İçişleri Bakanı Soylu, “O günkü Cumhurbaşkanımızın sanki o olayların yaşandığı bir ülkede yaşamıyormuş gibi bugün söz söylemesi de bırakın İçişleri Bakanlığını bu ülkenin ferdi olarak içime hançer gibi saplanmıştır” dedi. Gül’den yanıt geldi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, partisi tarafından Tunceli Öğretmenevinde düzenlenen “Siyaset Akademisi” programında yaptığı konuşmada, Gezi Parkı olaylarını değerlendirdi.
Olaylarının yaşandığı dönemlerde yapılmak istenenlerin açık ve net şekilde belli olduğunu aktaran Soylu şöyle dedi:
“Uçak yapmamızın, kendi otomobilimizi yapmamızın engellenmesi ve Gezi olaylarının arkasında Batı’nın emperyalist baskısı yatmaktadır. Bu memleketin gelişmesini sağlamaya çalışırken kim varsa atılan adımların karşısında, onların ilişkilerine bir bakın, ‘İstemezük’ diyenler, ‘Türkiye’yi ayağa kaldırız’ diyenler için söylüyorum. Gezi olaylarını başından sonuna kadar yaşamış kardeşinizim. Dünya ekonomik kriz yaşarken Türkiye büyük bir sıçrama içinde. Gezi olayları oldu bitti. Sonu ne oldu? Faiz, enflasyon tıkır tıkır yükselmeye başladı. Sebebi, Türkiye’yi güvensiz ülke haline getirmek. İsteyenler aslında bir noktada istediklerini almışlardı ama alamadıkları bu iktidarı yıkmak ve Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye’nin başından götürmekti. Ona da kim sahip çıktı? Ona da bu millet sahip çıktı. Bu kadar basit.”
Bakan Soylu, Gezi olayları yaşanmasaydı Türkiye’nin yerli otomobilini daha önce üretebileceğini, uçak projesini de bitirmiş olacağını anlatarak, şöyle devam etti:
“Bugün Suriye üzerinden birtakım bahaneler üretmeye çalışanlara söylüyorum. Bölgemize terör koridoru kurmaya çalışanlara söylüyorum. Bizim problemimiz olduğunu ifade etmeye çalışanlara söylüyorum. Gezi olmamış olsaydı adımın Süleyman Soylu olduğu gibi eminim ki, şu anda 15 bin dolar kişi başı gelir seviyesine ulaşmış, etrafımızda kimsenin terör koridoru kurmaya cesaret edemediği, işsizliğin yüzde 8’lerin, 7’lerin altına düşmüş olduğu güçlü ve stratejik bir Türkiye’nin, herkesin sözünden çekindiği, milletimizin mutlu olduğu bir dönemi anlatırdık.”
İçişleri Bakanı Soylu, Gezi olaylarının ardından bazı siyasilerin devletin imkanlarını kötü kullandığını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Kimse kusura bakmasın. O günkü Cumhurbaşkanımızın sanki o olayların yaşandığı bir ülkede yaşamıyormuş gibi bugün söz söylemesi de bırakın İçişleri Bakanlığını, bu ülkenin bir ferdi olarak, Süleyman Soylu olarak içime hançer gibi saplanmıştır. Hem Tayyip Erdoğan’ı yalnız bırakacaksınız hem Tayyip Erdoğan’ın karşısında birileriyle anlaşma yapacaksınız, ondan sonra da bugün gelip sırça köşklerinizde devletin size sunduğu bütün imkanlarla bu milletin size verdiğini bir şekilde bu millete kötülük olarak anlatmaya çalışacaksınız. Yazıklar olsun size.”
Abdullah Gül’den Soylu’ya yanıt
Abdullah Gül, sosyal medya hesabından Gezi olaylarına dair verdiği mülakatla ilgili bir açıklama yaparak şu ifadeleri kullandı:
“Karar Gazetesi’ne verdiğim mülakatta gezi olayları ile ilgili kısmın kasıtlı olarak çarpıtılmasını çok büyük bir ayıp ve çirkinlik olarak görüyorum.
Söyleşinin ilgili kısmını kamuoyunun vicdanına aynen sunuyorum.”
Karar gazetesine ne demişti?
Abdullah Gül, Karar gazetesine verdiği mülakatta toplumsal olaylar karşısında sesiz kaldığına yönelik eleştiriler olduğu hatırlatılan bir soruya karşılık, Gezi olaylarına ilişkin şu yanıtı vermişti:
“Nerede sessiz kaldım. Mesela en büyük olaylar Gezi olaylarıydı değil mi? Bana o zaman ilk sorulan soruya verdiğim cevap şuydu: ‘Bununla büyük bir gurur duyuyorum’ dedim. Şaşırdı herkes. Çünkü “Türkiye’nin problemlerinin mahiyetini değiştirmişiz. Eskiden insanlar insan hakları için sokağa çıkardı. Faili meçhuller dursun diye çıkardı. Yolsuzluk dursun diye sokağa çıkardı. Şimdi insanlar ağacı kestirmem diye sokağa çıkmış, çevre duyarlılığı için sokağa çıkmış. Türkiye’nin problemlerini İngiltere’nin, ABD’nin problemleri haline çevirmişiz” dedim. Daha sonra bu toplumsal olay iyi yönetilemeyince terör örgütlerine büyük bir fırsat çıktı ve bildiğimiz vahim olaylar, vandallıklar cereyan eti. Açık söyleyeyim; benim birçok tavrım anlaşılmamış olabilir. Kendi camiamız da anlamamış olabilir. Ondan sonra daha ileri aşamalarda “demokrasi sadece seçim değildir” dedim. Bana o zaman bizim camiadan bazıları milli irade dersi vermeye kalktı. Milli idarenin ne olduğunu anlattım. Demokrasi sadece seçim değildir, seçimin ötesi vardır dedim. Halbuki ben şimdi bunları söylerken bu kadar tatsız politik ortamın içinde bunları tekrar konuşmak istemiyorum. O zamanlar tutuklu yargılamalarla ilgili yaptığım açıklamalara da bakın. Bireysel başvuru hakkı nasıl çıktı zannediyorsunuz, Haşim Bey’e gidin sorun.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *