Evet, seçimler oldu-bitti. ‘Reis koltuğu’ denilen mihraba oturanlar erdiler muradına. Seçim arifesinde işgal kuvvetleriyle milis kuvvetlere dönüştürülen halka ise, ‘kerevet’ olarak, seçimin bedelini ödemek düşecektir.
Seçimden Arta Kalan
Mehmed Durmuş
Bir seçim daha yapıldı ve bitti. Seçimden geriye ne kaldı? Öncelikle birileri -bu yazı kaleme alındığında henüz olmamıştıysa da- muratlarına erdiler. Bir yerel seçimden murat, ülkenin şehirlerini kimlerin yöneteceğine beş yıllığına karar vermek değil midir? Mevzuat denilen helvadan put bellidir. En azından yeni acıkma zamanına kadar durduğu yerde durmaktadır. Dolayısıyla yapılacak ve yapılamayacak işler de bellidir.
Seçimlerin tam bir savaş tamtamlarına dönüştürülmesi bu ülkenin ‘kaderi’ midir, geri kalmışlığın olmazsa olmaz bir şartı mıdır, yoksa dünya siyasetinin dayattığı, hakikaten başka türlüsü imkânsız bir realite midir, karar vermek zor. Bununla beraber, karar vermekte zorlanmadığım hususları paylaşmak istiyorum.
Hemen her seçimde hiç değişmeyen bir gerçek var: İktidar denilen düzeni kim elde tutuyorsa, arenadaki boğaya benzeyen bir oyunu oynamakta hiçbir beis görmemektedir. Boğa vurduğunu deviriyor. Önünde hiç kimsenin durmasını istemiyor, duranların olması onu daha da öfkelendiriyor. Bir hayat-memat meselesidir, ortalığı yakıp yıkıyor.
Bu seçimlere ‘bekâ’ meselesi damgasını vurdu. Öyle ya, ‘bekâ’ deyince akan sular dururdu… Kim, ülkesini gavurların ele geçirmesine bile bile evet der? Madem ki bekâ sorunu vardı, öyle ise iktidar partisinin hangi şehre kimi aday gösterdiğine dair bir soru sorulamaz, adayların mesela ahlakı var mı, yok mu diye sorgulanamaz, milyonlardan on binlere varıncaya kadar, bir şehri yönetmeye liyakatli midir diye akıldan bile geçirilemez. Çünkü bekâ meselesinin olduğu yerde bunlar küçük kalır. Öyle ya, yakın zamana kadar ‘bekâ meselesi’ deyince akla Fetö diye bir canavar geliyordu ve tabi ki iktidar partisinin adayları arasında bu Fetö canavarı ile şu veya bu şekilde iltisaklı olmuş bir kimse asla ve asla bulunamazdı… Bunu sormak bile vatan haini olmaya ramak bırakırdı insanı. Ama mesela, Fetö hangi şeytani hedeflere, hangi şeytani vasıtalarla ve hangi şeytani vasatlarda yardım ve yataklık etmişse, acaba o günkü şartlarda aynı vasatlarda, aynı vasıtalarla bir nebze olsun bu hedeflere katkısı olmuş bir aday bulunabilir miydi? Bunun cevabının çok keskin bir ‘hayır!’ olduğu açıktır. Çünkü ‘bekâ’ açısından bu cevap zaruridir.
Evet, seçimler oldu-bitti. ‘Reis koltuğu’ denilen mihraba oturanlar erdiler muradına. Seçim arifesinde işgal kuvvetleriyle milis kuvvetlere dönüştürülen halka ise, ‘kerevet’ olarak, seçimin bedelini ödemek düşecektir.
Benim aklımda ise asıl olarak daha başka bir iz kaldı. Bir seçim dolayısıyla, belediye başkanlığı koltuklarına filanın değil de, fişmekanın oturması adına bir kez daha liyakat, dürüstlük, doğruluk, mertlik, adalet, bir kavme olan kininizin sizi adaletsizliğe sevk etmemesi, karşındakinin gözündeki merteği görüyorsan da, hiç değilse sendeki saman çöpünü(!) olsun itiraf etmek gibi ahlaki ilkeler, bir mitingde ayaklar altında çiğnenen afişler misali yerlerde süründü, çer-çöp oldu. Bunun yerine, kavgada yumruk sayılmadı, hedefe giden yolda her şey mubah sayıldı, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmedi, rakibini alt etmek için her türlü dümen meşru görüldü, rakipler külliyen/istisnasız şeytanlaştırılırken, her fırka kendini alabildiğine melekleştirildi. Hasılı seçimden geriye, hak, adalet, dürüstlük, hakkına razı olma, kanaatkarlık, düşmanını bile imrendirecek bir vakar, dürüstlük, tok gönüllülük ve nezaket miras kalmadı. Allah ile aldatma yarışında sınır tanınmadı. Ülkenin camilerinde her Cuma günü Allah Rasulü’nün okuduğu hutbe dualarını biçimsel olarak yineleyen imamlar ve hatipler, ülkenin bekâsı adına, kim iktidarda, dolayısıyla kim gücü elinde bulunduruyorsa, onun adına hutbeler okudular. Tabi hutbelerde gücü elinde bulunduranların isimleri okundu dersek yalan söylemiş ve insafsızlık etmiş oluruz…
Bütün bu ‘hak’sızlık ve cehaletleri seçmeyenlere ise Allah ve Rasulü kaldı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *