Esnaf dernekleri dahil tüm sendikalar, teoride modern toplum yapılanmasında “sınıf temelli” işçi/emekçi/memur/esnaf örgütlenmesi, gerçekteyse küresel sistemle uyumlu, yerel iktidarlarla iltisaklı, temsil ettikleri sınıfları liberal kapitalizme istihdam eden, “orta yolcu” bürokratik/kast yapılı örgütlenmelerdir…
Hüseyin Alan
Bizde her yıl sonuna doğru oynatılan bir tiyatro oyunudur bu: Dünyada ve genelde locasında purolarıyla iktidar ve patronların oturduğu, hınca hınç dolu salonunda “işçi-memur” çalışan ve “emekli” kısmısının heyecanla takip ettiği eskimeyen bir “trajedi” sahnelenir…
Bizde asgari ücret tespit komisyonunda 15 üye var: 5’i iktidar 5’i patron temsilcisi, 5’i Türk-iş sendikası yöneticilerinden oluşuyor.
İktidar ve patron aynı paranın iki yüzüdür, Türk-iş devlet sendikasıdır. Ücreti kimin belirleyeceği, ne kadar olacağıysa başından bellidir.
Sınıfsal temelli örgütlenmiş, haklarını ve hukukunu arayan, menfaatini koruyan, pazarlık gücünü kullanacak işçi (sırası gelince memur) temsilcileri burada nerde derseniz, kamu ve özel tarafından “temsil” ediliyorlar ya deriz…
Kamu yahut özel işveren tarafı, (bizim lügatte) adı üstünde “iş-veren”dir: Lütfeder işe alır, (ekmek kapısıdır) istihdam eder, gönlünce verir, canı sıkılınca işten çıkartır, sosyal sorumluluk taşımaz.
İşçi yahut memur, “emeği-becerisi-pazarlık hakkı-itiraz hukuku-yasal dayanağı” olmayan, işverene şükran, hazineye/halka “yük” kalabalıktır…
Avrupalı gavurlarda tüm çalışanların (ortalama) % 7’si, Müslüman ülkelerde %52’si asgari ücret alıyorlarmış.
Avrupalı gavurlarda asgari ücret “en az” ücret göstergesi, Müslüman ülkelerde “çoğunluğun” kazancıymış.
(Kur’an-hadis) “Nas”ta asgari ücret kavramı ve konusu yok, buna karşılık “sadaka-zekat-bağış” lütfuyla sömürü “ticaretmiş”!! Davut(s)’a gelen dava hiç bitmiyor: 99’a 1, 1’e 99 taksimi bu…
İşçi yahut memur sendikacılığı, yöneticileri ve destekçileri bakımından ballı kaymaklı, imkanlı imtiyazlı ve fiyakalı “meslek”, bürokratik yapılarıyla kendi içinde özerk birer “cumhuriyet”tirler.
Bunlar bu mesleğin dışında aynı imkan ve imtiyazı bulamayacağına göre, aynı paranın iki yüzü olan devlet ve patrona karşı “temsil ettirildikleri” işçi ve memurların haklarını koruyabilir, itiraz edebilir, direnebilir, kozlarını kullanıp pazarlığa oturabilir mi?
Böyle bir şeyi hangi tarih yazmış, nerede görülmüş? İstisnalar yok mudur denirse, “istisnalar sadece kuralı tasdik eder” deriz…
Esnaf dernekleri dahil tüm sendikalar,
teoride modern toplum yapılanmasında “sınıf temelli” işçi/emekçi/memur/esnaf örgütlenmesi,
Temsil ettikleri zümreler için “adil ücret/maaş, eşit fırsat ve hak, sosyal garanti” talep eden, bunun için var olan, parlamentoda partileriyle de temsil edilen örgütlü mücadele mevzileridir.
Gerçekteyse küresel sistemle uyumlu, yerel iktidarlarla iltisaklı, temsil ettikleri sınıfları liberal kapitalizme istihdam eden,
Yani sistemle bir alıp vereceği olmayan, zümresel çıkarı için pazarlığa oturmuş görüntüsü veren “orta yolcu” bürokratik/kast yapılı örgütlenmelerdir.
Bunların bu “iyilikleri” karşılıksız bırakılmaz: Üstünden büyük imkanlar kullanacakları, imtiyazlar edinecekleri, statü alıp itibar görecekleri “küçük cumhuriyetleri” ile ödüllendirilir.
Sahnedeki oyuna heyecan, seyirciye coşku lazımdır: “Devlet baba” işini bilir!..
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *