Müslüman milleti, kurtuluş için iki yola baş vurmuş: 1. Kur’an’a ve sünnete iltica. Dine dönüş. Selefilik; 2. İçe, iç aleme dönüş! Dışa kapalılık. Sufilik… 18. yüzyılda formatı yiyene kadar…
Hüseyin Alan
16. yüzyılla şekillenmeye başlayan modern çağa kadar böyle gelmiş ama burada işin içinden çıkamamış; çünkü 18. yüzyılla birlikte zihniyeti format yemiş!
Artık döneceği yer, referans veya hareket rampası veya model alacağı şey müphem!
Çünkü oraları yeni zihinle yeniden kurguladı, temsili yaptı! Sembolik okuyup tarihe havale etti! Yahut idealleştirdi gerçekleşmesini ahirete bıraktı!…
Başın derde düşmesi ne demekti? Başların başa, başın şeriata bağlı olduğu zamanlarda,
Yani insanların Müslüman millet oldukları dönemlerde, yani toplumsal işlerini şeri hukuk sistemine uygun olarak düzenlemeye karar verdiklerinde
Bir dönem sonra başın başlığını yapacak şevketini yitirmeseydi! Çünkü gelip çökmüştü sultanlar ordularıyla, ele geçirmişlerdi devleti! Dini siyasetten ve devletten uzaklaştırarak!..
Modern çağdan sonraki başlar neye uğradığını şaşıracaktı; çünkü onlara yol gösterecekler milleti cahil ve yoksul bırakmış; mezhepçiliğe tekfirciliğe milliyetçiliğe sapıp kendi kuyruklarını kurtarmıştı!..
İbn Haldun o iki çözümün dışında başka bir yol gösterecekti: Cahili asabiyeti terk imani asabiyeye tekrar dönüş: Toplumsal hayatın döngüsel evreleriyle bağlantılı olarak.
Siyasete, yönetime, toplumsal yapıya, hukuka, iktisada vurgu yapan İbn Haldun, toplumsal yaşamın kötüden iyiye, iyiden tekrar kötüye doğru evreler halinde döndüğünü, toplum hangi evredeyse ona uygun hareket ve siyaset yapılması gerektiğini öneriyordu…
Gel gör ki günümüzde cümlesi unutuldu onların! Dile getirilenlerse gerçeği değil sanalı be sembolizmi artık!
Varsa yoksa batı kalkınması, batı bilim ve teknolojisi, batı hukuku, batı siyaseti ve iktisadı, batı ilahiyatı.. özetle batı modeli artık!
Sanki batı uzaydan gelmiş uygarlığın zirvesine konmuştu birden! Artık başka bi şey yoktu!…
Göbeklitepe’ye kadar insanlık tarihinin yedi bin yıl olduğu yazılıyordu: Bu yedi bin yıllık tarihin altı bin yılı kentin, kültürün, hukukun, medeniyetin merkezi doğuda geçmiş,
Beş yüz yılı Ege’den batıya sıçramış, son beş yüz yılda batı diye bir şey çıkmıştı, adım adım.
Yani batı şunun şurası beş yüz yıllıktı ve insanlığın tüm birikimini tekelleştirmiş, lisansını almış, tek benim havası basıyordu!
Avrupa merkezli tarih okumak deniyor buna, geride kalan altı bin beş yüz yıllık uygarlık tarihini yok sayarsan!
Ve batı bunu yapıyor; herkesi de ikna etmiş gözüküyor!…
Bakar mısınız Türkiye’de 14 ilahiyatçının yayınladığı bildiriye; tümüyle Batıyı satıyorlar bize! Cehaletin veya cahili asabiyenin bu kadarı ancak ilahiyat uzmanlığıyla mümkündü zaten!
De get işine be zihniyeti formatlı ilahiyatçı; Batı düşüncesinin ve ilahiyatının kadrolu elemanı mısın yoksa gafil misin, nesin sen?!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *