20. yüzyılın başlarında Emin Haki, dönemin zaruretlerine bakarak, ilmiyeden ne istediklerini halis ve samimi bir niyetle dile getirir. Peki, biz 21. yüzyıl başlarında Müslüman aydınlarımızdan ne istiyoruz?
Yakup Döğer
Yazı başlığımız Emin Haki Efendi’nin Hayrü’l Kelam’da neşredilen “İlmiyeden Ne İstiyoruz” başlığına atıfla konulmuştur. Ahmed Şirani’nin “Yar Ağlasın Ağyar da Gülmesin” diyerek başladığı ilmiye eleştirisine,(1) Emin Haki Efendiden “İlmiye Var mı” diyerek cevap gelir.(2) Emin Haki Efendinin bu cevabına karşılık, Ahmed Şirani, aynı başlıkla Emin Haki Efendiye cevap verir.(3) Ahmed Şirani ve Emin Haki arasında ilmiye üzerine karşılıklı tartışmalar sürer.
Emin Haki Efendi, ilmiyeye mensup sarıklılardan değil, entelektüeller mensup feslilerdendir. Ahmed Şirani’nin, “İlmiye Var mı?” diyerek kendisine verdiği cevaba, “İlmiyeden Ne İstiyoruz”(4) diyerek tartışmayı devam ettirir.
Emin Haki Efendi, ilmiye mensubu olmasa da, memleket insanını ıslah edecek sınıfın, ilmiye sınıfı olduğuna inanmaktadır. Bu sebepten ilmiye sınıfına çok değer verdiğini, bu sınıfın güzide bir sınıf olduğunu ve memleketin selameti için büyük katkı sağlayacaklarını karşılıklı tartışmalarda dile getirmektedir. Ve tartışmaya devam ettiği makalesinde, ilmiyeden ne beklediklerini yazar.
Emin Haki, önce makalesine neden böyle bir başlık seçtiğini izaha çalışır. Her makale başlığının, bir sebebe istinaden seçilmiş olduğunu ifade eder. Bu makalesine böyle bir başlık seçmesi de bir sebebe dayanmaktadır. Ahmed Şirani ile kendisi arasında geçen ilmiye tartışmalarından dolayı, muhtemel ki ilmiye sınıfından rahatsız olanlar vardır ve karşılaştığı kişiler Emin Haki’ye, “İlmiyeden ne istiyorsunuz?” diyerek sitem etmektedir.
Sağlam bir duruş, pür-nur bir fikri hareket
Emin Haki, ilmiyeden ne istediklerini, bir nebze olsun arz etmek ister ve meseleye giriş yapar.
İçtimai yapının kıymetli bir uzvu olarak gördükleri ilmiyeden evvela; sağlam bir duruş ve pür nur bir fikri hareket beklenmektedir. Dönemin ilmiye sınıfının durumunu izah için de okuyucularına seslenerek güvercin örneğini verir.
Binlerce güvercinin toplanmış olduğu bir yere atılan bir taş sonucu, güvercinlerin hepsinin dağılıp gittiğini, bir taş parçasının sesiyle her birinin başka bir yere savrulduğunu ifade eder. Dönemin ilmiye sınıfı da böyle güvercinler gibidir. En ufak bir seste dağılıp gitmekte, durdukları yeri terk etmektedir. Oysa ilmiye sınıfından beklenen, ilmi sahada ve irfanda, sarsılmaz bir azimle, civan merdane bir yürekle sebatkâr olmalarıdır. Bu duruşlarıyla da, mevcudiyet-i ilmiyelerini izhar ve ispat etmeleridir.
Seleflerine layık bir nesil
Emin Haki’nin ilmiye sınıfından beklediği diğer bir şey ise, tarihimizin geçmiş dönemlerinde var olan ulemanın evlatları ve torunları olduğunu bütün kâinata göstermeleridir. Zira geçmiş dönemlerde ulema, her meselede kendi varlığını ortaya koymuş, varlığını göstermiştir.
Bütün insanlık için faziletli birer örnek
Günün ilmiye sınıfından istenen diğer bir şey ise, insani ve İslami meziyetleri ile kendilerini süsleyip arındırmalarıdır. Ve bunu sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için yapmalılar ve bütün insanlığın faziletli birer üstadı olmalılar.
Dönemin ilmiye sınıfı böyle korkak ve çekingen davranırken, İslam memleketlerinin her köşesinde misyonerler cirit atmaktadır. Saf dimağları, sivri kafaları ve fakirlik korkusuyla yaşayanları sansar gibi avlamaktadır. Ve maalesef bu kundakçıların her geçen gün sayıları artmakta, birçok gençler bu kundakçıların arkasından gitmektedir. Bu şeytanların, ifsat ve iğva yayanların yoluna sapanların günahı kimin boynunadır?
Emin Haki, ilmiyenin sessizliğinden çok mustariptir. Ne dili söz söylemek, ne de kalemi yazmak ister. Ve “Allah’ım!” diyerek şikâyetini Allah’a arz eder.
21. yüzyılda aydınlarımızdan ne istiyoruz?
20. yüzyılın başlarında Emin Haki, dönemin zaruretlerine bakarak, ilmiyeden ne istediklerini halis ve samimi bir niyetle dile getirir. Peki, biz 21. yüzyıl başlarında Müslüman aydınlarımızdan ne istiyoruz?
Günümüz Müslüman aydınlarından, bir taş atımıyla dağılıp giden güvercinler gibi olmamalarını, en kısık bir sesten ürkmemelerini, Sırat-ı Müstakim üzere sabitkadem durmalarını istiyoruz. İlmi, dirayeti, basireti, feraseti, cesareti ve metaneti kendilerine vasıf edinmelerini, bu vasıflarıyla varlıklarını göstermelerini istiyoruz.
Her şeyin birbirine girdiği, hak ile batılın ayırt edilemez olduğu, daha amiyane bir tabirle, at izinin it izine karıştığı bir dönemde, hak ile batılı birbirinden ayırmalarını istiyoruz. Hakkı hak olarak, batılı da batıl olarak ortaya koymalarını istiyoruz.
Her fırsatta Din-i İslam’a saldıran azgın azınlıkların, Din-i İslam’ı eğip büken satılmış ruhların, Din-i İslam’ı hurafeler yığınına çeviren sapıkların karşısında heybetle durmalarını istiyoruz. Parça parça olmuş Ümmet-i Muhammedi, birbirine küsmüş Müslüman yürekleri, tefrika içinde boğuşan cemaat ve hizipleri bir araya getirmenin gayretini istiyoruz.
Din-i İslam’ı siyasi emellerine, iktidar hırs ve çıkarlarına alet edenlerin, işlerine gelince dine sarılan, işlerine gelmeyince laikliğe revan olanların karşılarında durmalarını istiyoruz. Din-i İslam’ı hayattan soyutlayanlara, siyasetine, iktisadına, hukukuna, içtimai kurgusuna karıştırmayanlara ve Din-i İslam’ı bir vicdan meselesi olarak görüp mabetlerin duvarları arasına sıkıştıranlara karşı, dinin bir hayat nizamı olduğunu haykırmalarını istiyoruz.
Yoksulu yoksullaştıran, zengini daha da zenginleştiren kapitalist düzene, alın terini sömüren doymaz sermayeye, neslimizi ifsat eden eğitim sistemine ve dahi hepsini kuşatan ölümlü ilah, modern devlete itiraz etmelerini istiyoruz. İktidar ve itaat ilişkilerini, “Vela” ve “Bera” kavramlarıyla açık, anlaşılır mahiyette izah etmelerini istiyoruz.
Mevcut dünyevi iktidardan, izm ve ideolojilerden, her türlü beşeri hayat tasavvurlarından berî, Nebevi usule istinat eden bağımsız bir muhalefet odağı olmalarını istiyoruz. Karşılarına çıkan iki kötüden birinin dışında, her zaman üçüncü bir yolun da olduğunu ahaliye anlatmalarını istiyoruz. İnsanlara, tağuta isyan etmeyi ve yalnız Allah’a itaat etmeyi öğretmelerini istiyoruz. Zira, tağuta isyan etmeyi öğretmeyen bir aydın, Allah’a itaat etmeyi kimseye öğretemez.
Emin Haki Efendi’nin dediği gibi, biz aydınlarımızdan çok şey istiyoruz.
Dipnotlar:
1- Ahmed Şirani, Yar Ağlasın, Ağyar da Gülmesin, Hayrü’l-Kelam, cilt 1, sayı 10, sayfa 75-77, 9 Kanunusani 1329 – 22 Ocak 1914, https://iktibasdergisi.com/2022/06/17/yar-aglasin-agyar-da-gulmesin/
2- Emin Haki, İlmiye Var mı?, Ahmed Şirani Hazretlerine, Hayrü’l-Kelam, cilt 1, sayı 11, tarih 16 Kânunusani 1329 – 29 Ocak 1914, https://iktibasdergisi.com/2022/12/11/aydinimiz-entelektuelimiz-akademisyenimiz-var-midir/
3- Ahmed Şirani, İlmiye Var mı? Emin Haki Beyefendiye, Hayrü’l-Kelam, cilt 1, sayı 12, 23 Kânunusani 1329 – 5 Şubat 1914
4- Emin Haki, İlmiyeden Ne İstiyoruz?, Hayrü’l-Kelam, cilt 1, sayı 14, tarih 6 Şubat 1329 – 19 Şubat 1914
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *