İnsanlık tarihinde demokratik çağa kadar hiç bir şey bu denli ‘evrensel’ sayılıp dillere pelesenk olmadı; hemen her insan kurduğu bir cümlede demokrasiyi anmaktan kurtulamadı..
Demokrasi Derken
Hüseyin Alan
Demokrat olmanın ‘amentü’ şartları desek ifadeyi güçlendirmiş, ondan muradı anlaşılır kılmış, iffetini korumuş oluruz;
Tarihçesinden gelişim sürecine ve olgunlaşmasına kadar teorik ve pratik olarak belirli standartları/amentüsü oluştu; doğal olarak zıdlarıyla (ilahi dayanaklı yönetim biçimleri, ırsiyetle geçen Krallık rejimleri, militarist yönetimler ve diktatörlükler) farkları da ortaya çıktı.
Sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte gelişti; zamanı ve mekanı laik temelde örgütlenmiş toplumsal yapılarda ve yaşam biçimlerinde olgunlaştı; birey/yurttaş tipi özgür insanı kutsallaştırdı; yasama-yürütme-yargı iktidarını halk adına denetlemek ve yönetim katında olup bitenlerden halkı haberdar etmekle görevli olarak medyayı dördüncü güç yaptı; ileri sanayileşme aşamasına geçmiş ülkelerde olmazsa olmaz türünde standartları oturdu..
Demokrasinin değişmez standartlarını ve kendisini anlamak için ilk şey; “mevcut toplumsal yapıya ve siyasal düzene nitelik ve meşruiyet bakımından itiraz edip karşı olmamak ya da başka bir sosyal iktisadi yapı ve siyaset yapma biçimi önermemek” kaydıdır.
Bu bağlamda onun standartlarını “düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü; serbest ve adil seçim; ‘dil-vatan-tarih-kültür-ulusallaştırılmış din’ ortaklığında çoğunluğu temsil eden ulusa has kılınmış iktidar; parlamentoda oluşan çoğunluk yönetimi; kapitalist nitelikli serbest ticaret ekonomisi; her aşamada ve şartta siyasete katılım, ekonomik girişim ve tartışma ve itiraz hakkı; tanımlı ulus çoğunluğun içinde kalmış ‘dil-tarih-kültür-inanç-fikir-din-cinsiyet’ temelli azınlık haklarının korunması, yasalarla bunların haklarına müdahale edilmemesi yani insan hakları; herhangi bir dine dayanmayan seküler akılların bir araya gelip oluşturacağı ‘ortak aklın’ memleket meselelerinin tartışıp teklife ve karara dönüşmesi için mücadele etmesi önündeki engellerin kaldırılması; buna bağlı olarak siyasi hakların parlamento dışında da kullanılabilmesi yani sivil toplum…” olarak sayılır.
Demokrasi tarihinde, demokratik yollar kullanılarak iktidar olma fırsatı bulan ‘faşizm, nazizm ve diktatörlük’ tipi rejim tecrübeleri yaşanınca demokrasinin kurumsal ve anayasal yollarla korunması güçlendirilmiş;
‘Hukukun üstünlüğü; iktisadi siyasi bireysel girişim ve fırsat eşitliği; eğitimde, iş bulmada, sağlık hizmetlerinde eşitlik; insan hakları; sosyal devlet’ gibi standartlar hem gelişti hem de daha güçlü (uluslararası kurumlarca da) teminatlarla korunmaya alındı..
Demokrasilerin vaz geçilmez ilkeleri ya da en düşük standartları dendiğinde uygulamada “anayasal devlet; laiklik; yasa önünde eşitlik; bireysel hak ve özgürlüklerin korunması; seçim sistemi; iktidarların seçimle değişmesi” evrensel kabuller arasında sayılır..
Demokrasi sadece bir seçim sistemi midir, bir yönetim biçimi midir, bir kültür müdür yoksa sanayileşme ile başlayıp gelişen laik kapitalist kentli toplumsal yapıların ve yaşam biçimlerinin vazgeçilmez siyasal rejimi midir.. tartışmaları eskidendi;
Çünkü hemen herkes bireyselleşti; tanrıdan devletten kamusal yarardan ve ahlaki bağdan kurtulup özgürleşti; sivilleşti; laikleşti; kapitalist tüketici oldu; cenneti bu dünyada kurmaya başladı..
Artık, daha iyisi bulunamadığı için en güzeli olarak kabule şayan olmuştur. Dolayısıyla demokrasi varken başka bir dünya görüşünden, başka bir toplumsal yapı ve siyasal düzenden bahsetmek ‘gericilik-gelişmemişlik’ sayılmaktadır..
İnsanlık tarihinde demokratik çağa kadar hiç bir şey bu denli ‘evrensel’ sayılıp dillere pelesenk olmadı; hemen her insan kurduğu bir cümlede demokrasiyi anmaktan kurtulamadı..
Sen neymişsin be abi!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *