Kaderini Bilen İnsan

Kaderini Bilen İnsan

Dur durak bilmeden, düşünmeye tartmaya fırsat vermeden bir koşuşturmanın içinde olduğumuzu fark edemeyen bu kalabalığın sayısı arttıkça uykularım kaçıyor. Kabahati elden bıraktığımızdan beri hızımızın arttığının farkında mıyız?

Mehmet Akif Coşkun

Çünkü, gerçekten de, geceyle gündüzün ard arda gelmesinde ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı her şeyde, O’na karşı sorumluluk bilinci taşıyan bir toplum için mutlaka işaretler vardır! (Yunus Suresi 6. Ayet)

Öylesine ve sıradan bir gecenin kucağında yorgun gözlerle uykumu kaçırmanın yollarını arıyorum. Geceye hakkını verememenin tuhaf bir hüznünü yaşarken bu duygunun açığa çıkmasına olanak tanıyan geceye şahitlik edebildiğim ölçüde şükrediyorum. Neler geçiyor aklımdan? Her birinin ayrıntılarına sadık bir gece. Gözlerimi pencerenin ardında dünyayı karanlığa bürüyen gecenin başında pervane yıldızları seyrediyorum. Zaman zaman bulutlardan fırsatını bulursa kendini gösteren, zamanı kendine odaklama derdinde olan hilali gözlüyorum sonra. Gece insanın gözlerine engel olurken yıldızlar aksine yönünü tayin eden bir rehber oluyor ayaklarının ucuna loş bir ışık serpiştiren hilal ile birlikte. Karanlıkta da olsa yalnız ve terkedilmiş olmadığını her an insanın ruhuna fısıldıyor adeta gecenin sahibi.

Penceremi çerçeveleyen alanın alabildiği kadarıyla mahalledeki evlere iniyor bakışlarım. Her pencerede ayrı bir perde. Her perdenin dışarıya yansıttığı ayrı renklerde kimi sert kimi hafif ışıklar ve kimi de ışıksız perdeler. Her biri ayrı bir dünya, ayrı bir alem. Perdenin kumaşından desenine ve ışığın şiddetine kadar ayrı ayrı hikayeler canlanıyor zihnimde. Bitimsiz tükenimsiz hayal dünyamızın sınırsız derinliklerine doğru uzanan hikayeler. Bu hikayelerin hiçbirine yabancı değiliz. Hepsine aşinayız ve hatta bazılarını yaşamışlığımız dahi vardır. Aha işte kendi pencerem, kendi perdem ve kendi perdemden dışarıya ışıttığım lambam. Pencere aynı pencere, perde aynı perde ve lamba aynı lamba. Fakat bu aynılığa mugayir ben her gece farklı bir ruh hali taşıyorum. Bu mugayir ben her gün ve her gece kimi zaman öfkemi, kimi zaman kavgamı, kimi zaman hasedimi, kimi zaman hüznümü, kimi zaman mutluluğumu, kimi zaman kalabalıklığımı ve kimi zaman (belki de çoğu zaman) yalnızlığımı lambanın ışığına farklı şiddetlerde yükleyerek perdeye ve oradan hanemin içine geceyi akın ettiren pencereye ifşa ediyorum.

Gece ilerliyor ve fakat ben duruyorum. Gece ilerliyor ve fakat benim gibi duranları hayal ediyorum. Gece ilerlerken gece ile birlikte koşturanları, geceye hakkını vermemek için direnenleri, geceye hakkını veremeyenleri, geceyi dayanılmaz kılanları, geceye ağlayanları, hüznünü sadece geceye saklayanları, bereketini geceye kuluçka edenleri hayal ediyorum. Gece ilerliyor ben duruyorum ve aklımdan neler geçiriyorum. Gündüz eteklerimden düşürdüklerimi gece teker teker topluyorum. Onları ertesi gündüz tekrar düşürebilmek için topluyorum. Düşürebilmek için topluyor, toplayabilmek için düşürüyorum. Gecenin hakkını verebilmem için gündüzden hakkımı alabilmenin başka bir yolunu bilmiyorum.

Gündüz ve gece, ard arda ama hiçbir zaman yan yana olmayan, birbirinin işine karışmayan, birbirine her zaman sadık, birbirine her zaman aşık, birbirini hiç görmeyen ve bunu kendilerine dert etmeyen ama birbirinden her daim haberdar iki dost. Ve bu iki dostun kucağında iki ayrı evrede büyütülen insan. Gündüz insanı yürütmeye, gece insanı durdurmaya zorlayan iki ayrı mürebbiye. Yürümenin ve durmanın haddini bilerek bereketini çıkarabildiğimiz ölçüde gündüzün ve gecenin erdemine ulaşabiliriz ancak.

”O, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verendir.” (İbrahim 33)

Gece ilerliyorken ve ben hala kendimi durmaya zorluyorken gündüzün ve gecenin hikmetine dair izleri yokluyorum. Gündüzün ve gecenin emrime verilmiş olmasını nasıl anlamalıyım? Her geçen zamanda çağın korsanlarının bizden kopardıklarını düşündükçe aklım bulanıyor. Dur durak bilmeden, düşünmeye tartmaya fırsat vermeden bir koşuşturmanın içinde olduğumuzu fark edemeyen bu kalabalığın sayısı arttıkça uykularım kaçıyor. Kabahati elden bıraktığımızdan beri hızımızın arttığının farkında mıyız? Gündüzün içinde gece, ve gecenin dibinde gündüzü yaşama olanaklarını elden bıraktığımızdan beri koşuşturmanın şiddetinde yok olmaya ramak kaldığımızın farkında mıyız? Her şeyin emrimize amade kılındığı bir dünyada kendimizi her şeyin emrine amade kılmamızın esefliğini ne zaman anlayacağız?

Aklımdan neler geçiyor benim? Gece ilerliyor ve durmakta zorlanıyorum. Gecenin tam ortasında, karanlığın en dibe çöktüğü anında dizlerim kırılıp yere çökerken ellerim büyülü bir çeşmeden zemzem kıvamında bir şerbeti avuçlarında biriktirme hasretiyle kavuşuyor birbirine.

Ey Rabbimiz, bize gündüzden hakkımızı alabilecek, ve geceye hakkını verebilecek bir zihin berraklığı ihsan et.

Ey Rabbimiz, biz güvenimizi sana bağlamışız. Bizi zalim bir topluluğun elinde rüsvay etme. Hakkını inkar eden bu toplumun elinden lütfunla kurtar bizi.

Ey Rabbimiz gecemizi mübarek, gündüzümüzü mübaşir eyle.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *