2023 yılı Avrupa’nın Atlantik’ten kopuş yılı mı olacak?

2023 yılı Avrupa’nın Atlantik’ten kopuş yılı mı olacak?

“Atlantik’in çıkarlarına hizmet eden iktidarların devrildiği, Avrupa’nın emperyalist prangaları kırdığı özgürleştiği yıllar geliyor” iddiasında bulunan, avrasyacı Aydınlık gazetesi yazarlarından Yener Güneş, “2023 yılında da Atlantik ile Avrupa arasındaki kaçınılmaz kopuşu dikkatle izlemeye devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

Dün Karadağ Cumhurbaşkanı Djukanovic ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortak basın toplantısında Atlantik Avrupa ilişkilerine dair açıklamalar ile dikkati çeken Avrupa-Atlantik ilişkileri, bugün Aydınlık yazarlarından Yener Güneş’in yazısında konu edildi. Karadağ Cumhurbaşkanı Djukanovic’i İstanbul’da ağırlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karadağ’ın Avrupa Birliği ve Avrupa Atlantik kurumlarıyla bütünleşme yolunda attığı hızlı adımları takdir ediyoruz” demişti.

Aydınlık yazarı Yener Güneş, Avrupa ile ABD arasında bir kopuş yaşandığını savunduğu bugünkü yazısında, bu yılın ABD, NATO hatta AB karşıtı bağımsızlıkçı çizginin yükselişe geçtiği bir yıl olduğunu öne sürdü. Güneş, “Yükselen Asya uygarlığının rüzgârı bütün dünyayı içine çekmektedir. Avrupa’nın bunun dışında kalması olanaksız. Rahatlıkla, 2023 yılını Avrupa’nın mecburiyet yılı olarak niteleyebiliriz.” ifadesini kullandı. Güneş’e göre, “Atlantik’in çıkarlarına hizmet eden iktidarların devrildiği, Avrupa’nın emperyalist prangaları kırdığı özgürleştiği yıllar geliyor.”

Yener Güneş, yazısında şu değerlendirmede bulunuyor:

Koronavirüs salgını… Ardından savaş… Enerji krizi… Ekonomik kriz… Sokak eylemleri… İngiltere, İtalya, Estonya ve Bulgaristan’da devrilen hükümetler… 2022’ye damga vuran önemli gelişmelerdi.

Dillendirilmese de geride bıraktığımız yılın Avrupa’da bıraktığı en belirgin iz, ABD’nin denetimi dışında bir gelecek inşa etmek isteyen partilerin yükselişiydi.

Almanya’da ABD’ye yakın hükümet her geçen gün desteğini kaybederken; Almanya İçin Alternatif Partisi’nin (AfD) oyları yüzde 20’lere ulaştı. AfD’nin parti programında “Küreselleşme ya da Atlantik İttifakına değil, Almanya’nın çıkarlarına uygun dış politika” savunuluyor.

Avusturya’daki siyasi yöneliş de Almanya’dakinden farklı değil; Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) oyları yüzde 30’ları çoktan geçti. FPÖ de AfD gibi, Amerika merkezli bir “Avrupa Birleşik Devletleri” kurulmasına karşı çıkıyor. NATO’ya ve AB’ye çok fazla yetki devredildiğini, artık bu durumun sona ermesi gerektiğini vurguluyor.

Fransa’da Ulusal Birlik Partisi (RN) Marine Le Pen önderliğinde girdiği seçimlerden 89 milletvekili çıkararak bir önceki seçimdeki milletvekili sayısını 11 kat artırdı. Seçildikten sonra Le Pen’in ilk açıklaması durumu özetler nitelikteydi: “Meclisimiz artık daha milli”

Güney Avrupa’ya indiğimizde de aynı rüzgârın estiğini görüyoruz: Atlantik Konseyi’nin “ABD açısından güvenilmez” dediği, İtalya’nın Kardeşleri Partisi (FdI) İtalya’da hükümet oldu. Giorgia Meloni başbakanlık koltuğuna oturdu.

Macaristan’da, “Avrupa Parlamentosu dağıtılsın” diyen; Rusya’ya yönelik yaptırımları eleştiren, LGBT çürümüşlüğü dayatmasına “Anne kadındır, baba erkek! Çocuklarımızı rahat bırakın; artık durun!” sözleriyle karşı çıkan, ülkesinden Soros’u kovan lider Viktor Orban yine ezici bir zafer kazandı.

Avrupa’da 2022 yılının ABD, NATO hatta AB karşıtı bağımsızlıkçı çizginin yükselişe geçtiği bir yıl olduğu saptamamızın doğruluğunu göstermeye sanırız bu örnekler yeterlidir…

HANGİSİ DAHA DEVRİMCİ

Şimdi bazı okurlarımız, “Ama onlar aşırı sağcı… Ama onlar ırkçı partiler…” diyecektir. “Onlar adam öldürdü. Onlar ev yaktı” diyerek NSU Gladyosunun eylemlerinden bu partileri sorumlu tutanlar bile var. Üstelik bu savları da “solculuk” sosuna batırmış, “devrimcilik” kılıfına büründürdüler.

Onlara şu soruyu kendilerine sormalarını öneriyoruz; Emperyalizmin hedef aldığı partileri ve kişileri emperyalizmin yaftalamalarıyla hedef almanın neresi solculuk, neresi devrimcilik? Emperyalizmle yan yana olan mı devrimci, yoksa emperyalizme karşı cepheden mücadele eden mi!

Biz daha çocukken büyüklerimizden solculuğu “anti-emperyalist olmak” olarak öğrendik. Dünyanın en ücra köşesindeki bir çocuğun dişi kanıyorsa bunun sebebinin ABD emperyalizmi olduğunu bilecek kadar anti-emperyalisttik. Günümüzde devrimcilik, Viktor Orban gibi, kulağından tutup ülkesinden Soros’u kovmaktır. Ne yazık ki, 1900’lerden kalma alışkanlıkların pençesinden kurtulamamışlar için bir kez daha yapay sağ ve sol cepheleşmesi yaratılıp vatansever, bağımsızlıkçı ve ilerici güçlerin önüne duvar örülmek isteniyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar eski senaristlerin yazdığı sağ-sol söylemleriyle örülen ayrıştırıcı duvarlar yıkılıyor. Artık vatansever güçler anti emperyalizm ve anti Siyonizm paydalarında buluşuyor…

TÜRKİYE’NİN GÖZÜYLE BAKMAK

Türk kökenli Avusturyalıların ezici çoğunluğu her seçimde sandığa gidip el alışkanlığıyla oyunu Sosyal Demokrat Parti’ye (SPÖ) verir. Geçen günlerde Avusturya Parlamentosu’nda Türkiye’nin PKK/YPG terör örgütüne karşı yürüttüğü terörle mücadele operasyonlarının kınanmasını bir parti hararetle teklif etti. Hangi, parti dersiniz bu teklifi veren?  Bildiniz; SPÖ!..

Bu öneriyi ezici çoğunlukla reddeden ve parlamentodan geçmesine izin vermeyen parti ise Türklerin ilgi göstermediği ‘sağcı parti’ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) oldu.

Sözün özü; Avrupa’da yaşayan Türkler Türkiye’nin gözüyle bakmak zorunda.

Unutmayalım; dünyanın neresinde olursak olalım, Türkiye yoksa yok oluruz. Türkiye varsa var oluruz. Türkiye bağımsız, başı dik, güçlü bir ülke olarak varlığını sürdürdüğü sürece bizler de Avrupa’da başı dik, güçlü ve bağımsızlık ruhuyla var oluruz.

AVRUPA’NIN MECBURİYETİ

Yükselen Asya uygarlığının rüzgârı bütün dünyayı içine çekmektedir. Avrupa’nın bunun dışında kalması olanaksız. Rahatlıkla, 2023 yılını Avrupa’nın mecburiyet yılı olarak niteleyebiliriz. Asya’dan kopuk bir Avrupa düşünmek hayal olur.

Yaptırımlar da bu mecburiyetten ötürü uygulanamıyor. Bakınız, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin dörtte üçü 2022’nin ilk sekiz ayında Rusya ile ticaret cirolarını artırmış. Bulgaristan ve Yunanistan, Slovenya, Avusturya, Çekya, Macaristan, Belçika başı çeken ülkeler…

ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırım dayatmalarına karşı Avrupa halkının tepkisi gün geçtikçe büyüyor. Avrupa başkentleri on binlerce kişinin katıldığı eylemlere tanıklık ediyor. Bu eylemler 2023’te yüz binlere, milyonlara ulaşırsa şaşırmayalım. Çünkü halk yaptırım faturasının kendisine kesilmesine ‘hayır’ diyor.

ABD’nin Avrupa üstündeki tahakkümünün daha fazla sürmeyeceği görülüyor. Hem ABD güç kaybediyor hem de Avrupa’da ABD karşıtı bağımsızlıkçı siyasi akım güçleniyor.

Atlantik’in çıkarlarına hizmet eden iktidarların devrildiği, Avrupa’nın emperyalist prangaları kırdığı özgürleştiği yıllar geliyor. Dahası Avrupa’nın Asya’ya yönelişinin hızlanması bir tercih değil zorunluluk olarak kendisini dayatıyor. Şüphesiz kolay değil, sancılı olacak.

ABD’nin Avrupa’da güç kaybetmesi, Türkiye’yi de emperyalizme karşı daha güçlü kılacak.

2023 yılında da Atlantik ile Avrupa arasındaki kaçınılmaz kopuşu dikkatle izlemeye, Avrupa’ya vatanımızın gözünden bakmaya ve gelişmeleri sizlere olanca gerçekliğiyle ulaştırmaya devam edeceğiz.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *