Mısır’ın bir önceki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin başına gelenler ne Mısır’a has ilktir ne de Mısır’da askeri diktanın demokrasiye geçmesiyle son olacaktır…
Mursi Üzerinden…
Hüseyin Alan
Bölük pörçük, biraz da duygusal eksenli yazılarla gösterilen tepkiler, gittiği taziye evindeki ağıda katılan ama aslında kendi ölüsüne ağlayanları hatırlatıyor.
Allah ona rahmet etsin, Hasan El Benna çizgisindeydi; Seyyid Kutup çizgisi ile aradaki fark bilenlere ayandır; iki çizgi arasındaki fark AKP devriyle birlikte Türkiye’de hasseten muğlaklaştırılmaya çalışılsa da..
Bölgede, coğrafyada yerleşik siyasi kültür ilginçtir; sultanlar, hanlar, şahlar tarafından şahsen, kurumsal devlet tarafından hükmen temsil edilse de iktidarlar zorbadır; Nemrut’tur, Firavundur, Bizans imparatordur.
Tarihsel siyasal mirasta siyaseten katl meşrudur; iktidara, hanedanlığa, devlete karşı bir muhalif hareket ‘hainlik’ olarak damgayı yer, acımasızca bastırılır.
Bölgenin ve coğrafyanın yüzyıllara sari kökleşmiş siyasi kültüründe devlet asıldır; ‘tek örgüttür’, başka örgütlenmeler ya olmaz ya da olanlar devletin örgütledikleridir; ‘her şeyin doğrusunu o bilir’, herkes o doğruya itaat eder; doğal olarak yönetilenlerin ‘tanrısı’ hükmündedir.
Devlete yüklenen bu kutsallık, dolayısıyla devletlü sınıfı da kapsar; ‘devlet esas, din dahil gerisi teferruattır’ ilkesinin kabulü bu sebeple tartışılmaz. Devlet varsa yönetilenler vardır; güvenliği, rızkı, adaleti o sağlar..
Bölgede, coğrafyada, tarihsel süreçte iktidar sınıfının siyasi muhalifi yalnızca ‘İslami cemaatler’ oldu; Müslüman millet ‘din esas, devlet dahil gerisi teferruattır’ ilkesini siyasetleştirdikleri için devletin yakasına yapışacak, hesap soracak özerkliği bu sayede muhafaza etti; Reaya içinde Beraya statüsünü bu sebeple hep korudu.
İslami cemaatlerin; siyaseti dinden özerk kategori yapan ceberut iktidar sınıfıyla arasına itikadi mesafe koyması da bu sebepleydi.
Nitekim Selçuklu ve Osmanlı’da devlet, toplumsal hayatın şeriatle düzenlenmesine müdahale edemezken yalnızca kendi bürokratik devletlü sınıfına karışabiliyordu; bu yönetimlerde örf temelli devlet iktidarı ile İslam temelli toplumsal iktidar ikili yapısı sürdü geldi.
Modern çağda devletler kurumsal iktidarlarıyla toplumsal yapıyı da düzenleme iktidarını elde edince, İslami cemaatler de bu değişime sınıfsal statü olarak entegre oldu, kendi içinde dönüşerek devlet örgütlenmesinin içine girdi..
Bu ülkede sıklıkla dillendirilen 1000 yıllık tarih anlatısı, devlet iktidarının dinden bağımsız özerk bir kategori oluşunun tarihidir; aynı zamanda Müslüman milletin cumhuriyetin cumhuru, demokrasinin demosu oluş sürecinin de tarihsel meşruiyet arayışına cevaptı..
Arabı Farsı, Hintlisi Türkü, Kürdü Çerkezi fark etmiyor; bölge ve coğrafyada mukim kavimler modern çağda da tarihsel kökleri olan ortak siyasi kültürü yeniden üretmekle meşhurlar.
Mısır’ın bir önceki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin başına gelenler dolayısıyla ne Mısır’a has ilktir ne de Mısır’da askeri diktanın demokrasiye geçmesiyle son olacaktır; bölge ve coğrafyada 5 bin yıllık köklü kavimler tarihinin süregelen siyasi kültürünün laiklik ve demokrasi adıyla yeniden üretilmesinden başka değildir..
Mursi üzerinden verilen tepkilerin, gerek duygusal merkezli olsun gerekse coğrafyanın parçasındaki kendi yönetiminin daha iyi olduğuyla bağlantılı olsun fark etmiyor;
Bölgenin kaderini her şekilde tayin eden İslami siyasetin sahtelerinden kurtulup sahici olanının tarihe ve topluma yeniden gireceği, siyasi iktidarı da İslamileştireceği zamana kadar bu sürecek.
Bu iş oluncaya kadar nice Mursiler acı çekmeye devam edecek, niceleri de taziye yası ile vicdanlarını rahatlatmayı sürdürecek!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *