Değerlendirme ve Teşekkür Yazısı

Değerlendirme ve Teşekkür Yazısı

Ekim ayı itibariyle başlamış olduğumuz on beş günlük periyotlarla planlayıp gerçekleştirdiğimiz, bu yılki seminer programlarımızı malumunuz üzere 27 Nisandaki son buluşmamızla tamamlamış olduk.

Değerlendirme ve Teşekkür Yazısı

Sevgili dostlar, kıymetli kardeşlerimiz…

Ekim ayı itibariyle başlamış olduğumuz on beş günlük periyotlarla planlayıp gerçekleştirdiğimiz, bu yılki seminer programlarımızı malumunuz üzere 27 Nisandaki son buluşmamızla tamamlamış olduk. Çok şükür… Hep şükür…

Allah’a bizlere bu niyeti taşıyıp, amacımızı da gerçekleştirme fırsatı sunduğu için ne kadar hamd ve şükür etsek azdır. Bizleri müslümanlardan kıldığı, o iradeyi gösterip yolunda olmayı nasip ve lütfetmesi anlamında da Rabbimize sonsuz hamd-ü sena olsun…

Takdir edersiniz ki yıllara sâri bir şekilde, her ne gerekçe ile olursa olsun ihmal edilmiş, ertelenmiş, belki gerek görülmemiş, bir yönü ile de talep edilmemiş olmakla boşluk oluşmuş/oluşturmuş olan bu nevi buluşmalar ilk tertibinde risk de taşırlar. Lakin bizler bunu, işin nicel kısmını görmezden gelmeden ve fakat ciddiye de alarak bir karar verdik ve yola ‘Besmele’ ile koyulduk. Sizlerin de teveccühü ile bu işi çok şükür planlandığı gibi gerçekleştirmiş olduk. Bu manada teşekkürün yarıdan az olmayan kısmı da siz katılımcılarımıza, gönüldaşlarımıza, dostlarımızadır. Yine mekânın hazırlanmasında, çoban armağanı kabilinden de olsa ikramlar sunmakta emeği ve katkısı geçen tüm dostlara da ayrı ayrı teşekkürler…

Teşekkür ve takdirin diğer büyük kısmı ise davetimize icabet eden, bizlerle fikriyatını paylaşma nezaketi gösteren konuşmacılarımızadır. Bir beklenti içine girmeden, farklı zorlukları da göze alarak, ‘Bir şeyin zekâtı kendi cinsindendir!’ fehvasınca bilgilerinden bizim bilgi havuzumuza aktarımlar, gözlerimize tohumlar ekip kulaklarımıza sular serperek, zihinlerimizin beslenmesine şu veya bu şekilde katkıda bulunan değerli üstad, hoca, ağabey ve dostlarımıza kendimiz ve sizler adına da bir daha teşekkürlerimizi, selam ve hürmetlerimizi sunuyoruz. Allah ecirlerini versin!’, ömür ve bilgilerine bereket katsın diye dua ediyoruz.

Ramazan münasebetiyle bu yılki programı erken sonlandırdık, zira ramazan sonrası için bir boşluk oluşur ve toparlanmak zor olur endişesi taşıdır itiraf etmek gerekirse… Yanılmış olmayı çok isteriz inanın, her ne kadar denememiş olsak da! Malumunuz kimse denenmediği bir olayın ne suçlusudur ne de masumu… Şu da var ve inanıyoruz ki, Kur’an ayı, Kur’an nimetine karşı ittika ve şükür için tuttuğumuz, bizleri de tutmasını umduğumuz oruç ayı olan Ramazan başlı başına değerlendirilmesi, farklı içeriklerle dolu dolu yaşanması gereken ve bizim kendi gündemlerimizi oluşturmaya müsait bir aydır ve hepimizce bu hassasiyetlerle karşılanacak ve değerlendirilecektir.

Dostlar, hayat bir tercihler bütünü… Bir imtihandayız ve hesaba çekileceğiz. Kullukla mükellefiz… Yaptıklarımızdan, yapmadıklarımızdan, söylediklerimizden söylemediklerimizden, imkânlarımızı nasıl ve nereye sarf ettiğimizden mes’ulüz. Bir rengimiz var, bir duruşumuz var, bir derdimiz, davamız var diye iddiada bulunuyoruz. O halde bunu gereklerini yapmak ve iddiayı ispat için çalışmak, çabalamak durumundayız. Teori ile patriği örtüştürmek durumundayız. Dışarıda bir akış ve çoğunlukla kayış var, bunun farkındayız. Ama bu farkındalığın farkını da izhar etmek zorundayız. Birbirimizi uyarmak, desteklemek, yerine göre eleştiri ile doğrultmak gibi karşılıklı sorumluluklarımızı bihakkın yerine getirmekle vazifeliyiz. Bunlar ertelenemez, devredilemez! Arz talep dengesinde işlerin kotarıldığını da unutmamak gerek!

Bakınız, bir sohbet programıyla, hele on beş günlük periyotlarla bu işleri tamam görmek mümkün değildir. Ama bu ‘Kedinin asaleti fareyi görünce belli olur!’ vecizesince, ‘Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır’ kabilinden, ileriye dönük bizler hakkında oluşacak kanaatin de ipuçlarını sunar, renginizi belli eden donelerden sayılırlar. Saflarımızı sıklaştırmak, el ele, gönül gönüle vererek imkanlarımızı aynı amaç uğruna seferber edecek vesileler arayıp çabalar içinde olmak temennimizdir. Bu manada birbirimize muhtacız! Kimse kalkıp meseleyi ‘nicelik’ kavramına sıkıştırmamalıdır. Zaten herkes kendi ağırlığınca, kendi çekeri ve çapınca, kendi niteliğince çabalar içinde olursa, kendi gücünü doğru tesbit edip tamamıyla işe koşarsa o nicelik sorunu da ortadan kalkacaktır. Dikkat ettiyseniz bazı konuşmacılarımız kendi eksenleri etrafında bir kitleyi, sağ olsunlar oraya taşıdılar. Zonguldak, Bartın ve Kırşehir’i de hassaten ayrı sayacak olursak Angaralı refiklerimize çok iş düşeceğe benzer! İktibas lokalimiz ve dergisi (sitesi dahil) sizlere emanet… Talep ve tekliflerinize açığız… Orayı bir ‘yaşam’ alanına çevirip bir istişare, yardımlaşma ve dayanışma, bir çekim merkezi kılmak hepimizin elinde… Dinleyen olmayınca konuşmanın, okuyan olmayınca yazmanın, bir etki ve talep, toplu bir hareket hattı oluşturulamayınca kitlenin bir anlamı var mı?

Mesela piyasada dolaşan şu son Diyanetin bir raporu var, camiamızı ‘Kur’an diyenler’ kısmına dahil etmiş olmakla (ne kadar tartışmaya açık ve kısır bir niteleme de olsa, iyi ki o sınıftayız, elhamdülillah) beraber, yine bir tesbit var ki ‘maalesef doğru!’ demekten başka bir yol kalmıyor bize; ‘İktibas dergisi adı etrafında yayınları var ve sayıları az!’ diye. Şimdi buna ne diyeceğiz? Başımızı iki elimizin arasına alıp ciddi analizler ve öz eleştiride bulunmak zamanı gelmiş de geçiyor! Yarın çok geç! Bu aşamada kimse kalkıp da bana ‘Önemli olan nitelik, niceliğin ne anlamı var!’ demesin. Az emekle çok yemek olmaz! Bu bizim kitle iletişim aracımız! Onu berkitmek, talep edilir hale getirmek ve muhataplara ulaştırmak gibi bir derdimiz de olmalı, eğer burada bir hak ve hakikat kırıntısı görüyorsak… Bakınız biz, ‘olduk!’ demiyoruz, Nuh’un gemisini inşa ettik, kurtulduk da demiyoruz! ‘Gelin kurtulun!’ hiç demiyoruz! Önce kendimize gelelim, sonra ‘Biz’, ‘Bize’ gelelim diyoruz. Bu da hikmetle, hakikat yolculuğundan geçmektedir ki bunun anahtarı da Kur’andır. Bu manada ‘Sese, söze kulak verelim, sözün en güzeline tabi olalım:’ diyoruz.

Tamam, dergi bir araçtır, asıl amaç için bir vesiledir. Lakin bu şu imkanlar dahilinde küçümsenmemesi gereken, hem bilgilenme ve haberdar olma, hem tanışma ve yakınlaşma, hem birlik ve dirlik adına bir iletişim kanalıdır, internet sitemizin olduğu gibi… Kitleyle diyalogumuzun bir imkanıdır. Dostun dosta, sevgilinin sevgiliye bir mektubu, bir mendili, bir hediyesi gibi görmek lazım diye düşünüyoruz. Bu imkanları elimiz el verdiğince sahiplenip konu komşuya, çoluk çocuğa ulaştırmak küçümsenemeyecek, önemli bir başlangıçtır. Kendi gündemlerimizle beraber…

Son konuşmacımız Ramazan Yazçiçek’in deyimiyle, ‘sahte liman’ olan mazeretlerden kurtularak, ‘Dinimizin emanetçisi değil, sahibi olmak’ ve kalmak, azm-ü cehdi, bilinç ve şuuru içinde olalım.. Tek yekün içinde yazılıp çizilmekten, ‘verili olan’, bize dayatılan ve kendi ellerimizle ördüğümüz zindanlarımızdan kurtularak, sırat-ı müstakim üzere kalmak temennisiyle…

Evet, daha güzel birlikteliklere, daha sıkı birlikteliklerle yol alabilmek ufku ve niyetiyle, kalın sağlıcakla… Allah’a emanet olunuz!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *