Cahiliyye ve İslam, daha başta ve kökte iki zıt kavram, kuram ve kavrayış olduğu kadar, anlam ve sonuçları bakımından da zıt iki şeydir… Ölümden dahi ibret almayan cahillere aldanmayalım, Allah’ın sözüne kulak verelim: cahillerden yüz çevirelim, sadıklarla dost olalım.
Hüseyin Alan
‘Cahillerden yüz çevirin’ buyurdu Allah: Amenna. Tasdik ederiz.
Kur’an nazil olmadan önceki ferdi ve toplumsal hayatı, bilgi kaynağını, düşünce evrenini, varlığı kavrayışı, toplumsal işlerin ve ilişkilerin düzenlenişini, değerler sistemini, ekonomik ve sosyal düzeni, şirk ve hurafe karışık dini inancı ve ibadetleri topluca cahiliye;
Bu bilgi ve inanç biçimine, sosyal ve siyasal düzene, bu dini ve sosyal düzeni ayakta tutan ileri gelenlere ve bilgelere itaat edenleri cahil olarak niteledi…
Cahiliyyenin, okuma yazma bilmekle, sanat sahibi olmakla, uzmanlıkla, ticaretle, hukukla, liderlikle, erdemle, barbar yahut medeni olmakla bir irtibatı yoktur.
Çünkü insanlar başından beri bildi, kavradı, yorumladı, ihtiyaçları kadar icat edip üretti, hukuku oldu, sosyal ve siyasi düzen kurdular.
Bugünden geçmişe bakıp “üfüren” filozoflara, rasyonalistlere, eleştirmenlere, sosyal bilimcilere aldanmayalım. Çünkü bunlar bugünü fetişleştiriyorlar. Allah ile çatışıyorlar…
Müslümanların ‘cehaletin babası’ olarak tanımladığı Amr B Hişam’ı (Ebu Cehil) Araplar ‘bilge adam-hikmetin babası’ (Ebu’l Hakem) olarak tanımlamıştı. İki tanım arasındaki fark, cahiliye ile İslam’ı ayrıştıran tipik bir misaldir…
Cahiliyye ve cehalet, özünde ferdi düşünce ve tutum, kavrayış ve beklenti şekliyle, toplumsal ilişki ve işler, sosyal düzen ve iktidar-itaat ilişkisinin neye dayandığı ve neden öyle yapıldığıyla irtibatlıdır.
Nitekim Allah’a inandığını söylediği, dini ibadetleri yaptığı halde dahi, insanlar bu işleri ve ilişkileri Allah’tan bağımsız olarak yapıyorlarsa cahil; sosyal düzen bu temelde kurulu ve işliyorsa cahiliyye söz konusudur.
Çarpıcı misal şudur: Son peygamber zamanının Mekke’lileri, hem Allah’ı inkar etmeyen, hem çok dinli, hem de en az bu günkü Türkiyeliler kadar ibadet eden fazıl insanlardılar.
Şu halde cahiliyye ve İslam, daha başta ve kökte iki zıt kavram, kuram ve kavrayış olduğu kadar, anlam ve sonuçları bakımından da zıt iki şeydir…
Son peygamber Hz. Muhammed, insanlara şunu diyordu:
“Her ne düşünüyor, her nasıl davranıyor, her ne iş yapıyor, her ne ilişki kuruyor ve her ne durumdaysanız;
Bunları yapıp etmeye devam edin. Her neyiniz varsa hepsi sizin olsun. Zaten sizin.
Benim kimsenin malında-canında-kızında-statüsünde gözüm yoktur.
Hepiniz beni biliyorsunuz. Sizleri hiç aldatmadım.
Sizden istediğim şey, o işlerinizi ve ilişkilerinizi Allah’a göre yeniden düzenleyin. Düzeltin. Bunu Allah istiyor.
Bunu yapanın kendisi kazanır. Bana da bir yararı olmaz. Yapmayan ebedi ateştedir.”
Burada ne var? Tasdikte ne var, redde ne var? Bilinirse cahiliyyenin niye cahiliye, İslam’ın niye İslam olması var. Küfürle tevhid var…
Cahillerden yüz çevirin diyen Allah, sözünü tasdik edenlere ‘sadıklarla’ dost olun emrini de verdi.
Neden?
Çünkü cahiller için Allah inancı ciddi değildir. İbadetleri alışkanlıktır.
Dolayısıyla cahil: “Zorbadır. Zalimdir. Ahlaksızdır. Katildir. Yalancıdır. Faydacıdır. Gaspçıdır. Hak hukuk tanımaz. Zayıflattığının sırtından beslenir. Hesap gününe inanmaz. Müstağnidir. Sosyal düzenleri ve hukuk normları da cahili/güçlüyü/zorbayı/haksızı korur…”
Sadıklar, cahillerin zıddı olanlar ve davrananlardır: “Allah’tan korkar. Herkese karşı dürüsttür. Her dinliye karşı adildir. Merhametlidir. Affedicidir. Sosyal düzenini ve hukuk normunu şeriata dayandırır. Güçlüye fırsat ve imkan vermez, zayıfı korur…”
Ebu Leheb lakaplı adam Hz. Muhammed’in amcasıydı, peygamberlik öncesi iki kızını onun iki oğluyla evlendirmişti.
İslam geldiğinde güçlü Arap asabiyesi dahi adamı peygamber yeğenine karşı düşman olmaktan engellemedi. Öyle ki oğullarına eşlerini dahi boşattı.
Adam zenginler kulübünün üyesi, cahili toplumun ileri gelenlerinden birisi, mevcut iktisadi-sosyal ve siyasal düzen ayakta durdukça statüsünü ve imtiyazını koruyacaklardan birisiydi. Çünkü onu o yapan bu düzendi.
Bir gün yeğeniyle konuşurken iki elini açmış halde ‘senin dinine girersem bu din bana ne verecek’ diye sormuştu.
Hz. Muhammed, ‘herkese ne varsa sana da o var’ deyince küfretmiş, açık tuttuğu iki eline üfürüp kapatmıştı.
İslam ile cahiliye arasındaki farkı en güzel anlatan olaylardan biri de buydu…
Allah, yegane haktır. Dünyevi olanı dahil yalnızca hakikati söyler. Zalim değildir. İnsanları aldatmaz.
Ölümden dahi ibret almayan cahillere aldanmayalım, Allah’ın sözüne kulak verelim: cahillerden yüz çevirelim, sadıklarla dost olalım.
Her ne hal üzereysek, halimizi Allah’a göre yeniden düzenleyelim.
Hatırlayalım: Kur’an nazil oldu. 1500 sene evvel. Okuyup istifade etmek ve işitip itaat etmek isteyenler için.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *