Nereye Gidiyoruz?

Nereye Gidiyoruz?

Türkiye yüzyılı denilen demokratik topluma doğru dolu dizgin ilerliyor ülke, demokratik topluma doğru… Demokratik topluma doğru… Cenabı Allah İslam toplumuna doğru yürüdüğümüzü de gösterir mi, bilemiyoruz…

AKP seçimden ezici galibiyetle çıktı. AKP yani millici, yerlici, muhafazakâr ve demokrat parti. Seçmen sandığının içine bir miktar ‘dinî hassasiyetler’ kaçmış; muasır medeniyetin içimizdeki çöpçatanı bir parti…

İsveç altı ayda bir tazelediği Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemini yeniledi.

NATO’nun Litvanya zirvesinde AKP de son kararıyla bir zirve yaptı, herkesi şaşırttı. İsveç’in NATO üyeliğine hayır anlamında biriktirdiği taşları eteğinden atıverdi. Yaptığı kıyak İsveç’i şaşırttı, yüzer-gezer ABD başkanını da şok etti. NATO genel sekreterinin gözlerinin içini güldürdü. Türkiye Cumhurbaşkanı ise AB’ye olan umudunu dile getirdi.

Bir de bakmışız ki 15 Temmuz darbesinin yıl dönümü gelmiş. Darbeciler lanetlendi, darbeyi püskürten müteal ‘devlet-millet bütünlüğü’ kutsandı. Millici, yerlici, ulusalcı nutuklar yeri göğü inletti. Her şey yapıldı lakin söz konusu darbenin ontolojisine, teleolojisine dair yine derde deva hiçbir şey söylenmedi. Sadece nutuk içirildik.

Ülkeyi Temmuz sıcakları pişiriyor adeta. Elhamdu lillah, haşa şikayetçi değiliz. Fakat bu arada sıcaklarla beraber başka bir darbeye maruz kalıyoruz. Bu, toplumsal bir darbe. Bu, 15 Temmuz darbesini bertaraf eden gençliğin darbesi desek yalan olmaz. Bu darbenin yıldönümü yok. 365 gün kesintisiz ama yaz aylarında azan darbe. İsterseniz buna darbe değil de, yaşam tarzı da diyebilirsiniz. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye yüzyılının yaşam tarzı budur. Ülkenin cadde ve sokakları, park ve bahçeleri, akar ve akmaz suların başları, şehirlerin en mutena yerleri işgal ediliyor. Binaların giriş çıkışları da işgalden nasibini alıyor. İngiliz, Fransız veya Venizelos askerlerinden bahsetmiyoruz. Yerli ve milli yapım; 15 Temmuz günü sokaklara çıkan, meydanlara inen, on yıllarda yaratılmış on milyonlarca gençlik… Tankları yok ama otomobilleri ve motosikletleri var. Cinsiyetin sorun olmaktan çıktığı bir gençlik. Müzikle, egzoz sesleriyle, motor homurtularıyla, gürültü-şamata ile başlıyor işgal. Geç saatlerde sızıncaya kadar sürdürüyorlar kepazeliği.

Ülkede beş vakit ezan okunuyor. En yetkili siyasilerin duaları yerini buluyor… Minareler ezansız kalmıyor. Camiler ardına kadar açık. Cami cemaati namazda hocanın okuduğu Kur’an’a mı uymalı, hocanın okuduğu Fatiha’yı bastıran işgal tavernasının seslerine mi, karıştırıyor. Camiden çıkışta, namazdan aldığı feyizle huzur içinde, işgal kuvvetlerinin arasından sessizce sıyrılıyor, evlerinin yolunu tutuyor cemaat. Onlar evlerine süzülürken, işgal kuvvetleri kafeleriyle, sokak ve meydanlarıyla, park ve bahçeleriyle işgal mesaisine devam ediyorlar.

Ülke yöneticileri AB’nden umutlular. NATO’da ülkenin prestiji artmış. Şimdi ülkede tekrar yoğun işlere koyulma zamanı. Deprem konutlarının ilk etabının teslimi yaklaştı. Memur-emekli maaşları tamam. Bir taraftan yeni anayasa çalışmaları var, başörtüsü maddesini anayasaya girdirmeli mi, girdirmemeli mi… Yerel seçimler hızla yaklaşıyor. İstanbul’u ve Ankara’yı nasıl kurtarmalı? Şu güzelim yaz tatilinde Diyanetin Kur’an kurslarını ihmal etmemeli, çocuklarımızı 15 Temmuz bilinciyle yetiştirmeliyiz. Vs. vs.

Hasılı kelam Türkiye yüzyılı denilen demokratik topluma doğru dolu dizgin ilerliyor ülke, demokratik topluma doğru… Demokratik topluma doğru… Cenabı Allah İslam toplumuna doğru yürüdüğümüzü de gösterir mi, bilemiyoruz. Tek bildiğimiz şu: Allah’tan ancak kafirler umut keserler.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *