Gazze’nin ardından Nablus da “açık cezaevine” dönüşüyor!

Gazze’nin ardından Nablus da “açık cezaevine” dönüşüyor!

Siyonist işgalci İsrail askerlerinin, İsrail işgali altındaki Batı Şeria’nın Nablus kentine uyguladığı kuşatma 8. gününde devam ederken, şehir adeta “açık cezaevine” dönüştü. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Filistin Koordinatörü Lucia Elmi ise bu yıl İsrail’in 26 Filistinli çocuğu katlettiğini belirterek, Filistinli Müslümanlara karşı “orantısız güç kullanımının endişe yarattığını” söyledi.

İşgalci bir askerin silahlı saldırıda öldürülmesi üzerine 12 Ekim’de kenti kuşatmaya alan işgalci İsrail güçleri, giriş çıkışlara bariyerler kurdu. Filistinlilerin kente giriş ve çıkışlarına, yapılan sıkı kontrollerin ardından izin veriliyor.

Batı Şeria’nın en büyük şehirlerinden Nablus, Filistin ekonomisinin merkezi noktalarından biri olmasına rağmen, şehirdeki ticari hareketlilik kuşatma nedeniyle sekteye uğradı.

Nablus’taki En-Necah Üniversitesi de kuşatmanın başlamasıyla öğrencilerini uzaktan eğitime yönlendirerek kapılarını kapatmıştı. Ancak üniversite idaresi, birkaç günlük aranın ardından kuşatmayı kırmak amacıyla öğrencilerin okula geri döndüğünü duyurdu.

Kent sakinleri, şehirden çıkmak veya geri dönmek için ya İsrail güçlerinin kontrol noktalarında beklemek ya da toprak ve tali yolları kullanmak zorunda kaldıklarını, bunun da 3 saatten fazla sürdüğünü anlatıyor.

Nabluslu nakliyeci Murad Abdullah, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şehirdeki durumu, 2000 yılında başlatılan “İkinci İntifada” sırasında tanık olduğu “kuşatmaya” benzetti. Abdullah, İsrail ordusunun şehrin tüm girişlerini kapatarak çevresinde askeri kontrol noktaları kurduğuna dikkati çekti.

“Kuşatma halkımızın iradesini kıramaz”

Kent sakinlerinden Muhabbed Ebu Şibr de “Filistin halkına karşı işlediği cinayetler, topraklarını çalması, yasa dışı yerleşimleri genişletmesi ve Mescid-i Aksa’ya yapılan baskınlar da dahil olmak üzere İsrail’in suçları artıyor.” dedi.

Gerilimin tırmanmasının başlıca sorumlusunun işgalci İsrail olduğunu belirten Şibr, kuşatmanın şehir sakinlerinin iradesini kırmayacağını vurguladı.

Giyim dükkanı sahibi Useyd el-Herraz ise “Yıllardır işgalin acısını çekiyoruz. Kuşatma bizi kıramaz. Mal telafi edilir, biz her gün intifada yaşıyoruz.” diye konuştu.

Kent sakini Ömer el-Esmer de “Yıllar önce kuşatma altında yaşamıştık, bu kuşatmanın da üstesinden gelebiliriz.” yorumunda bulundu.

Bir diğer Nabluslu Samid Avde ise kent sakinlerinin İsrail’in sürekli ihlallerine maruz kaldığını belirterek, şunları söyledi: “İsrail ordusu güpegündüz (şehre) giriyor ve öldürüyor. Ne görmeyi umuyor? Onları çiçeklerle mi karşılayacağız? Direnmek bir haktır ve kuşatma halkımızın iradesini kıramaz.”

 “İsrail Nablus’u büyük bir hapishaneye dönüştürdü”

Nablus Valiliği Koordinasyon Ofisi yetkilisi Nasr Ebu Ceyş de şehirdeki durumu “son derece zor” olarak nitelendirerek, “Günlük yaşam tıkandı, ekonomi bozuldu, hayat felç oldu. İsrail Nablus’u büyük bir hapishaneye dönüştürdü.” dedi. Ceyş, Nablus sivil toplumu, resmi kurumlar ve eğitim kurumları ile hareket ederek kuşatmayı kırmak için girişimde bulunacaklarını kaydetti.

Filistinli yetkili, kuşatmayı sona erdirmek için barışçıl bir protesto düzenleyerek toplu şekilde askeri kontrol noktalarına yürüyeceklerini duyurdu.

“İsrail, toplu cezalandırma uyguluyor”

Batı Şeria’nın kuzeyindeki yasa dışı yahudi yerleşim birimi “Shavei Shomron” yakınlarında 11 Ekim’de gerçekleştirilen silahlı saldırıda bir işgalci İsrail askeri öldürülmüştü. Kendilerini “Aslanların İni” diye adlandıran Filistinli bir grup, yaptıkları açıklamayla saldırıyı üstlenmişti. Siyonist İsrail askerleri, 12 Ekim’de Nablus kentini kuşatma altına almıştı.

Filistinli Fetih Hareketi Şura Meclisi Üyesi Teysir Nasrallah, İsrail’in bu kuşatma ile Filistin halkına “toplu cezalandırma uyguladığını” kaydetmişti.

İşgalci İsrail ordusu bu yılın başından itibaren işgal altındaki Batı Şeria’nın farklı bölgelerine çok sayıda baskın gerçekleştirmiş, olaylarda aralarında çocukların da yer aldığı 100’den fazla Filistinli Müslüman hayatını kaybetmişti.

Bunun yanı sıra yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere saldırıları ve onları koruyan işgalci İsrail askerlerinin tepkisiz kalması, bölgede sık sık tansiyonun yükselmesine neden oluyor.

BM: 2022 yılı Filistinliler için en ‘ölümcül’ yıl

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Filistin Koordinatörü Lucia Elmi, işgalci İsrail güçlerinin Filistinli Müslümanlara karşı “orantısız güç kullanımının endişe yarattığını” belirtti.

Lucia Elmi, yaptığı yazılı açıklamada, “2022, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria’daki Filistinliler için aylık ortalamaya göre 2006’dan bu yana en ölümcül yıl oldu.” ifadelerini kullandı. Açıklamada, “yıl başından bu yana Batı Şeria’da 26’sı çocuk en az 105 Filistinlinin İsrail güçleri tarafından öldürüldüğü” kaydedildi.

Buna göre, aylık ortalama katledilen Filistinli sayısının bir önceki yıla göre yüzde 57 arttığına dikkat çekilerek, “Batı Şeria’daki Filistinlilerin, on İsrailli sivili, üç yabancıyı ve dört İsrail askerini öldürdüğü” belirtildi.

İsrail, çocukları öldürüyor, mülklere saldırıyor

Açıklamada, “Sadece ekim ayının başından bu yana, İsrail güçleri, Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’daki arama ve gözaltı operasyonlarında ve karşılıklı ateş açılan çatışmalarda 6’sı çocuk 15 Filistinliyi öldürdü. Bunlar genellikle (Yahudi) yerleşimcilerin Filistinlilere ve onların köylerine saldırmasından sonra gerçekleşti.” bilgisi paylaşıldı.

İsrail askerlerinin orantısız güç kullandığına da işaret edilen açıklamada, şöyle devam edildi:

“Bazı durumlarda, bu mağdurların, ölümcül güç kullanımını haklı çıkaracak somut veya yakın bir tehdit oluşturmadığının görülmesi, orantısız güç kullanımı konusunda endişe yaratıyor.”

Ayrıca açıklamada, “bu endişe verici duruma ek olarak”, BM’nin, İsrail’in Filistinlilere uyguladığı “hareket kısıtlamalarının artmasından endişe duyduğu” vurgusu yapıldı. Açıklamada, “bu ayın başlarında, Nablus (Batı Şeria) ve Doğu Kudüs’teki kontrol noktalarında iki İsrail askerinin vurularak öldürülmesinden sonra, İsrail güçlerinin hareket özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar getirerek birçok insanın sağlık hizmetlerine, eğitime ve geçim kaynaklarına erişimini sınırladığına” dikkat çekildi.

Yahudi yerleşimcilerin Filistinli Müslümanlara ve onların mülklerine yönelik saldırılarında “büyük artış görüldüğüne” işaret edilen açıklamada, “İsrail makamlarının, tüm Filistinlilerin korunmasını sağlamak için yasal sorumluluğu bulunduğu” vurgulandı.

İsrail açıklamaya yanıt vermedi

Siyonist işgalci İsrail makamlarından, BM yetkilisinin açıklamasına ilişkin yorum yapılmadı.

Başbakan Lapid: Hedefimiz Filistinlilerle ayrılmak ve bunun için onlarla konuşmalıyız

Siyonist işgalci İsrail Başbakanı Yair Lapid, hedeflerinin “Filistinlilerden ayrılmak” olduğunu ve iki devletli çözümün hayata geçmesi için onlarla görüşmeleri gerektiğini söyledi.

İsrail’in “Panet” haber sitesine konuşan Lapid, ülkesindeki vatandaşlık yasasını değiştirme arzusunu dile getirirken, “İsrail’in hayati çıkarlarından” vazgeçmeyeceğini ifade ederek, “Hedefimiz Filistinlilerden ayrılmak ve bunun için onlarla konuşmalıyız” dedi.

Lapid, işgal altındaki Doğu Kudüs dahil Kudüs kentlerinden vazgeçmeyeceklerini belirterek, şöyle devam etti:

“İsrail Devleti’nin hayati çıkarlarından vazgeçmeyeceğim ve buna Kudüs’ün birliği ve (Filistinli mülteciler için) geri dönüş hakkının kabul edilmemesi de dahil. Elbette İsrail Devleti’nin güvenlik çıkarlarının bir milimetresinden dahi vazgeçmem. Bu şartlar sağlanırsa Filistinlilerle konuşmakta bir sakınca görmüyorum, onlarla konuşuyoruz, birkaç ay önce Ebu Mazin’i (Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas) arayarak bayramını tebrik ettim.”

Geçen ay Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda iki devletli çözümü desteklediği konuşmasının “sadece slogan olup olmadığı” sorusunu, Lapid, “Hala iki devletli çözüme inanıyorum.” şeklinde cevapladı.

Lapid, fanatik yahudi yerleşimcilerin sık sık baskın düzenlediği Mescid-i Aksa’nın statükosu hakkında ise şunları anlattı: “(Mescid-i Aksa’dan sorumlu) Kudüs İslami Vakıflar İdaresi ve Ürdünlülerle temas halindeyiz ve Yahudilerin orada dua etmesine izin vermiyoruz. Mümkün olan her yolla vurguladığım gibi Mescid-i Aksa’daki statükoyu değiştirmeyeceğiz, Müslümanların ibadet özgürlüğünü koruyoruz. Yahudilerin Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmelerine izin veriyoruz ama ibadet etmelerine izin vermiyoruz, statükonun ihlal edilmemesi için yapılan düzenlemelerle ziyaret ediyorlar.”

İsrail, 1 Kasım’da parlamento seçimi için sandık başına gidecek. Yair Lapid, muhalefet bloğu lideri eski başbakan Binyamin Netanyahu’ya karşı seçimi kazanarak yeniden hükümeti kurmak istiyor.

Rusya’nın tehdidi sonrası İsrail’den geri adım

Siyonist işgalci İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, Kiev’in talep ettiği biçimde Ukrayna’ya silah sistemleri tedarik etmeyeceklerini ancak “siviller için hayat kurtarıcı erken uyarı sistemi” sağlayabileceklerini söyledi.

İsrail hükümeti basın ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Gantz, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin büyükelçileriyle bir araya geldi. Ukrayna’nın İsrail’den talep ettiği silah yardımı hakkında konuşan Gantz, “Ukrayna’ya karşı politikamız değişmedi. Batı’nın yanındayız ancak Ukrayna’ya silah sistemleri tedarik etmeyeceğiz. Ukraynalılardan ihtiyaçlarına yönelik bilgi istedik ve hayat kurtarıcı erken uyarı sistemi sağlama konusunda yardım teklifimizi sunduk.” dedi.

Gantz, detaya girmeden, “çeşitli operasyonel değerlendirmeler” nedeniyle ülkesinin Ukrayna’ya silah sistemleri sağlamayacağını ve geçmişte olduğu gibi “kısıtlamalar” dahilinde Kiev’e desteklerinin süreceğini vurguladı.

Bu kapsamda İsrail’in Ukrayna’dan hava savunma uyarı sistemleri ihtiyaçları hakkında bilgi istediğini aktaran Gantz, gelecek yanıta göre “sivillerin hayatını kurtaracak bir erken uyarı sistemi sağlayabileceklerini” belirtti.

İran’ın Ukrayna’daki savaşa katılımını izliyoruz

Gantz, İran’ın Rusya’ya kısa menzilli füze ve “intihar ya da kamikaze” diye tanımlanan silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladığına ilişkin haberler konusundaysa şunları söyledi:

“İran’ın Ukrayna’daki savaşa katılımını izliyoruz. İran’ın SİHA sağladığını ve yakın gelecekte gelişmiş silah sistemi sağlayabileceğini görüyoruz. İranlılar bu teçhizatı sattıklarına ilişkin sistematik olarak yalan söylüyor.”

İran’ın Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve başka noktalardaki çatışmalara müdahalesinin sürdüğünü öne süren Gantz, İranlıların nükleer programı hakkında da yalan söylediğini ve uranyum zenginleştirmeye, geliştirmeye, nükleer kapasiteleri için korunmuş alanlar inşa etmeye devam ettiklerini savundu.

Gantz, AB temsilcileriyle yaptığı toplantıda İran’a karşı “bir istihbarat koalisyonu kurulması ve caydırıcı bir askeri tehdit oluşturulması” çağrısı yaptı.

Gantz, işgal altında tuttukları Batı Şeria’da artan olaylara ilişkin ise “asıl meselenin bölgenin kuzeyindeki Nablus kentinde yaşandığını, buna izin veremeyeceklerini ve durum böyle devam ederse saldırı operasyonlarını artıracaklarını” vurguladı.

İsrail Diaspora Bakanı, Ukrayna için askeri yardım istedi

Siyonist işgalci İsrail Diaspora Bakanı Nachman Shai, İran’ın Rusya’ya balistik füze göndermeye başladığı haberleri üzerine sosyal medyada yaptığı paylaşımda, “İsrail’in artık bu kanlı çatışmada durması gereken yere ilişkin şüphe yok. Ukrayna’nın ABD ve NATO ülkelerinin sağladığı biçimde askeri yardım da almasının vakti geldi.” ifadesini kullanmıştı.

Rusya’nın tehdidi

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev ise İsrail’in Ukrayna’ya olası silah desteğini, “pervasızca bir adım” olarak tanımlayarak, “Uluslarımız arasındaki tüm devletler arası ilişkiyi yok eder.” diye karşılık vermişti.

Diplomatik, güvenlik ve stratejik ortaklıklarını özellikle ABD ve Batı ülkeleri ekseninde inşa etmesine rağmen son yıllarda Rusya’yla da yakınlaşan bir görüntü çizen İsrail, Moskova ile sağladığı askeri koordinasyon sayesinde İran’a bağlı hedefler olduğu gerekçesiyle Suriye’ye savaş boyunca hava ve füze saldırıları gerçekleştirdi.

Ancak Ukrayna savaşının doğurduğu Rusya ve Batı arasındaki yeni kamplaşma İsrail’i zor durumda bıraktı. Rusya’nın Ukrayna saldırısına başlamasından sonra işgalci İsrail hükümeti başlangıçta Rusya’yı doğrudan hedef alan açıklamalardan kaçınarak “ateşkes, barış” çağrılarını yineledi ve Ukrayna’ya sadece insani yardım gönderdiğine vurgu yaptı.

Bir önceki İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Rusya’nın ismini zikretmeden Ukrayna savaşına ilişkin açıklama yaparken dönemin Dışişleri Bakanı Yair Lapid ise Rusya’yı suçlayan ve kınayan açıklamalarıyla dikkati çekti.

Tel Aviv yönetimi, Rusya’yı karşısına alma konusundaki çekincelerini, “Rusya ve Ukrayna’daki sayısı yüz binlere ulaşan Yahudi cemaati” ve “Suriye’deki Moskova ile askeri koordinasyon, güvenlik” şeklinde sıraladı.

Ukrayna savaşı ve gidişatı dengeleri bozdu

İsrail’in Ukrayna ve Rusya’ya karşı tavır alma konusunda ABD ve Batı’daki müttefiklerinden baskı gördüğü basına yansıdı. Bu kapsamda İsrail, nisan sonunda Kiev yönetimine çelik yelek ve askeri kask gönderme kararı aldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, nisan ayında Rusya’yı, Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş nedeniyle Cenevre merkezli İnsan Hakları Konseyi üyeliğinden çıkarmak amacıyla yapılan oylamada İsrail, Rusya aleyhine oy kullandı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, oylama üzerine İsrail’in, “Ukrayna’daki durumu kullanarak uluslararası toplumun dikkatini Filistin meselesinden çekmeye çalıştığını” vurguladı. Rus yöneticilerin, Filistinli yetkililerle yaptığı telefon trafiği de bu dönemde yoğunlaştı.

Lavrov: Hitler Yahudi asıllıydı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un mayıs başında Adolf Hitler’in Yahudi asıllı olduğu yönündeki açıklamalarına işgalci İsrail’de en üst düzeyden tepkiler geldi. Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Dönemin İsrail Başbakanı Bennett, Dışişleri Bakanı Yair Lapid ve diğer birçok üst düzey isim, Lavrov’un açıklamalarına tepki gösterdi.

İsrail, Putin’in özür dilediğini ileri sürdü, Kremlin doğrulamadı

İsrail hükümetinden yapılan yazılı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Lavrov’un “Hitlerin Yahudi asıllı olduğu” şeklindeki ifadeleri nedeniyle Bennett’ten özür dilediği bildirildi. Ancak Kremlin’den yapılan açıklamada Putin’in özür dilediğine dair bilgi yer almadı.

Bu dönemde, Rusya Dışişleri Bakanlığı, İsrailli paralı askerlerin Ukrayna saflarında Rus birliklerine karşı savaştığını iddia etti.

Rusya Adalet Bakanlığı, Yair Lapid’in temmuzda başbakanlık koltuğuna oturmasından kısa süre sonra İsrail’in kuruluşunda da önemli rol üstlenen İsrail Yahudi Ajansının Rusya temsilciliğinin kapatılması için mahkemeye başvurmuştu. Rus yargısı, konuya ilişkin duruşmayı birkaç kere erteledi ve henüz kararını açıklamadı.

Siyonist cumhurbaşkanı Herzog, ABD’ye davet edildi

Bugün Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, yaptığı yazılı açıklamada, “Biden, 26 Ekim’de İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u Beyaz Saray’da ağırlamayı dört gözle bekliyor. Bu ziyaret, ABD ve İsrail arasındaki ortaklığın ve dostluğun bir vurgusu olacaktır.” ifadesini kullandı.

Görüşmede küresel ve bölgesel sorunlar, İsrail’in bölge ile entegrasyonunun derinleştirilmesi, hem İsrail hem Filistin halkı için özgürlük, refah ve güvenlik gibi konuları ele alacağını öne süren Jean-Pierre, Herzog’un 25-26 Ekim’de Washington’da birçok görüşme gerçekleştireceğini kaydetti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *