Savaşın “her iki tarafını” da suçlama yoluna giden UCM Başsavcısının “yakalama kararı” başvurusu, ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin Netanyahu hakkındaki muhtemel yakalama kararına yönelik tepkileri azaltmayı hedeflediğini gösteriyor. Öte yandan İsrail hakkındaki talep de kamuoyundaki tepkileri azaltmayı hedefliyor.
Maastricht Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümünden Selman Aksünger, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısının hem İsrailli hem de Hamaslı yetkililer hakkında yaptığı “yakalama kararı” başvurusunu değerlendirdi:
***
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Kerim Han’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın yanı sıra Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar ve Hamas’ın askeri kanadı İzeddin el-Kassam Tugayları’nın lideri Muhammed ed-Dayf hakkında 1 nolu UCM Ön İnceleme Dairesine yaptığı “yakalama kararı” başvurusu, İsrail’in Gazze’de savaş suçu ve insanlığa karşı suçları işlediğinin UCM Başsavcısı tarafından makul sebeplerle teyit edildiği anlamına geliyor.
Han’ın başvurusu İsrailli yetkililerin UCM nezdinde hesap vermesine giden yolun açılması anlamına gelirken, yakalama kararının ilk olarak Ön İnceleme Dairesi tarafından kabul edilmesi daha sonra ise infaz edilmek üzere Mahkeme Başkatipliği tarafından UCM’ye taraf devletler, uluslararası adli ve polis birliği kuruluşlarına iletilmesi gerekiyor.
Talep hukuki açıdan ne ifade ediyor?
UCM Başsavcısının söz konusu talebi henüz yakalama kararının çıktığı anlamına gelmiyor. UCM’nin, Romanyalı Hakimi Iulia Motoc, Beninli hakimi Reine Alapini-Gansou ve Meksikalı hakimi Socorro Flores Liera’dan oluşan 1 nolu Ön Dava Dairesi, Başsavcı Han’ın talebini tamamen ve kısmen kabul edebileceği gibi reddedebilir.
Ön Dava Dairesi suç işlendiğine dair kanıtı ikna edici düzeyde bulursa, İsrailli yetkililer ve diğer Filistinli liderler hakkında yakalama emri çıkarabilir ve mahkemeye üye devletlerin yakalama kararını uygulamasını ve İsrailli yetkilileri UCM’ye transfer etmesini isteyebilir. Ön Dava Dairesinin kararı reddetmesi durumunda yargılamanın tarafları olan Başsavcılık, Filistin ve Filistinli mağdurlar Ön Yargılama Dairesinin kararlarını temyiz edebilir veya temyiz izni isteyebilir. Söz konusu yakalama gerçekleşmeden UCM’de yargılama başlayamıyor. UCM sadece hayatını kaybeden firari şüpheliler ve sanıklar hakkında dosyanın düşürülmesi kararını gıyabi olarak veriyor. UCM’deki yargılamalarda sanıklar 30 yıla kadar hapis cezası veya istisnai durumlarda ömür boyu hapis cezası alabiliyor.
Yakalama kararı nasıl uygulanıyor?
UCM’nin kendisine ait bir polis veya başka bir kolluk gücü olmaması sebebiyle Netanyahu ve diğer yetkililer hakkındaki yakalama kararının uygulanması, büyük oranda devletlerin kendi rızalarına dayanıyor. Roma Statüsü’nün 86. maddesi uyarınca UCM’ye taraf ülkeler, mahkemenin aldığı kararları eksiksiz şekilde uygulama yükümlülüğü altında bulunurken özellikle İngiltere, Almanya, Kanada, Çekya, Avusturya, Macaristan ve Hırvatistan gibi İsrail’e destek veren UCM üyesi Batılı devletlerin Netanyahu hakkındaki yakalama kararını infaz etme yükümlülüğü karşısında nasıl hareket edeceği merak uyandırıyor. Öte yandan UCM, Interpol, BM Barış Güçleri ve benzeri kuruluşlar eliyle de yakalama kararının infaz edilmesini sağlayabiliyor.
UCM’de kimler yargılanır?
UCM, devletleri değil, sadece gerçek kişileri yargılıyor. Bu kişiler, suçu işleyen kişiden suç işlenmesi emrini verene, en düşük seviyede suça katılanlardan en üst düzeydeki devlet görevlilerine kadar uzanabiliyor. UCM Başsavcısı, Netanyahu ve Gallant’ı İsrail’in Gazze’de işlediği suçlardan en sorumlu iki kişi ve hem ortak fail hem de askeri üstler olarak sorumlu tutuyor.
Roma Statüsü’nün 27. maddesine göre, ulusal veya uluslararası hukuktan kaynaklanan hiçbir bağışıklık veya dokunulmazlık UCM önünde geçerli olmuyor. Bu sebeple kural olarak UCM’nin Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı alındığında bunun yargı bağışıklığını ihlal etmediği kabul ediliyor.
Yakalama kararı fiiliyatta İsrailli yetkililerin istediği ülkelere seyahat edememesi anlamına geliyor
UCM şu ana kadar 42 kişi hakkında tutuklama emri çıkarırken bunlardan sadece 21’i üye devletlerin yardımıyla gözaltına alındı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sudan Eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, ve Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’ın da aralarında yer aldığı ve UCM yakalama kararına rağmen henüz mahkemeye gönderilmeyen kişiler açısından kararın en önemli etkisi, başta UCM’ye üye ülkeler olmak üzere birçok ülkeye seyahat edememesi anlamına geliyor. Her ne kadar UCM’ye üye olmayan ülkelerin UCM’nin verdiği yakalama kararını uygulama yükümlülüğü bulunmasa da bu karar İsrailli liderlerin mahkemeye üye olmayan ülkelere de seyahatten de imtina etmesine sebep olabilecektir.
Öte yandan eğer Filistinli yetkililer hakkında yakalama kararı çıkarsa, Hamas liderlerinden Sinvar ve ed-Dayf’ın Gazze’de bulunması ve seyahat etmemeleri sebebiyle Gazze’de bir yönetim değişikliği olmadığı müddetçe pratik anlamda durumlarında bir değişiklik oluşturmayacak. Bu kararın Heniyye’yi ise daha fazla etkilemesi ve mahkemeye üye olmayan Katar gibi ülkelerin dışına çıkmak istememesi anlamına gelecektir.
Devlet başkanlarının dokunulmazlığı
Netanyahu hakkında verilecek muhtemel yakalama kararı, uluslararası hukukta devlet başkanlarının dokunulmazlığı kuralıyla çatışması durumunda farklı ihtimaller ortaya çıkıyor. UCM, kural olarak yargılamalarında dokunulmazlığı her ne kadar geçerli kabul etmese de devletler özellikle devlet başkanları hakkında verilen yakalama kararlarının uygulanmasından, “dokunulmazlık” gerekçesiyle kaçınabiliyor. Ayrıca haklarında yakalama kararı olan devlet başkanları, genellikle UCM’ye taraf olan devletleri veya yakalama kararını uygulamayı isteyebilecek ülkeleri ziyaret etmekten kaçınıyor.
Ömer el-Beşir hakkındaki yakalama kararı
Eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir, hakkında UCM tarafından verilen yakalama kararı bulunmasına rağmen görevde bulunduğu sürede aralarında Mahkemeye taraf olan Güney Afrika ve Ürdün’ün de bulunduğu çok sayıda ülkeye ziyaretler yapmıştı. El-Beşir, görevde bulunduğu Haziran 2015’te Afrika zirvesi için gittiği Güney Afrika’da yerel bir mahkemenin, “UCM’nin El-Beşir hakkındaki yakalama kararının uygulanması” yönünde aldığı karar henüz uygulanmadan ülkeden ayrılmıştı.
Güney Afrika, el-Beşir hakkındaki yakalama kararının kendisini, uluslararası hukukun diğer bir kuralı “devlet başkanlarının dokunulmazlığı”nı ihlale mecbur bıraktığı gerekçesiyle UCM’den ayrılmayı tartışmıştı. El-Beşir, benzer şekilde hakkındaki yakalama kararına rağmen Ürdün’ü ziyaret etmiş fakat Ürdün makamları kararı uygulamamış ve bu tür durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğine ilişkin UCM’den bilgi talep etmişti. UCM ise hem Güney Afrika’nın hem de Ürdün’ün mahkemeye taraf ülke olarak işbirliği yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini belirtmişti.
Mahkeme, uluslararası barışı ve güvenliği tehdit etmesi nedeniyle Sudan’daki suçların incelenmesi yetkisini, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinden, BM Şartı’nın 7. bölümü altındaki bağlayıcı olan kararıyla aldığını belirterek, Sudan davası özelinde alınan kararların tüm devletler açısından bağlayıcı olduğunu ifade etmişti. Mahkeme, kural olarak devlet başkanı dokunulmazlığının geçerli olmayacağını ve taraf ülkelerin, UCM’nin kararlarını uygulama yükümlüğünün, diğer uluslararası yükümlülüklerinden önce geldiğini kaydetmişti.
Vladimir Putin hakkındaki yakalama kararı
UCM’nin, Ukrayna’da işlenen suçlara ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında Rusya Devlet Başkanı Putin hakkında 17 Mart 2023’te çıkardığı yakalama kararının bugüne kadar uygulanmaması dikkati çekiyor. Putin, Mart 2023’ten bu yana Kırgızistan, İran, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, ve Suudi Arabistan’a ziyaretler yaparken Ağustos 2023’te Güney Afrika’da yapılan BRICS Liderler Zirvesi’ne bizzat gitmek yerine video konferans yoluyla katılmıştı. Bu durum UCM’nin yakalama kararıyla ilişkilendiriliyor.
ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin, Putin hakkındaki yakalama kararına verdiği desteğe karşın Netanyahu hakkındaki olası yakalama kararına şiddetle karşı çıkması, İsrail konusundaki çifte standart eleştirilerini tekrar gündeme getiriyor.
Hamas ve Netanyahu için aynı anda talep edilmesi
UCM Başsavcısının “yakalama kararı” başvurusu birçok açıdan ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin Netanyahu hakkındaki muhtemel yakalama kararına yönelik tepkileri azaltmayı hedeflediğini gösteriyor.
Savaşın “her iki tarafını” da suçlama yoluna giden Han, Netanyahu ve Gallant’ı aç bırakma, kasten acı çektirme, zalimce muamele, kasten öldürme, sivillere kasıtlı olarak saldırma, imha, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemler gibi savaş suçları ve insanlığa karşı suçları işlemekle itham ederken Filistinli yetkililere de benzer suçlamaları yöneltme yoluna gidiyor.
Başsavcı Han, yakalama kararında üst düzey devlet yetkilileriyle başlamak yerine alışılanın aksine 3 Filistinli yetkili hakkındaki suçlamaların ardından Netanyahu ve Gallant hakkındaki suçlar için yakalama kararı talep ediyor.
Başsavcı Han öte yandan, Filistin soruşturması özelinde ilk defa 6 hukukçu ve 2 akademisyenden oluşan bağımsız bir danışma heyeti kurarak söz konusu kararı, heyetin tavsiyesi üzerine aldığını ifade ediyor.
Bunun yanında Han’ın İsrailli yetkililer hakkında sadece savaş suçu ve insanlığa karşı suçları tespit edip soykırım suçlaması yöneltmemesi, İsrail’in bu durumu Uluslararası Adalet Divanı’ndaki (UAD) soykırım davasında kullanabilmesi açısından Güney Afrika için olumsuz bir durum teşkil ediyor.
Son olarak Başsavcının yakalama kararı başvurusunda, Gazzelilere yönelik kıtlık ve aç bırakma suçlarına odaklanması, Netanyahu ve Gallant hakkındaki olası davaların ağırlıklı olarak İsrailli yetkililerin Gazze’deki suçlarına odaklanıp Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki öldürme, işkence, zorla alıkoyma, keyfi tutuklama, mala el koyma ve yağma suçlarını göz ardı edebileceğini düşündürüyor.
UCM Başsavcısının, Batılı ülkelerce desteklenen ve ABD’den gelen açık tehdite rağmen İsrail’in devlet başkanı hakkında yakalama kararı talep etmesi her ne kadar önemli bir adım olsa da, talepte gözettiği dengeler, Netanyahu’nun yanında Hamas üyelerini de yargılama isteği ve İsrailli yetkililerin soykırım başta olmak üzere çok sayıda suç tipini soruşturma kapsamına almaması, İsrailli sanıklar hakkında yetersiz ve eksik bir kovuşturma yürütülmesi tehlikesi içeriyor.
Daha fazla yakalama kararının gelmesi
UCM Başsavcısı Han, ofisinin Filistin’deki durumla ilgili yeni tutuklama kararlarını talep etmekte tereddüt etmeyeceğini söyleyerek söz konusu 5 kişi hakkında alınacak muhtemel yakalama kararıyla yetinmeyip daha fazla şüpheli kişi hakkında da dava açılması için çabalayacağını ifade etti.
Bu, savaşa devam eden ve hakkında yakalama kararı henüz istenmeyen kişilerin de ileride mahkemeye çıkarılması uyarısı anlamına gelirken, bu durum sadece İsrailli ve Filistinlilerle sınırlı olmayıp, Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü içine alan Filistin topraklarında işlenen suçların faili tüm kişiler içinde yakalama kararı çıkarılabilmesi anlamına geliyor.
[Selman Aksünger, Maastricht Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümü]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *