Hong Kong Özel İdari Bölgesi’ndeki iade tasarısına karşı düzenlenen protestolar, gözleri Pekin ve Londra yönetimleri arasında imzalanan Çin-İngiltere Ortak Deklarasyonu’na çevirdi.
Çin hükümeti Hong Kong’da ateşi maşayla tutuyor
Fuat Kabakcı / AA
Hong Kong‘da yerel hükümetin “Suçluların Çin’e İadesi Anlaşması”nı Meclisten geçirmeye çalışması ve buna karşı düzenlenen protestolar gözleri Pekin ve Londra yönetimleri arasında 1997’de imzalanan Çin-İngiltere Ortak Deklarasyonu’na çevirdi.
İki ülke arasında temeli afyon ticaretine dayanan Afyon Savaşının 1842’de patlak vermesiyle İngiltere, dönemin Çing Hanedanlığını yenerek Hong Kong’u ele geçirdi. Londra yönetimi daha sonra 1898’de Hong Kong’u 99 yıllığına kiralayarak kontrolü altına aldı.
Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nin 1997’de Çin’e devri öncesinde, 1984’te, Çin-İngiltere Ortak Deklarasyonu imzalandı. Hong Kong’un Çin’in bir parçası olmasının yanı sıra kendi içinde İngilizler tarafından kurulan kapitalist ekosistemin devam etmesini temin etmek amacıyla geliştirilen “Bir Ülke- İki Sistem” formülüyle bölge Çin’e devredildi.
Söz konusu deklarasyon Hong Kong’un “Bir Ülke-İki Sistem” formülünün 50 yıl boyunca ayakta kalmasını hedeflerken, özel idari bölgenin yönetim, yasama ve yargı bağımsızlığının korunmasını ve aynı kalmasını şart koşuyor.
Ayrıca, Hong Kong’da mevcut ekonomik ve sosyal sistemin değişmemesi koşulunu taşıyan deklarasyon, ifade, basın, toplanma, seyahat, hareket, mesleki tercih, akademik araştırma ve dini inanç özgürlüklerinin korunmasını temin ediyor.
Deklarasyonda Çin’in bölgeyi doğrudan egemenliği altında bulunduracağı ve Hong Kong’un baş yöneticisini yerel seçim sonuçlarına atayacağına vurgu yapılırken, İngiliz tarafının gözlemci veya farklı bir statüye sahip olduğundan bahsedilmiyor.
İngiltere ve Çin’in Hong Kong üzerinden restleşmesi
Çin Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamalarla İngiltere’nin bölgede egemenlik, siyaset ve denetim hakkı olmadığını savunurken, Hong Kongluların “sözde özgürlükleri için İngiltere tarafının müzakere ettiği söyleminin basitçe utanmazlık olduğunu” belirtiyor.
Pekin hükümeti, ayrıca, İngiltere’nin Hong Kong konusunda doğruları çarpıttığını belirterek, Hong Kong yerel hükümetinin Pekin yönetimi baskısı altında olduğu yönündeki açıklamalarının “siyahı beyaz gösterme çabası” olduğunu savunuyor.
İngiliz tarafı ise iki ülke arasında imzalanan 1984 deklarasyonunun hala geçerliliği olduğunu ve yasal bağlayıcılığı bulunduğunu savunuyor. Londra yönetimi Çin tarafının deklarasyonun gerekliliklerini yerine getirmezse bunun ciddi sonuçları olacağı konusunda uyarıyor.
Çin’den Hong Kong’un anayasasına ince ayarlar
Pekin yönetimi, 2016’da Çin’e hakaret eden bağımsızlık yanlısı vekillere yönelik yemin metnine sadık kalmayanların vekilliklerinin düşmesi için Hong Kong’un mini anayasasının 104. maddesine şerh düşmüştü.
Yıl 2017’ye geldiğinde ise Pekin yönetiminin en yüksek yasama organı Çin Ulusal Halk Kongresi, Hong Kong’da milli marş ve Çin bayrağına saygı duyulması yönünde bir kanunu yürürlüğe koymuştu. Milli marşa kamuya açık alanda saygısızlık yapanların 15 güne kadar gözaltına alınmasının önü açılmıştı.
Yasa, Hong Konglu futbolcuların Çin Milli Marşı’nı yuhalamasının arkasından gelmişti.
Hong Kong Özel İdari Bölgesi liderine Çin yanlısı eleştirileri
Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nin baş yöneticiliğine 2017 Mart ayında seçilen Carry Lam, yerel halk tarafından Pekin yanlısı olmakla itham ediliyor.
Hong Kong seçim komitesinde bin 194 adayın oylarının 777’sini alarak yerel hükümette iktidara gelen Lam’in 1 Temmuz 2017’de düzenlenen yemin törenine Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in katılması, Pekin hükümetinin tüm dünyaya Lam’in arkasında oldukları mesajı olarak algılanmıştı.
Çin Ulusal Halk Kongresi’nin doğrudan bir yasa çıkararak, Hong Kong’daki şüphelileri iade almak için müdahale etmek yerine, Carrie Lam iktidarındaki yerel hükümet ve meclisin bu görevi kendi istekleriyle yerine getirmesi, Çin’in deklarasyona bağlı kalırken, “ateşi maşayla tutması” olarak yorumlanıyor.
Hong Kong toplumunun “tasarı” endişesi
Ekonomik gücü ve Asya’nın en önemli limanlarından biri olma özelliğiyle adından “kaplan” olarak söz ettiren Hong Kong, yerel Yasama Meclisi’nin (LegCo) suçluların Çin, Tayvan ve Makao’ya iadesi tasarısını yasalaştırma çabaları sonrası bölgede çok sayıda protesto gösterileriyle karşılaştı.
Protestolara sebep olan, şüphelilerin Çin’e iadesini kolaylaştıran yasa tasarısı, 3 Nisan’da parlamentoya sunulmuştu. Düzenlemeler, zanlıların Çin ana karası, Çin’in Makao Özel İdari Bölgesi ve Tayvan’a iadesini kolaylaştırıyor.
Muhalifler yasanın çıkması halinde bunun Çin’in Hong Kong’daki siyasi muhalifleri hedef almasıyla sonuçlanacağından endişe ediyor.
Hong Kong Özel İdari Bölge Baş Yöneticisi Carrie Lam, 15 Haziran’da yaptığı basın toplantısında, tasarının, toplumda çok büyük fikir ayrılıklarına yol açtığını ifade ederek yasal düzenlemenin askıya alındığını duyurdu. Ancak bu kararı yeterli bulmayan göstericiler tasarının tamamen iptal edilmesini istiyor.
Hong Kong yerel yönetiminin öncülüğünü yaptığı yasa tasarısı ABD ve İngiltere nezdinde tepkilere neden olurken, Çin hükümeti ise protestoculara karşı çıkarak, olayların “tolere edilemez” olduğunu savunuyor.
İade tasarısının çıkış noktası
Protesto gösterilerine neden olan iade tasarısı, Hong Konglu Chan Tong-kai (20) adlı bir gencin nisan ayının ortasında Poon Hiu-wing adlı kız arkadaşını Tayvan’da öldürmesi üzerine, Tayvan makamlarının Hong Kong’dan zanlının iadesini talep etmesi için hazırlandı.
Hong Konglu yetkililer, Hong Kong ile Tayvan arasında iade anlaşması olmadığı gerekçesiyle Chan’ı Tayvan’a iade edemeyeceklerini açıklarken, söz konusu katil zanlısının iade işleminin gerçekleşmesi için hazırlanan tasarı cinayet, tecavüz ve bazı kriminal suçları işleyenlerin iadesini öngörüyor.
Hali hazırda siyasi suçluları hedef almayan tasarıyı protesto eden Hong Konglular, iade tasarısının ilerde kapsamının genişletilerek, ifade özgürlüğü, siyasi özgürlükleri ve Hong Kong’da geçen yüzyıl boyunca süregelen yaşam tarzını ve hayatlarını etkileyeceğini öne sürerek Hong Kong’un güvenli bir yer olmaktan çıkacağını öne sürüyor.
Hong Kong’un kayıp kitap satıcıları
Hong Kong’da Çin Komünist Partisi aleyhine kitaplar satan 5 yerel kitabevi sahibi 2015 yılında ortadan kayboldu. Ortadan kaybolmalarının ardından 7-8 ay sonra Çin’de “gözaltında” oldukları ortaya çıkan satıcılardan bazıları kendilerini Çinli casusların kaçırdığını ve tutuldukları gözaltı süresince işkence gördüklerini söylemişti.
Yasa tasarısının genişletilmesi ve benzer olayların yaşanmasından endişe eden protestocular, tasarının meclisten geçmeden suçluların Çin hükümetine iadesinin tamamen engellenmesi gerektiğini savunuyor.
Bölgede 28 Nisan’da başlayan protestolar, her gün biraz daha siyasi gündemi meşgul ederken, bölgede suçluların iadesi tasarısı adı altında Pekin yönetimini hedef alan gösterilerin nereye kadar gideceği merak ediliyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *