Washington’u-Pekin’i hedef yapamayanlar, ufukları ‘ulusal sınır-değerlere’ ve ‘kutsallara’ çakılmış olanlar, Hz. Muhammed’i (as) pek tanımamış olanlardır.
Hüseyin Alan
O peygamber ki, her yandan kuşatıldığı ve en zayıf olduğu zamanlarda,
Daha Mekke’de hicret yurdu ararken görüştüğü güçlü kavimlere, Medine’de Hendek savaşı hazırlığında kayalara kazma sallarken,
Dünyayı haraca bağlayan, yeryüzünü fesada boğan ve insanlığı putperest yapan iki merkez ‘Bizans’ ve ‘Sasani’ saraylarını hedef gösteriyordu.
O peygamber ki hicrette Kab’e’yi ve Mekke’yi geride bırakmış, Kudüs’ü hesaba katmamış, raşit halifeleri dahil önlerine dünyayı almıştı…
İnsanlara ibadet edecekleri mescidleri hazır tut, emniyetli kıl, hizmetini ver ama,
Ama sen, Allah’ın ismini ila etmek ve tağutları cezalandırmak için yeryüzünün fesat odaklarını dağıtmayı hesapla. Aklını buraya ver…
Kur’an okumuyor musun? Hadis nakledip durmuyor musun? Ne söylüyor bunlar sana, önüne neyi koyuyor, neye hasım ediyor? Kafayı bi yenile hele…
Kudüs, Mekke’yi de kat, ne küçük hedef! Ufuk bu mu?
Washington’u, Pekin’i, Londra’yı, Paris’i, Berlin’i, Amsterdam’ı, Tokyo’yu.. görme,
Ankara’yı, Tahran’ı, Şam’ı, Kahire’yi, Bağdat’ı, Karaçi’yi.. hesaba katma,
Bu iki başkent grubundan hangisi ‘kapitalist ümmet’ ittifakı, hangisi ‘Müslüman ümmet’ ayrıştırma merkezleri, çetele tutma,
Minik İsraili hedefe koy, beyinleri dumura uğrat, nesilleri heba et!..
Bizimkisi, efendisine güç yetiremeyenlerin uşağına çatması misali!
Yahut, affedersiniz, ‘eşeğinini dövemeyenin semerinin tozunu alması’ misali!..
Bunları geçmişte yazdığım zamanlar birileri ‘yok böyle bir şey, peygamber dünya hedefi mi koyarmış, mülk ve hazine peşine mi düşermiş’ der dururdu.
Hz Süleyman, kendisine verilmiş ‘mülk-hazine’ ile at yarışları mı düzenliyordu?
Hz İbrahim Nemrut’la, Hz Musa Firavun’la, Hz İsa Roma ile ‘muhabbet mi’ ediyordu?…
Zavallı, peygamberi ‘cinlere ve meleklere geldi’ bilmiş, ‘dinin ahirette lazım olacağını’ öğrenmiş, ‘nafilelerle nefsini kurtarma peşine’ düşmüş, n’apsın!
Dinin, dünya ile işi olmadığını ezberlemiş, n’etsin!…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *