“Âlimin ölümü âlemin ölümüdür” denilmiştir. Birçok mecrada sık sık tekrarlanan bir söz. Nice âlimler vefat etmekte fakat insanların çoğu bunlardan haberdar dahi olmamaktadır.
Doç. Dr. Ahmet Abay / Şarku’l Avsat
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?” (NFK)
“Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.”[1] İlahi fermanı “ölüm” gerçeğinin bir sünnetullah olduğunu hatırlatmaktadır.
Herkes ölecek ve bu hakikatten kurtuluş çaresi yok. Amenna!
Ama giderken arkada iz bırakmak her şeyden önemli.
Kendinden sonra gelenlere güzelliğin ve hayrın yollarını gösterecek izler…
İşte âlimler/ilim adamları bu izleri bırakmak için hayatlarını harcarlar.
Mum gibi, kendileri erirken etraflarına ışık tutarlar. Etraflarındakiler çoğu zaman onların tükendiklerinin farkına bile varmazlar!
“Âlimin ölümü âlemin ölümüdür” denilmiştir. Birçok mecrada sık sık tekrarlanan bir söz. Nice âlimler vefat etmekte fakat insanların çoğu bunlardan haberdar dahi olmamaktadır.
Yusuf el-Kardavi 90’lı yıllarda kaleme aldığı “Öncelikler Fıkhı” adlı makalesinde bu durumu şöyle dillendirmektedir: “ Bu gün toplumun yıldızları ve en parlak simaları âlimler, yazarlar, edebiyatçılar, bilim ve düşünce adamları değildir. Aktörler, aktrisler, şarkıcılar ve futbolcular ve benzerleridir. Gazete, dergi, radyo ve televizyonların onlardan başka gündemi yok gibidir. Bunlardan birisi ölecek olursa yer yerinden oynar, ekranlar onlarla dolar, ama bir âlim, bir edip, bir düşünce adamı öldüğünde hiç kimsenin ruhu bile duymaz.”[2]
Geçen hafta pek kimsenin duymadığı vefatlardan biri daha gerçekleşti. Türkiye, Suriye, Mısır üçgeninde geçmiş bir eğitim, Türkiye’de ve daha çok Suudi Arabistan’da geçmiş eğitime ve hikmete adanmış bir çalışma hayatı olan Prof. Dr. Mikdad Yalçın.
Hayatı boyunca hikmetin peşinde koşan, onu öğrenmek, yaşamak ve öğretmek için çaba harcayan bir âlim.
“Hikmetli Hayat”[3] adıyla kitaplaştırarak hikmeti hayatın her alanında yaymak için çaba gösterdi.
“Hikmetin hayattaki önemi ve değeri, hikmetli bir hayatın sürdürülebilmesi için hayati kurallar, bir davet yöntemi olarak hikmet, dinin emir ve yasaklarındaki hikmetler, sorunları çözmede bir yöntem olarak hikmetle yaklaşım, kâinatın ve içindeki varlıkların var ediliş hikmeti ve hikmetli deyimler ve atasözleri gibi” başlıklarla “hikmetli bir hayatı” okuyucuya sunmaya gayret etmiştir.
83 yıllık bir ömre 70 ten fazla kitap sığdırmış, örnek bir medeniyet olan İslam medeniyetinin güzelce anlatılması ve geliştirilmesi için “Örnek Medeniyet Eğitim ve Kültür Vakfı”nı (ÖMEKAV) kurmuş ve büyük oranda vakfın masraflarını finanse etmiş bir alim.
Gün geçmiyor ki “Ömürlerini hikmete adayanların sessizce gidişini” duymayalım.
Geride kalanlara düşen görev; onların ilimlerinden, eserlerinden istifade etmek ve izlerini takip etmektir. Zira Hz. Peygamberin buyurduğu üzere; “Allah ilmi kullarından bir anda çekip çıkarmakla almaz, âlimlerin ruhunu alarak alır, sonunda âlim kalmaz, halk da birtakım cahilleri baş edinir. Onlara sorular sorulur, onlar da bilgisizce fetva verirler. Neticede hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar.”[4] Hz. Peygamberin dikkat çektiği durumun gerçekleşmemesi için ilme ve âlimlere önem verilmelidir.
Âlimlerin hem hayattayken hem de vefat ettikten sonra kıymetleri bilinmeli açtıkları yollardan yürünmelidir. Çünkü “Ancak iki kişiye imrenilir: Onlardan biri, Allah’ın kendisine mal verdiği ve Hak yolunda o malı harcamasına imkân tanınan kişi, diğeri de Allah’ın kendisine hikmet verdiği ve onunla hüküm veren ve onu başkalarına öğreten kişidir.”[5]
[1] Al-i İmran 3/185
[2] Yusuf el-Kardavi, Fıkhu’l Evleyiyyat, s.3-4.
[3] Mikdad Yalçın, Hikmetli Hayat, Ömekav yayınlar, Ankara 2008.
[4] Buhârî, İlim, 34; Dârimî, Mukaddime, 26.
[5] Buhârî, İlim, 15.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *