Hangi mümin seküler iktidarı, haram serveti, şuh dilberi, zulme dayalı gücü, ateşe çağıran çokluğu.. satın alır da bunlara karşı imanını satar. Bunlar cennetten daha mı yücedir? Değerlidir? Kıymetlidir?
1: Gavur aklı dedi ki “iktidar bozar, mutlak iktidar mutlak bozar!” Başka bir gavur aklı da “güç, bozar ve yeniden dizer.” dedi.
İlk bakışta doğru gibi geliyor, ikna edici gözüküyor. Burdan hareketle her tür otoriteye dolayısıyla iktidara ve devlete kategorik olarak ideoloji ve değer yüklü reddiyeci yaklaşımı bir kenarda tutalım. İşin doğasına ve yapısına bakalım ve soralım, hakkaten bu iş onların söyledikleri gibi midir? Yoksa insanın günahına mazeret bulması, aczine ve putperestliğine işaret midir?
2: Müslüman akılla düşünelim: Kainat, içindeki tüm varlıklarla birlikte yaratıldı. Her varlığın bir yaratılış sebebi var, insandan gayrısı vazifesini yapar. İnsandan gayrısı isteyerek kulluğu kabul ettiler, bir düzene uyarak vazifelerini yapıp duruyorlar. Emaneti üstleneceğine ezelde söz verdiği halde insan, dünyaya geldiğinde çoğunlukla bu sözünü tutmadı. Nankörlük etti.
İşte bu nankörlük meselesi, varlıklarla kurulan münasebetlerde açığa çıkıyor. Varlıkların bunda bir kusuru vebali yoktur ama düzeni bozarak ifsadı yayan insan bu varlıkları amacı dışında kullanarak zulme sapıyor.
3: Şu halde demeli ki, iyi ki var etmiş Allah her varlıkta olduğu gibi “iktidarı, serveti, kadını, gücü, sayısal çokluğu.”
Bunlar yaratılışı itibarıyla kendi başına bozucu araçlar ve sayelerinde elde edilen imkanlar değildir. Asla değildir. Yaratılan her varlık gibi bunlarda kendileri aracılığıyla görülmesi gereken işler içindirler.
Helal yoldan elde edildiklerinde hayrı yaymaya, adalet temelli iş görmeye yararlar. Şükrü eda ettirirler. Tam da müminlere lazım ve layık imkanlardır.
Haram yoldan elde edildiklerindeyse zulmü etkinleştirir, isyanı ve nankörlüğü tetiklerler. Tam da gavurun gavurluğunu açık eden vasıflarıyla.
4: Bizi aldattılar, bunlar var ya bunlar, bozar dediler. Doğası bu dediler. Bozulanları da gösterip aklımızı katıştırdılar. Hatta bunları elde etmenin yolu haramdan geçer diye imanımızla oynadılar. Helal yolları güya imkansız kıldılar.
Biz de unutuverdik hemen, her şeyde olduğu gibi bunların da Allah’ın elinde olduğunu, insanlar arasında devran ettirip döndürdüğünü, isteyene ve hak edene verdiğini, bu sayede kimin ne mal olduğunun ortaya çıkartıldığını.
Biz bunları istedik miydi yahut ne için istediydik hatırlıyor muyuz? Haram yoldan isteyene veren Allah helal yoldan isteyene cimrilik mi etti haşa. Hele bi düşünelim.
Bu varlıklar ve imkanlar yaratılışı ve varlık oluşu gereği niçin var edildi? Bozmak için mi? Bu nasıl bir muhakemedir böyle? Bir mümin nasıl böyle düşünebilir?
İman ettik ki diğer varlıklar gibi bunlar da kendi başına bozmazdı, bozucu değildi insanı. Çünkü bunlar ilah değildi, böylesi kudret ve iradeye sahip güç değillerdi.
Tam tersine, zaten bozuk olanları, bizim daha önce göremediğimiz ama bunlar vasıtasıyla ancak öğrendiğimiz aslı bozukları açığa çıkartır, faş ederdi..
Olmasaydı iktidar, mülk, servet, kadın, çokluk, güç.. biz nasıl hayrı yayacaktık? Yaratanı ve bunları vereni hatırlayıp şükredecektik?
Yahut nereden tanıyacaktık riyakarı, münafığı, müfsidi, zalimi, müşriği, müstağniyi.
Müslümanca düşündüğümüzde böyle bakarız meselelere. Her şeyde, her oluşta ve gelişmede olduğu gibi. Her varlığın bir yaratılış sebebi olduğunu bildiğimiz gibi.
5: Gerçekten iman etmiş, Allah’a güvenmiş, yegane ilah olarak ona itaat ve ibadet etmeye ahdetmiş, dolayısıyla bu dünyada imandan daha yüce başka bir değer tanımamış müminleri kim, neyle satın alabilir, bi düşünsenize.
Hangi mümin seküler iktidarı, haram serveti, şuh dilberi, zulme dayalı gücü, ateşe çağıran çokluğu.. satın alır da bunlara karşı imanını satar. Bunlar cennetten daha mı yücedir? Değerlidir? Kıymetlidir? Yahut helal yoldan ele geçirdiğinde hangi mümin bunları zulmetmek için kullanır? Kötülüğü yayar?
Şu halde bunlar, sinelerinde gavurluğu taşıyanları bozar yahut, zaten aslı bozukları açığa çıkartır. Fakat müminleri bozmaz, bozamaz. Çünkü müminin aslı düzgündür.. Hele bi düşün!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *