Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, AA Editör Masası’nda soruları yanıtladı.
Kendisine, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemine ilişkin ABD’nin yaptırım tehditi içeren açıklamaları anımsatılan Oktay, “Bizim millete tehditin bir anlamı var desem siz inanır mısınız?” yanıtını verdi. Türk milletinin, tehdit dilini asla kabul etmeyeceğini belirten Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hepimiz için de böyledir. Kendi bireysel hayatınızda da bu böyledir. Yapmayacaksak da yaparız. Tehdit diline boyun eğen bir millet değiliz ki biz. Kurtuluş Savaşı’ndaki imkanlarımızı hatırlayın. Biz öyle bir ortamda bile tekrardan çıkıyoruz, küllerimizden doğuyoruz.
Burada tehdit diliyle değil, Türkiye kararını verirken sadece kendi çıkarlarını düşünür. Her ülke de böyle yapar. Her ülkenin hakkıdır. Bağımsız bir ülkedir. Bağımsız bir ülkenin yapacağı şey de tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmektir. Türkiye onu yapıyor. Kendi çıkarları neyse onun gereğini yapıyor S-400 ile alakalı, kendi kararını veriyor, kendi seçimini yapıyor.”
‘Herhangi bir konuda imza atmışsak gereğini yaparız’
NATO Genel Sekreteri’nin “Herhangi bir müttefikimizin herhangi bir ihtiyacı varsa kendi çıkarlarını, kendi savunmasını sağlayabileceği şekilde onun nereden temin edeceğine kendisi karar verir” ifadesini hatırlatan Oktay, şunları kaydetti:
“Resmi açıklama. NATO’nun diğer müttefikleri tarafından bunun örnekleri de var. Hemen yanıbaşımızdaki komşumuz Yunanistan. S-300’lerle ilgili. Efendim teknoloji farklıymış. Güldürmeyin bizi. Dolayısıyla S-400’lerle ilgili zaten biz kararımızı vermiş durumdayız, bunun anlaşması yapılmış, bunun görüşmeleri yapılmış. Başka ülkeler hiç kimse bizi kendisi gibi düşünmesin. Bugün şunu söyledik, ertesi gün vazgeçtik. Bugün imza attık, ertesi gün imzamızı aldık falan. Biz böyle bir ülke değiliz ki. Biz, herhangi bir konuda hele hele imza atmışsak bunun gereğini yaparız. Türkiye gereğini yapmıştır ve bunu da her platformda ifade etmiştir. Türkiye’nin burada böyle bir inatlaşma vesaire gibi bir tutumu da yok. Gene bir büyük devlet olarak tehdit vardır, sınırlarında tehdit vardır. Nereden çıktı bu S-400 veya Patriot ihtiyacı hatırlayın, Suriye’deki şeyleri, Türkiye’ye karşı fırlatılan füzeleri hatırlayın. NATO müttefiklerinden zaten kendilerinin Patriotları getirdiği zamanları hatırlayın. Ondan sonra hadi bakayım aldılar, gittiler. Nereye gidiyorsunuz, tehdit var burada? Götürüyoruz. Ne yapmamı istiyorsunuz benim? Elimi, kolumu bağlayıp beklememi mi istiyorsunuz. Peki Türkiye’nin tehditi var NATO neredesin? NATO burada mı o gün? Yoktu.”
‘Türkiye, çıkarları doğrultusunda karar verir’
O zaman da Türkiye’nin kendi çıkarları doğrultusunda kararlarını vereceğini yineleyen Oktay, “Buyrun Patriot alalım. Ortada bir şey yok. Acil bir ihtiyaç var, ver şunu. Yok kongresiydi, yok bilmem nesiydi, yok bilmem şu kararıydı. Bir ton hantal bir karar verme sürecinin tamamını sen bana uygulayacaksın.” dedi.
Patriotların alım şartlarıyla alakalı da sıkıntılar çıkarıldığını anlatan Oktay, gerek fiyat gerekse kredilendirme boyutu açısından piyasanın çok ötesinde şartlar sunulduğunu söyledi.
Türkiye’nin sadece teknoloji tüketen bir ülke olmaktan yıllar önce çıktığını vurgulayan Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunu da gizli yapmıyoruz, apaçık. Bağıra bağıra söylüyoruz. Türkiye artık teknolojiyi sadece kullanan bir ülke olamaz. Savunma alanı da dahildir. Bir iş birliği yapacaksak burada bir teknoloji transferi olacaktır, olması lazım. Şimdi bunların hepsine ‘hayır’ diyeceksiniz. Bana acil lazım, ver. ‘Vermem.’ Alımla alakalı daha uygun şartlarda ver. ‘Olmaz.’ Krediyle alakalı şu var. ‘Olmaz.’ Teknoloji transferiyle alakalı birlikte bir şey yapalım. ‘Olmaz.’ Ne yapmamızı istiyorsunuz. Elimizi, kolumuzu bağlayıp birilerinin gönlünün olmasını bekleyemeyiz. Türkiye ihtiyacı çerçevesinde komşusuna döndü. Ne var orada? S-400 var. S-400 ile ilgili aynı şartlar onlara da sunuldu zaten, farklı bir şey konuşulmadı. Aynı şartlar. Benim çok acil ihtiyacım var buna. Bunun alımıyla, maliyetiyle alakalı, daha düşük maliyetle ve kredi boyutunda şuna ihtiyacım var. ‘Tamamdır.’ Ama benim burada bir şekilde bunun ortak üretimiyle alakalı da şu şartlarım var. ‘Tamamdır.’ Bu da bütün dünyanın gözü önünde. Gizli kapaklı, kapılar ardından yapılan bir şey değil. Bu da apaçık konuşulan ve gerekli çerçevede de paylaşılan bir şey. S-400 kararı böyle verilmiştir.”
İlk teslimat Temmuz’da
S-400’lerle ilgili bir başka soruya Oktay, “İlk teslimatı temmuzda almayı düşünüyoruz S-400 ile alakalı. Bu tarafta Patriotlarla alakalı söylediğim 3, 4 ana konuda böyle paket bir teklif henüz elimizde yok. Olduğu anda ilgili kurumlarımız bunu değerlendirirler.” yanıtını verdi.
Başka bir soru üzerine de Oktay, “Tabii ki avantajı var. Ortak üretim yapıyor olmamız. İşte S-500 ile alakalı da aynı şey. Daha da ileri bir teknoloji anlamında bir iş birliği bizim amacımız.” açıklamasında bulundu.
Oktay, Patriotlarla ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Hepsini al ya da bırak değil. Apaçık söylüyoruz. S-400’ü almamız bizim Patriotlarla alakalı almıyoruz anlamında değil. Bizim ihtiyacımız var ve orada da eğer ki bizim şartlarımız sağlanırsa oturur konuşuruz bunu. Zaten Savunma Sanayi Başkanlığımız da dahil bununla ilgili her türlü değerlendirmeyi… Bu görüşmeler devam ediyor. Şu anda da devam ediyor. Şu an için de bu hala geçerlidir. Bütün uygun şartlar sunulduğu zaman bugün bile konuşulabilecek bir şeylerdir. Bu, üzerinden böyle spekülatif şeylerin konuşulabileceği bir alan değil aslında teknik bir konu. Son derece de açık, masada çok rahat konuşabileceğimiz ve Türkiye ile anlaşılabilecek şartlar bellidir. Dolayısıyla da burada açığız, çok açığız biz.”
Türkiye’nin Amerika ile S-400 üzerinden gerildiği iddiaları anımsatılarak, “Amerika ile bir teknik alanda müzakere edilen süreç bu kadar göz önünde olmalı mı?” sorusunun sorulması üzerine Oktay, şunları söyledi:
“Kanaatim, görüşüm, Türkiye’deki piyasanın bugünkü ve gelecekteki durumuyla S-400’ün uzaktan yakından bir alakası yok. Teknik, iki ülke arasında görüşülen bir konu. Amerika’nın kendi içerisinde görüş ayrılıkları olabileceği… Bu sadece tek, Türkiye ile ilgili olan bir konu değil. Birçok konu var. Amerika, Çin ve Hindistan ile de aynı şeyleri yaşıyor. Bir bakıyorsunuz AB’den A, B, C ülkesiyle yaşıyor. Aynı şeyi Kanada, Meksika ile yaşıyor. Buna onlardan sadece bir tanesi gibi bakmak lazım. Bunu, ‘Ne oluyor gene Türkiye ile Amerika arasında bir şey mi var?’ şeklinde değerlendirirsek yanlış olur.
Biz son derece açığız, netiz. Teknik bir konu. Yüzlerce konu olabilir, onlardan bir tanesi. ‘Bu piyasaları şöyle etkileyecek, böyle etkileyecek’ şeklinde büyütülecek bir şey yok. Orada öyle bir şey görmüyorum. Hele hele doğrudan bir bağ kurulabilecek hiçbir şey yok. Şu anda piyasalarımız ekonomik göstergeler boyutunda da oldukça güçlü gidiyor. Sadece toparlanma, dengelenme anlamında değil, iyileşme. Çok iyi gidiyoruz ki 1 Nisan’dan sonra 31 Mart akşamında çok daha şahlanarak…”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *