Sistemik Hazım

Sistemik Hazım

Arabistan’la yaşanan Suudi baharıyla, İsrail baharının hangisi daha ehemdir tartışılabilir ama Kaşıkçı cinayeti dosyasının Suudilere teslim edilmesine bakılırsa, hükümetin, küresel şebekenin hangi partnerine karşı eteğinde taşlar varsa, onları tez elden attığı gözlenmektedir.

Hükümetler mi devletleri yönetir, devletler mi hükümetleri?

Bu sorunun cevabı kişilere göre farklılaşsa da, sanki şöyle bir ‘ortayol’da anlaşabiliriz gibi geliyor: Devletler hükümetleri, kendilerini yönetecek bir kıvama getirirler. Devletler ‘içeriden’ gelen siyasi hareketleri önce hazmeder, sonra hizmete alırlar.

Türkiye bunun en canlı örneği değil mi? Bidayette burnuna ‘Küçük Amerika’ tozu üflenmiş bir rejim için en büyük hayal, Büyük Amerika olmaktır.

AKP iktidarının ileri ustalık döneminde devlet hükümeti iyice koltuğunun altına çekmiş durumda. Dış siyasette uyum ve normalleşme rüzgarları hız kesmeden esiyor. ABD, NATO ve AB ile sorunların sıfırlanması için pek çok şey göze alınmış gibi. İsrail’le girişilen normalleşme siyaseti batı ile olan normalleşmeye de ışık tutuyor. İsrail’le normalleşmek ABD ve AB ülkeleriyle, bunlarla normalleşmek de İsrail’le olanı açıklıyor, tavzih ediyor.

Keza Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle girişilen, ilişkileri tamir etme adımları da aynı bahsin alt başlıkları. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ipler eline verilmiş Prens Muhammed b. Selman’la çok ‘sıcak’ temasları, Erdoğan hükümetinin normalleşme programını gösteriyor. Arabistan’la yaşanan Suudi baharıyla, İsrail baharının hangisi daha ehemdir, tartışılabilir ama Kaşıkçı cinayeti dosyasının Suudilere teslim edilmesine bakılırsa, hükümetin, küresel şebekenin hangi partnerine karşı eteğinde taşlar varsa, onları tez elden attığı gözlenmektedir. ‘Kaşıkçı dosyası’ demenin zamanı değil demek ki… Suriye ve Mısır’la normalleşmeyi de artık kimse ‘anormal’ karşılamayacak anlaşılan.

Öte yandan Suriyeli sığınmacılar konusunda da AKP hükümeti birden araziye uyum sağlamış, adımlarını korteje uygun hale getirmiş bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyelilerin ‘onurlu geri dönüşleri’nden bahseder olmuştur. Hızla yaklaşan 2023 seçim sürecinde uyum politikalarının bunu gerektirmediğini kimse iddia edemez.

AKP Hükümeti seçimden önce İstanbul Sözleşmesi gibi yılanlara da (yeniden) sarılır mı, bilinmez.

Siyasette ölmez, eskimez kalıcı değerlere değil de, derme-çatma, uyduruk ideolojilere yaslanan, halkın teveccühünü din yerine koyan siyasi partilerin ülkelerini ve halklarını getireceği nokta buraya kadardır. Yani bir halkı muhafazakarlık yorganına sarıp sarmalayıp, Kemalist/ulusalcı/mütekebbir düzene teslim etmek meğer maharetmiş. Hatta kimi aklı evveller de buna ‘siyasal İslam’ bile demektedirler. İnsan utanmadıktan sonra her şeye her şeyi diyebilmektedir. Popülizmle kalkanlar halkçılıkla otururlar. Muhalif olduklarını sandıkları zümrelerin doktrinlerini, güya onları yenme güdüsüyle, onlardan daha çok beğenme yarışına girerler. Kendileri, ‘muhafaza’ ettikleri değerlerden muhaliflerine zırnık kadar bile bir şey kabul ettiremezken, muhalifleri -örneğinde görüldüğü üzere- arsız, ahlaksız ve edepsiz ideolojilerinin neredeyse bütün münderecatını kendilerine yedirir-içirirler. Kısacası bâtıl siyasetlerle asla hakka erişilmez, erişilemez.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *