Gülsüm Işıldar’ın “Paslandırma” Şiiri

Gülsüm Işıldar’ın “Paslandırma” Şiiri

Kendisini kolay teslim etmeyen bir anlam yoğunluğu taşıyor Gülsüm Işıldar’ın şiiri. Şairin özgün tutumu “Paslandırma”ya da yansımış…

AYIN ŞİİRİ

“PASLANDIRMA”

Sus, yavaş konuş sakın uyandırma
Nebatî yağ tenekesi davullarla
Uzağı avuçlayan gözlerini sakla,
Sakla kırışmış ruhundan sarkanları,
Harami kuytulara yürürken
Çocukların süt kokan kahkahaları,
Sönmüş yıldızlarla taçlandır
Onursuzca onurlandırdıklarını…

Engin dünyanın utanç verici karantinası
Sürüm sürüm süründürürken
Başını çevir kayıtsız mırıldanmalarla
Ve iyiliğin kayıp haritasını
Umutların daralan penceresinde ara…

Kalp mesafesine uzaklaştıkça
Birbirini kanatır aşkla yara,
Kılavuz yolun çokbilmişliği
Eteği yırtmaçlı gecelerde terletir
Esirgediğim imgeleri ve çocukluğum
Zar kanatlı yapraklarına gizler
Kilitlerin terbiyesini…

Varlığında ısrar etse de biri
Uzun çiğnemeler hazmın zaferi,
Bir yaprak daha kopar incirden
Sütten kesilmeden, çıplak ayakla koş aşka
Hayatı astığın çiviyi paslandırma…

Gülsüm Işıldar

Eliz Edebiyat dergisinin 159. (Mart 2022) sayısındaki “Paslandırma” başlıklı şiirini yazımıza konu edindiğimiz Gülsüm Işıldar (Tokat, 1950) Sevgimi Soldurmadı Yıllar, Gökkuşağım, Ota/yan, Söz/mayala/yan, Gecenin Yırtmacında, Dişi/Geçmiş Zaman adlarını taşıyan şiir kitaplarının şairidir. 

Şairliği gibi, başarılı bir iş hayatı da olan Işıldar, liseyi bitirdikten sonra 1972’de Bursa defterdarlığında memurluk yapmaya başlar. Gördüğü meslekî eğitimi takiben Vergi Dairesi müdür yardımcılığı unvanı alır. 1982’de Gazi Üniversitesi Maliye Yüksek Okulunu bitiren Işıldar, 1983’te Bursa Defterdarlığında Takdir Komisyonu başkanı olur. 1988’de ise İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi bölümünü bitirir. 1989’da Balıkesir Defterdarlığı Takdir Komisyonu başkanlığına, 1993’te ise Eskişehir ili defterdar yardımcılığına atanır. Meslekî hayatının zirvesine Türkiye’nin ikinci kadın defterdarı olarak çıkar. 

Şiirleri şimdiye kadar Akatalpa, Artemis, Berfin Bahar, Cazkedisi, Çinili Kitap, Dost, Edebiyat Nöbeti, Eliz, Ihlamur, İmgelem, Karakedi, Kasaba/Sanat, Kurgu, Kurşun Kalem, Lacivert, Mavi, Maviada, Mazruf, Mor Taka, Olimpos, Panzehir, Papirüs, Üvercinka, Varlık gibi dergilerde yayımlanmış Gülsüm Işıldar’ın. Genel olarak bireysel olanla toplumsalı harmanlayan metinlere imza atan şair, tema olarak “hak, eşitlik, adalet, dostluk, barış ve sevgi” gibi değerlere ayrı bir önem verir. 

“Bireyin hesap soran iç dünyasını”n dile getirildiği “Paslandırma” şiiri, Eliz Edebiyat’ın kapağından şairin el yazısıyla sunulan haliyle 25 dizelik bir bentten oluşuyor. Fakat bu biçimsel yapı ikinci sayfada dize sayıları sırasıyla 8, 5, 7, 5 olan dört ayrı bentten müteşekkil kılınmış. Biz metni buraya ikinci sayfadaki dizilişiyle aldık. 

Şiirde şair öznenin iç dünyası ve bunun dış oluşum ve unsurlara yönelik tepkiselliği, bir şiirde olması gerektiği gibi, girift anlam ve söz dizileriyle verilmiş. Bu itibarla, burada yapacağımız yorum ve okuma, kuşkusuz sadece şahsımızın çıkarımlarını içerir. 

Şiirin başlığı olan “Paslandırma” ikinci tekil şahsa hitaben söylenmiş bir emir ifadesi taşıyor. Bunun benzeri, üç fiili bünyesinde barındıran ilk dizede de karşımıza çıkıyor: “Sus, yavaş konuş sakın uyandırma”. Uyandırmanın önüne sadece susarak, yavaş konuşarak geçilmeyecektir. İkinci dizede belirtilen “nebati yağ tenekesi davullar” da vardır. Teneke çalmak genel olarak bir hafife alma eylemidir. Sevilmeyen, dahası nefret edilen kişilerin arkasından teneke çalınır. Fakat metinde tenekenin çalınması mı yoksa susturulması mı gerektiği net olmayıp sonrasındaki dizeye bağlanışıyla muğlak bırakılmış, dolayısıyla bu davul âdeta tehlikeli nesneden sakla(n)ma aracı olarak kullanılmıştır: “Uzağı avuçlayan gözlerini sakla/Sakla kırışmış ruhundan sarkanları/Harami kuytulara yürürken”. Peki, uyandırılması istenmeyen ne? Bu açık ve net bir şekilde verilmemiş olmakla birlikte “harami kuytular” ve “onursuzca onurlandırdıkların” ifadeleri eşliğinde tasavvur edilebilir. Bu iki dil birliğinden hareketle, tehlike arz edenin bu vaziyeti almasında kendi tutumlarımızın payı da söz konusudur. Bununla birlikte, uyandırılmaması gerekene karşı bir uyanış da başlamıştır denilebilir: Gözlerin uzağı avuçlaması, harami kuytulara yürümek, çocukların süt kokan kahkahaları gibi hareketlilik yansıtan ifadeler böyle okunabilir. 

Bu arada ilk bentteki “Nebatî yağ tenekesi davullarla” dizesini şiir-zihniyet ilişkisi bağlamında ele alabileceğimizi, zira şiirin yazıldığı günlerde (Kapaktaki el yazısı metnin altında verildiği üzere, “02.02.2022”) Türkiye yerelinde nebatî yağ sıkıntısı sorununun yaşandığını belirtelim. (Hayatta kimi ironik durumlar kendiliğinden tezahür eder, “Nebati” soyadlı birisinin ekonomi politik bir aktör haline gelmesi de üç aşağı beş yukarı yağ buhranının yaşandığı tarihlere tekabül eder.) Fakat zihniyet meselesini “yağ tenekesi”nden daha çok ikinci bendin ilk iki dizesi belirgin kılar: “Engin dünyanın utanç verici karantinası/Sürüm sürüm süründürürken”. Malum pandemi sürecine gönderme yapan şair, “engin dünya” ile yere göğe sığdırılamayan, uzay ve teknoloji çağının yenilmez kabul edilen dünyasının sefaletine işaret ederken, bu dünyanın bir virüs karşısında maskara oluşunu da “karantina”ya sıfat yaptığı “utanç verici” ifadesiyle belirtir. Şair bu ikinci bentte konuyu her ne kadar farklı bir konuya çeker gibi yapsa da, nihayetinde daha genel bir tehlikedir bahsettiği. İlk bentteki tehlike bireyin ruhunu “kırışmış” hale getirirken, bu bentteki tehlike “sürüm sürüm süründür”mektedir. Yine ilk bentte belirtilen tehlikeye karşı bir uyanıştan söz etmiştik. Burada da bir karşı koyuş söz konusudur: Kayıtsız kalıp başını çevirmek, umudun penceresi daralmış olsa da iyiliğin kaybolmuş haritasını aramak… 

“Kalp mesafesine uzaklaştıkça/Birbirini kanatır aşkla yara” gibi spotluk bir hükümle başlayan üçüncü bentte içsel derinliğin boyutları oldukça genişler. Öncelikle bu ikilikte kalp, aşk, kanamak, yara gibi tenasüp sanatına uygun düşen ve birbirini tamamlayan sözcüklerle oluşturulan çağrışım; öte yandan çocukluk dönemine dair göndermeler dikkat çekicidir… Bu arada “Kılavuz yolun çokbilmişliği”, “Kilitlerin terbiyesi” gibi sıkıdüzen alameti ifadeler de bu bentteki varlıklarıyla üst bentlerde öne çıkardığımız ve şairin tepki verdiği negatif (tehlikeli) unsurlara bağlanabilir. Sözgelimi “kilitlerin terbiyesi” ifadesi baskıya, şiddete dönük yaptırımları çağrıştırdı bana. Bu bentteki “Eteği yırtmaçlı geceler” tamlamasıyla ilgili olarak da bir tespitte bulunalım: Pek çok şair gibi Gülsüm Işıldar’ın da çevresinde dönüp durduğu bazı imgeleri var. Sözgelimi “Eteği yırtmaçlı geceler” imgesini şairin Gecenin Yırtmacında kitabının adında da görebiliriz.

“Paslandırma”nın beş dizelik son bendi umut taşıyan, diriliş muştulayan fakat bunlara ancak nitelikli emekler verilerek ulaşılacağını aşılayan bir içerik sunuyor. Bu bağlamda bendin ilk dizesi olan “Varlığında ısrar etse de biri”, önceki bentlerde işaret ettiğimiz tehlike unsurlarıyla eşleştirilebilir. Şair bu negatif “ısrar” unsurunu yine karşı bir ısrarla alt edilebileceğini ileri sürer: “Uzun çiğnemeler hazmın zaferi”. Devamında bu ısrarın hangi fiillerle gerçekleşebileceğine dair telkinlerde bulunur: “… koş aşka/hayatı astığın çiviyi paslandırma…” Bu, diri kalmanın ana kaynağına bağlı kalarak, daimi bir bilenme ve sürekli bir devinme hareketliliğidir. Bu sayededir ki birey ve toplum için tehlike arz eden negatif güç ve unsurlar karşısında zafer elde edilebilecektir. 

Kendisini kolay teslim etmeyen bir anlam yoğunluğu taşıyor Gülsüm Işıldar’ın şiiri. Bu yoğunluk, insana, topluma, hayata ve dünyaya dair sorumlulukları olduğu bilincini taşıyan bir şairin, bireysel olanla toplumsal olanı aynı yapı içinde sentezlemesinin yanı sıra kendisine özgü imge algısı ve dize kurgusu oluşturmasıyla da ilişkilidir. Şairin bu özgün tutumu “Paslandırma”ya da yansımış, dolayısıyla yazıldığı ve yayımlandığı takvim aralığında, hassas bir şiir okuru olarak dikkatlerimizi üzerine çekebilmiştir.

Cevat AKKANAT

KAYNAKLAR: 

https://www.biyografya.com/biyografi/13269

http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/isildar-gulsum 

http://sukrukirkagac.blogspot.com/2016/10/2016-yili-bursadan-edebiyata-katki-odulu.html 

Gülsüm Işıldar, Eliz Edebiyat dergisi, S. 159 [Mart 2022], s. 2. 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *