2000 öncesinde, “Endişeli modernistler” başlıklı büyük bir tartışma başlamış, modernistlerin endişesinin “yaşam biçimlerine müdahale” olacağı korkusu yayılmıştı. Geçen zaman içinde böylesi bir tehdidin olmadığını, ama müdahalenin “imtiyaz, imkan ve fırsatlarda” olduğunu tecrübe ettik. Şimdi de tersinden, muhafazakar sınıfın benzer bir durumdan endişe ettiğini duyuyor okuyoruz…
Hüseyin Alan
Son zamanlarda Türkiye’de siyasi iktidarın değişeceği, kurumsal başkanlık sistemi yerine Bahçeli’nin önerisi ve desteğiyle 2018’de kurulan Türk tipi “başkana uygun sistemin” iptal edilip,
Yerine güçlendirilmiş parlamenter sistemin ve sembolik cumhurbaşkanlığının getirileceğinin işaretleri ortaya çıktıkça ilginç gelişmelere ve ifşaatlara şahit oluyoruz…
“İktidara zarar verecekse…” haram-haksızlık-yolsuzluk-ahlaksızlık da olsa “konuşmayın” diyen ilahiyatçı aydınlar
Haklı kazanımı olanların endişelenmesi için bir sebep olmayacağını hatırlatmak yerine,
“Haksız” kazanımları olanların o kazanımlarının ellerinden gideceğini gören “muhafazakarların endişelerini” dile getiriyormuş…
2000 öncesinde Kemalistlerin, laik kent soylularının, ordu dayanaklı modernist elitlerin iktidarı kaybedecekleri belli olduğunda,
“Endişeli modernistler” başlıklı büyük bir tartışma başlatılmış, modernistlerin endişesinin “yaşam biçimlerine müdahale” olacağı korkusu yayılmıştı.
Geçen zaman içinde böylesi bir tehdidin olmadığını, ama müdahalenin “imtiyaz, imkan ve fırsatlarda” olduğunu tecrübe ettik.
Şimdi de tersinden, muhafazakar sınıfın benzer bir durumdan endişe ettiğini duyuyor okuyoruz:
Başka bir deyişle ibret alınmadığı için tarih tekerrür ediyor…
Siyasi tarihte ve demokratik rejimlerde politik iktidarı kaybedeceği belli olan siyasi ve ekonomik elitlerin, bekasını ve imtiyazlarını korumak için “kaos-iç dış çatışma” gibi ilginç taktikleri kullandıkları biliniyor.
Lakin bu gerçek ideolojik/dini söylemlerle de örtülüyor.
Buna rağmen korkunun ecele faydasının olmadığı da biliniyor: Zira Allah, küresel yahut yerel her düzeyde gücü devran ettiriyor…
İki şey söylenebilir:
İlki: Günümüzde küresel sistem kendini yenilemeye, teknoloji temelli daha ileri bir dünyaya ve dijital toplumsal yapılı yeni bir aşamaya geçmeye başladığı için,
Önceki aşamanın yerel politik elitlerinin değişmesi de kaçınılmazdır. Çünkü bunlar yeni aşamada ve şartlarda uyum yerine ayak bağı olurlar.
İdeolojik bir körlüğe sahip değilsek Türkiye’de Kemalistlerin iktidardan düşmesinin benzer küresel gelişme sebebine dayandığını,
Yenilenen iktidar elitleriyle alınacak mesafenin kat edildiğini, ama artık bunlarla yola devam edilemeyeceğini, dolayısıyla bunların da siyasi ömrünü tamamladığını görebiliriz.
İkincisi: Muhafazakarların endişe sebeplerinin “yaşam tarzlarının” değil “kazanımlarının” olduğunu kendi ifadelerinden anlıyoruz.
“Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım” hatırlatması ve “iktidara zarar verecekse” her ne olursa olsun konuşmayın uyarısı,
Muhafazakarların varlık sebebinin “yaşam biçimi” olmayıp, iktidar kaynaklı “kazanımları” olduğu gerçeğini bilmeyenlere de gösterdi…
Hissemize düşen ne oldu: 28 Şubat bahanesiyle de olsun sınırlanan kimi özgürlükleri için meydanlara çıkan ve gasp edilmiş hakları için mücadele eden muhafazakarlar,
Kamusal alanda görünmek, kamusal hizmet alıp vermek, bürokrasiye ve eğitim sistemine baş örtülü ve seküler dini içerikli okullarla katılmak vs talepleriyle ortaya çıkmıştı.
Geçen zaman gösterdi ki, muhafazakarlar yaşam tarzının kamusal alanda ahlaki temsili için değil, yahut kamusal alanı adil ve ahlaki biçimde değiştirip dönüştürmek için değil,
Aynı kamusal alanın sunduğu maddi ve nesnel “kazanımlar” için mücadele ediyorlarmış. Tevekkeli şimdiki endişelerinin kazanımları olduğu izhar oldu.
Şayet ayıp sayılırsa, sayılacaksa, bu ayıp kıyamete kadar yeter!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *