayetinde münafıkların (ve aslında bütün insanların) yılda bir ya da iki kere imtihana (fitneye) tabi tutuldukları bildirilmektedir: “Onlar her sene bir ya da iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.”
Tevbe suresi A’dan Z’ye münafıkları elden geçirmekte, ifşa edilmedik hiçbir tıynetlerini bırakmamaktadır. Yukarıdaki ayetin bağlamı da yine münafıklardır. Dolayısıyla yılda bir ya da iki kere imtihan edilenlerle kastedilenler münafıklar olmalıdır.
Ayetin anahtar kelimesi, meçhul siygasıyla ve çoğul olarak kullanılmış olan ‘fitne’ fiilidir. Yılda bir ya da iki kere fitneye tabi tutulan ama bunu görmeyen, farkına varmayan bir zümreden bahsedilmektedir. ‘Fetene’ fiilinin saf altını cürufundan ayırt etmek için ateşte eritmek anlamına geldiği malumdur. Yani altın ateşe sokulmakta, ateşle imtihan edilmektedir. Bu imtihanın sonunda saf, gerçek altın ortaya çıkmakta, işe yaramaz, atılası cürufatından arındırılmaktadır. Bu arınma ateşte olmaktadır.
“Fitneye tabi tutmak” anlamındaki imtihanın nesnesi altın değil de insan olursa, bu da insanın halis olanını karışık/bulaşık, işe yaramaz çürüklerinden ayırt etmeye yaramaktadır. Ateşle imtihana da ancak halis insanlar dayanabilmektedir. İbrahim Nebî böylesi halis insanların ilkiydi. “İnsan ve ateş” ilişkisi fitne kelimesinden hasıl olmaktadır.
Halihazırda sadece bir avuç Müslüman değil, bütün insanlık Gazze’de ateşle imtihan edilmektedir. Hiç kimsenin kendisini bu fitnenin dışında görmesi, bu imtihan benim neyim olur ki demesi mümkün değildir. Gazze ateşi, farkına varsa da varmasa da bütün insanlığı eritmektedir. Gazze’de insan cüruflardan arındırılmakta, saf insan ortaya çıkarılmaktadır. Gazze ateşinin bir numaralı körükçüsü ABD’de, İslam’la herhangi bir alakası bilinmeyen bir askerin kendini yakması, askerin kendini cüruflardan ayrı tutma isteği olarak okunmaya müsaittir. Kendisini Gazze’deki ateş imtihanından müstağni göremeyen askerin eylemi zahirde, bebekleri yakan ateşi söndürememenin verdiği vicdan azabını, kendisini yakarak teskin etmesi olarak okunmaktadır. Olayın bâtınını ise ancak Allah bilir.
Başlangıcı daha geriye gitmekle beraber bilhassa 7 Ekim’den bu yana Gazze altın değil, insan eritilen bir kazandır. Çok büyük bir imtihanın adıdır Gazze. Gazze’de Müslüman, kâfir, münafık, dinli-dinsiz demeden bütün insanlık büyük bir fitneden geçirilmektedir. Bu büyük fitnede imtihanı ‘ama’sız, ‘fakat’sız, yüzünün akıyla verenler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyen ama hiç sarsıntı geçirmeyenler -inşaallah- Gazzeli Müslümanlardır. Kimisi Şeyh Ahmet Yasin gibi, Abdülaziz Rantisî gibi, İsmail Heniyye gibi Allah’a verdikleri söze sadık kalarak -inşaallah- şehid oldular, kimisi de Yahya İbrahim Sinvar gibi sırasını beklemektedir.
Gazze’de fitne ateşinden dipdiri çıkanlar oldukça açık ve net bir görüntüyle ortada durmaktadırlar. İnsanlığın kahir ekseriyetinin cüruf çıktığını söylemeye gerek var mı? Özellikle ‘İslam dünyası’, ‘İslam alemi’, ‘Müslüman ülkeler’ gibi isimlerle anılan beldelerin halkları yani kısaca ‘Müslümanlar’ olarak bizlerin durumu da herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duyurmayacak kadar ortadadır. Hiç kimsenin “sen imtihanı şu kadar verdin, bu kadar veremedin” diye yekdiğerini suçlamasına gerek bulunmamaktadır. Herkes bu imtihanın neresinde bulunduğunu kendisi tayin etmeli, kendi hükmünü kendisi vermelidir. Bu büyük imtihanın en yüksek çıtası bellidir. Kâfir düşmanın son model bombalarıyla parçalanan, etrafa yayılan, poşetler içinde toplanarak cenazesi kılınan körpe bedenler kime aitse, çıta onlardır; onların anne ve babalarıdır, kardeşleridir. Yaşadıkları bunca acıyı ve kardeşleri tarafından mehcur bırakılmayı “Hasbunallahu ve ni’me’l-vekîl” teslimiyeti ile karşılayan anneler, babalar…
Dedik ya, Gazze’de Kur’an tefsiri yeniden yazılmaktadır.
Tevbe 123. Ey iman edenler! İnkârcılardan hemen yakınınızda bulunanlarla savaşın. Onlar sizin çetin gücünüzü görsünler. Biliniz ki Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
124. Ne zaman bir sûre indirilse, içlerinden “Bu hanginizin imanını arttırdı ki?” diye soranlar çıkar. Ama bu, iman etmiş olanların imanını pekiştirmiştir ve bundan dolayı onlar sevinç içindedirler.
125. Kalplerinde hastalık olanlara gelince, bu onların (mânevî) kirlerine kir katmıştır ve onlar inkârcı olarak ölüp gitmişlerdir.
126. Görmüyorlar mı ki her yıl bir veya iki defa musibetlerle sınanıyorlar da yine tövbe etmiyorlar ve ibret almıyorlar.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *