Arap dünyasının Batıya karşı 1973’teki petrol ambargosu

Arap dünyasının Batıya karşı 1973’teki petrol ambargosu

OPEC+ grubunun günlük petrol üretimini 2 milyon varil düşürme kararının ABD ve Suudi Arabistan arasında gerilime yol açması, Arap devletlerinin 1973’te Batı dünyasına karşı uyguladığı petrol ambargosunu ve büyük ekonomik sonuçlarını hatırlattı. Filistin’e destek iddiasıyla başlayan ambargo şaşırtıcı sonuçlara neden olmuştu.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunu oluşturan ülkelerin başında gelen Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer Arap ülkeleri, gelirlerinin hemen hepsini ihraç ettikleri petrolden sağlıyor.

Yaklaşık 2 yıl boyunca dünya ekonomisini felç eden kovid-19 salgınıyla 20 doların altına kadar düşen Brent petrolün varil fiyatı, Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat’tan sonra 140 dolara kadar yükseldi.

Yüksek petrol fiyatlarından etkilenen ülkelerin başında gelen ABD ve Avrupa’nın gözü, arz-talep dengesine bağlı olarak fiyatların düşürülmesi için Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer Arap ülkelerinin petrol üretimlerini yükseltme kararına döndü.

Kasım ayında petrolü azaltma kararı Suudileri hedefe koydu!

ABD Başkanı Joe Biden’ın temmuzda işgalci İsrail’den doğrudan uçuş gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyaretinin de Riyad yönetiminden petrol üretimini artırma talebinde bulunma amacıyla yapıldığı gündeme getirildi. Ancak Batı dünyasının beklentilerinin tam aksine OPEC+ grubu, 5 Ekim’de Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen toplantıda günlük petrol üretimini kasım ayından itibaren 2 milyon varil azaltma kararı aldı.

Bu karardan rahatsız olan ABD yönetimi, Orta Doğu’daki önemli müttefiklerinden Suudi Arabistan’ı OPEC+ tarafından duyurulan kararın mimarı olarak hedef gösteren açıklamalar yapmaya başladı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, konuyla ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Suudi Arabistan’a üretimi azaltma hedeflerinin piyasada bir dayanağı olmadığını gösteren analizleri gösterdik ve bir sonraki OPEC toplantısına kadar işlerin nasıl gittiğini görmeleri için bekleyebileceklerini söyledik. Diğer OPEC üyesi ülkeler, bizimle özelden iletişime geçti ve Suudi Arabistan’ın kararına katılmadıklarını ancak onlarla aynı yöne gitmek zorunda hissettiklerini söyledi.”

Kirby, çevrim içi düzenlediği brifingde de, “OPEC+ grubunun aldığı karar, kesinlikle bir ekonomik destekti. Ayrıca bu karar, (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’e bir rahatlama verdiğinden ve Putin’in savaş mekanizmasına katkı sağladığından askeri ve manevi destek kategorisindedir.” ifadelerini kullandı.

Kirby, bundan sonraki süreçte Suudi Arabistan’ın Rusya’nın yanında olup olmadığını gözleyeceklerini ve ABD’nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini değerlendirmeyi sürdüreceğini belirtti.

Suudiler suçlamaları reddetti, ABD ‘kararı bir ay erteleyin’ dedi

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı ise dün, OPEC+ grubunun kararından sonra kendilerine yöneltilen suçlamaları tümüyle reddettiklerini belirten bir açıklama yayımladı.

Suudi Arabistan hükümetinin, OPEC+ grubunun günlük petrol üretimini kasımdan itibaren 2 milyon varil azaltma kararı sonrası yapılan açıklamaları incelediği aktarılan açıklamada, hükümetin, OPEC+ kararlarının “ekonomik çerçevenin dışında alındığı yönünde bir izlenim oluşturmaya çalışan ve gerçeklere dayanmayan” bu açıklamaları tümüyle reddettiği ifade edildi. Söz konusu kararların, OPEC+ grubu ülkeleri tarafından ortak bir biçimde alındığı belirtilen açıklamada, bu türden OPEC+ grubu toplantı sonuçlarının üye ülkelerce toplu olarak onaylandığı, hiçbir ülkeye özgü olmadığı ve petrol piyasalarındaki arz ve talep dengesini dikkate aldığı kaydedildi.

Açıklamada, OPEC+ grubunun kararlarını uluslararası kuruluşların genel kabul görmüş bağımsız uygulamalarına göre bağımsız olarak aldığı belirtildi.

Petrol piyasası koşullarıyla ilgili olarak OPEC+ grubu dışındaki müttefikler ve ortaklarla diyalog ve görüş alışverişinde bulunmanın önemine dikkat çekilen açıklamada, Suudi Arabistan’ın, ABD yönetimiyle yaptığı sürekli istişareler sırasında Washington’un, “kararı bir ay ertelemeyi” teklif ettiği aktarıldı. Açıklamada, “Ancak bütün ekonomik analizler, önerildiği gibi karar alma sürecini bir ay ertelemenin olumsuz ekonomik sonuçları olacağını gösteriyor.” ifadesine yer verildi.

“Ukrayna krizi konusunda Suudi Arabistan’ın tutumuyla alakalı gerçekleri çarpıtma girişiminin esef verici” olduğu ifade edilen açıklamada, Riyad yönetiminin, Rusya-Ukrayna krizine ilişkin Birleşmiş Milletler’de kabul edilen kararları destekleyen tavrını değiştirmeyeceği belirtildi.

Açıklamada, “Suudi Arabistan’ın tüm dost ülkelerle sağlam ilişkilerini korumaya çalıştığı bir dönemde dikteleri, küresel ekonomiyi piyasa dalgalanmalarından korumak için üzerinde çalıştıkları hedefleri değiştirmeye yönelik her türlü eylemi veya çabayı reddettiği” kaydedildi.

“Ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için yapıcı, politik olmayan bir diyalog kurulması ve tüm ülkelerin çıkarlarına neyin hizmet ettiğine dair akıllıca ve rasyonel bir değerlendirme yapılması gerekir.” ifadesine yer verilen açıklamada, Suudi Arabistan’ın ABD ile ilişkilerine her iki ülkenin çıkarlarına hizmet edecek stratejik bir perspektiften baktığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca, “Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin karşılıklı saygı, ortak çıkarların güçlendirilmesi, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışın korunması, terörizm ve aşırıcılıkla mücadeleye etkin bir şekilde katkıda bulunulması gibi son seksen yılda dayandığı sağlam temellere” vurgu yapıldı.

49 yıl önce Arap yönetimlerinin Batıya karşı kullandığı petrol ambargosu

Orta Doğu’da askeri iş birliği dahil birçok konuda stratejik müttefik olan ABD ve Suudi Arabistan arasında gerginliğe yol açan OPEC+ grubunun petrol üretimini düşürme kararı, 49 yıl önce Arap yönetimlerinin Batı ülkelerine karşı kullandığı petrol ambargosunun olumsuz etki ve yansımalarını akıllara getiriyor.

OPEC’e üye Arap ülkelerinin, 6 Ekim 1973’te başlayan Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur) sırasında Tel Aviv’e destek veren ABD ve bazı Avrupa ülkelerine karşı uyguladığı petrol ambargosunun büyük ekonomik etkileri 49 yıldır unutulmadı.

Mısır’ın 6 Ekim 1973’te İsrail’e yaptığı hamleyle fitili ateşlenen Yom Kippur Savaşı, İsrail’in 1967’de patlak veren “6 Gün Savaşı”nda işgal ettiği topraklardan çekilmeyi kabul etmemesi üzerine başladı.

Suriye ve Mısır’ın öncülük ettiği Arap ülkeleri, İsrail’i 1967’de işgal ettiği Mısır’ın Sina Yarımadası ve Suriye toprağı Golan Tepeleri’nden çıkarmak istedi. Siyonist işgalci İsrail ise 1967 sonrasında Arap saldırıları konusunda güvende olduğunu hissediyor, bu nedenle barış için işgal ettiği toprakları geri vermeye gerek görmüyordu.

Yom Kippur Savaşı hazırlıkları kapsamında dönemin Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdulaziz ile Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın Riyad’da bir araya geldiği ve yaklaşmakta olan silahlı mücadelede Arapların petrolü bir silah olarak kullanmalarına dair karar aldıkları iddia ediliyor.

Savaşın başlamasından sonra Suriye ve Mısır’a karşı zor duruma düşen işgalci İsrail’e yardım etmek isteyen ABD, 12 Ekim’de İsrail’e hava yoluyla askeri malzeme ve silah yardımı için Nickel Grass Operasyonu’nu başlattı.

OPEC üyesi Arap devletleriyle Mısır ve Suriye’den oluşan Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü (OAPEC) üyeleri, Kuveyt’te toplanarak Filistin halkının yasal hakları güvence altına alınıncaya ve İsrail 1967’de işgal ettiği topraklardan geri çekilinceye kadar petrol ambargosunu sürdürme kararı aldı. OAPEC üyeleri, her ay petrol üretiminin yüzde 5 azaltılmasını öngören ambargoyu 15 Ekim 1973’te duyurdu.

Libya’nın ABD’ye giden bütün petrol sevkiyatına ambargo uygulayacağını açıklamasıyla önce Suudi Arabistan, ardından diğer OPEC üyeleri de ambargoya destek vereceklerini bildirdi. Irak, Bahreyn ve Umman ise petrol ambargosuna katılmadı.

ABD ile başlayan ambargo özellikle Hollanda başta olmak üzere Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya’ya kadar genişletildi.

Petrol boykotunun açıklanan amacı; ABD’ye Orta Doğu’da dengeli bir politika benimsemesi için baskı yapmak, uluslararası toplumu Birleşmiş Milletlerin (BM) 242 sayılı kararını uygulama ihtiyacına ikna etmeye çalışmak ve işgalci İsrail’i 1967 öncesi sınırlara çekilmeye zorlamaktı.

Ancak aynı zamanda Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap devletleri bu ambargo ile Arap kamuoyuna Filistin davası için harekete geçebilecekleri mesajını verme fırsatı yakaladı. Bununla beraber OPEC üyesi ülkeler, üretimi kısarak ve petrol fiyatlarını yükselterek ülkelerine giren kaynakları artırmaya karar verdi.

Üretimdeki kesinti ambargonun başladığı ekimden aralık ayına gelindiğinde yüzde 25’e ulaştı.

Petrol ambargosunun etkileri

Arap ülkelerinin uyguladığı ambargonun kısa vadede çarpıcı etkileri oldu. Petrol fiyatlarının yaklaşık yüzde 400 artması petrol ihraç eden ülkelerin ekonomilerini ciddi şekilde etkiledi. Bu dönemde petrol gelirleri yön değiştirerek Orta Doğu ülkelerine doğru akmaya başladı.

OPEC’in ambargosu ve fiyat yükseltmesi sebebiyle ABD başta olmak üzere sanayileşmiş ülkelerin ucuz petrole göre yapılandırılmış üretim sistemlerinde zorlanmalar ve daralmalar görüldü.

Petrol fiyatlarındaki artış maliyetlere yansırken, bu durum enflasyonun hızlanmasına yol açtı. Batı’daki birçok ülkede petrol kıtlığı ve istasyonların önünde uzun araç kuyrukları oluştu.

Ayrıca ABD’de büyük hacimli otomobil üreten sanayi devleri üretimde duraklamaya giderken, daha küçük hacimli motorlu otomobiller üreten Japon firmaları küresel piyasada söz sahibi oldu.

ABD’nin İsrail’e desteği üzerine başlayan ambargo, NATO içinde çatlaklar oluştururken bu durum hem Avrupa ülkeleri hem Japonya’nın ABD’nin Orta Doğu politikasından uzaklaşmak istemesi sonucunu doğurdu.

ABD’de petrol tüketimini azaltmak için 1974’te otoyollarda hız limiti olarak saatte 90 kilometre belirlendi. Ocak 1974’ten Şubat 1975’e kadar güneş ışığından daha fazla yararlanmak için çeşitli uygulamalar başlatıldı.

Şirketler petrol bulmak için yeni imkanlar aramaya başlarken Avrupa’da kömür ve nükleer reaktörlerden enerji elde etmek için araştırmaların yolu açıldı.

ABD’de 1973-1974 yıllarında petrol fiyatlarındaki artışla birlikte New York borsası yaklaşık 100 milyar dolar değer kaybetti.

1973’teki petrol ambargosunun sonuçları

OPEC ülkelerinin yabancı şirketlere karşı kendi petrolleri üzerindeki milli payları artarken, Suudi Arabistan’ın Aramco şirketi kamulaştırıldı ve bu süreçten bir petrol devi olarak çıktı.

Öte yandan Batı devletlerinin Arap-İsrail çatışması konusundaki politikalarını değiştirmemeleri sebebiyle ambargonun hedefine tam olarak ulaşamadığı da belirtiliyor.

Bununla birlikte petrol ambargosu Batı’da alternatif enerji araştırmaları, enerji tasarrufu ve enflasyonla mücadelede daha sıkı para politikası uygulanmasına yol açarken, ortaya çıkan petrol krizi Japon ekonomisinin petrol temelli sanayiden, elektronik sanayisine yönelmesine katkı sağladı.

OPEC ülkeleri, dünyadaki petrole bağımlılığa güvenerek attıkları adım sonucunda, petrol fiyatlarına göre karlı hale gelen alternatif enerji kaynaklarının kullanımının arttığının ve bağımlılığın nispeten azaldığının farkına vardı.

Nükleer enerji ve doğal gazdan elektrik üretimiyle konut ısınmasında gaz kullanımı, otomobiller için alternatif enerji kaynakları petrol fiyatlarının düşmesine sebep olurken bu durum petrol üreten ülkeleri ekonomilerini çeşitlendirme arayışlarına da sevk etti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *