Bir zamanlar Müslümanlar bir millet idiler. Bu millet “baş başa bağlı, baş şeriata bağlı” düsturuyla hareket ettikleri her zaman diliminde birbirlerine dost oldular, dünyaya hükümranlık ettiler.
Üç kardeş
Hüseyin Alan
1.Bir zaman babaları sağken ve başlarındayken birlikte ticaret yapan, ortaklaşa hareket eden, kasası kesesi bir olan, ayrı baş çekmeyen üç kardeş varmış. Bir süre sonra içlerinden birisi rahatsızlanmış, işe güce gidemez olmuş, diğerleri ticaretelerine devam etmişler.
Gel zaman git zaman babaları yaşlanmış, ölüm döşeğine düşmüş. Çocuklarını toplamış başına şu vasiyeti yapmış: “Evlatlar, sakın birbirinizden ayrılmayın, ‘birimiz çok çalışıyor diğerimiz az demeyin, elin kızı ve adamı aranıza girmesin, olgunlaşmamış çocuklarınızı söz sahibi yapmayın yoksa, aranıza fitne girer, husumet başlar, ayrılık gelir, parçalanırsınız, bir daha bu beraberliği ve gücü bulamaz ele güne rezil olur, ona buna muhtaç duruma düşersiniz.’ Ardından ilave etmiş “kardeşlerinizden birisi rahatsız ve eksikli olduğu için işle güçle uğraşmıyor diye, sakın ola ki biz çalışıyoruz o boş duruyor ve sırtımızdan zengin oluyor diyerekten onu ayrı tutmayınız, bilemezsiniz, belki de Allah ticaretinizi ve huzurunuzu onun vesilesiyle selamete kavuşturuyordur.”
Çocuklar baba vasiyetini bir süre tutmuşlar, işleri daha iyi gitmiş, kazançları daha da çoğalmış, diğer kardeşlerini de koruyup kollamışlar. Daha sonra ticaretle uğraşanlardan biri diğerine “yahu biz habire çalışıyor didiniyoruz, oysa kardeşimiz hiç çalışmıyor, işe güce gelmiyor, gayette rahat ama kazancımıza da servetimize de ortak. Gel şunun hissesini ayırıp kendisine verelim, iki kişi devam edelim, bana zor geliyor” deyince diğeri:
“Babamızın vasiyetini unuttun mu, ‘nasibinizin bereketinin hanginizde olduğu belli olmaz, diğer kardeşinizi sakın ayrı tutmayın belki Allah onun vesilesiyle sizin işlerinizi yoluna sokacak’ demişti. Bunu duyan ve itiraz eden kardeş ikna olmuş, eski hal üzere devam edip gitmişler, dünyada ne muratları varsa ermişler…
2.Bir zamanlar Müslümanlar bir millet idiler. Bu millet “baş başa bağlı, baş şeriata bağlı” düsturuyla hareket ettikleri her zaman diliminde birbirlerine dost oldular, dünyaya hükümranlık ettiler. İslam onların elinden tuttu aziz kıldı, bileklerini büken yoktu. Aralarında kavgaları olsa da kafirleri dost edinmediler, sen ben davası gütmediler, ayrı gayrı hareket etmediler, parçalanıp zayıflamadılar, ele güne muhtaç vaziyete düşmediler.
Gel zaman git zaman Müslümanlar bir millet iken baş edemediği, her denemesinde bir türlü yenemediği için boyun eğdiği ama bu durumdan da kurtulmak isteyen kafirler musallat oldu Müslüman millete. Bu gücü nasıl parçalarız da zayıflatıp birbirine düşürür sonra da hepsini kendimize muhtaç ederiz diye planlar yapıp durdular. Gelip gidip akıl verdiler, fitne soktular. İçerden adamlar satın aldılar. Sonunda başarılı oldular.
Diyorlardı ki “bakın bize, Avrupa’da ayrı milletler olduk, bağımsız ve egemen devletler kurduk, sanayileştik, zengin olduk, bilimde teknolojide ileri gittik, askeri bakımdan güçlendik. Buraya gelene kadar krallardan, aristokrasiden, Kilise’den çok çektik ama şimdi laikiz, demokrasimiz var, modern kentler kurduk, her birimiz özgürüz. “Bizim gibi” olmak istiyorsanız parçalanın, bizi taklit edin, ayrı baş çekin, çocuklarınızı gönderin eğitelim, planlar verelim tatbik edin, paralar verelim kalkının…”
3.Allah kitabında kafirlere ve müşriklere dar kafalı, akılsızlar manasına “sefih-süfeha” diyordu, Müslümanlara en son bir millet olmayı öğreten Hz.Peygamber bunları “cahiller-akılsızlar-ataları da bir şey bilmezler” olarak niteliyor, “taptıklarınız hiçbir şey değildir” diyerek aşağılıyordu. Çünkü bunlar “çokluk” denen tanrılara tapıyorlardı. Çokluk dedikleriyse servet ve sayısal çokluktu.
Müslüman millet kafirlerin sözlerini işitirken Allah’ın sözünü terk ettiler. Peygamberin yaptıklarını unuttular da yolunu terk edip kafirlerin gittikleri yolu takip ettiler. Onlara özendiler de onların sünnetini ihya ettiler. Sanki tarihte hiç yaşamamış gibi oldular da her birisi kendi başına buyruk olma yoluna girdi. Bu sünnet hoşlarına gitti. Kafirleri dostlar edindiler. Dolayısıyla birbirlerine düştüler, ayrı ayrı baş çektiler. Parçalandılar ve dağıldılar. Onlar İslam’ı terk edince İslam’da onları terk etti. Güçleri ellerinden gitti, izzetleri kayboldu.
Epey zaman oldu bu hikayenin başlangıcına. Şimdilerdeyse hala o ayrılığın ceremesini çekiyorlar. O yetmezmiş gibi aralarındaki meseleleri çözmek için dahi kafirin aklına uyuyor, onların gösterdikleri yolları takip etmeye devam ediyorlar. Sanki başlarına gelenler yetmezmiş gibi. Sanki ellerinde kitap, önlerinde peygamber yokmuş gibi. Sanki tarihe yeni girmişler gibi.
4.Hasılı kelam kıssalardan hisseye gelirsek: Birinci hikayede murada erme, ikinci hikayede hüsrana uğrama var. Murada erenler vasiyete uymuş, nasihata kulak vermişlerdi. İkinci hikayedeyse Allah’ın kafirleri dost edinmeyin tavsiyesi kulak arkası yapılmış, Hz. Muhammed’in sünneti terk edilmişti. Sünnet dedikleriyse efsaneleştirilmiş yahut sıradanlaştırılmış Peygamberin sakalı, elbisesi, sidiği, yiyip içtiği gibi dinle alakasız gıldır gıcık şeyler yahut, yaşadığı zamanın ve şartlarının ürünü bir kahramanının yapıp ettikleriydi… Elbette ki ilahi adalet yerini bulacaktı, buldu ve hüsran geldi.
Müslümanlar artık tek bir millet değiller. Dinleri de tek bir İslam değil. Hal vaziyetlerine göre şiisi, sünnisi, vahhabisi, laiki, radikali, hümanisti, ırkçısı, vatancısı vs ayrı ayrı din icatçıları! Hikayenin başladığından bu yana o gün bu gündür ayrı ayrı ‘milletler’ oldular. Birbirilerine düştüler, başlattıkları kavgayı hala sürdürüyorlar. Gele gele geldikleri yer her birisi ele güne muhtaç durumda, kafire el avuç açıyor, ağzına bakıyorlar.
İkinci hikayede muradına erenler Kafirler oldu! Kafirlerden de evveliyatta para biriktirmiş, mali gücü ele geçirip Müslümanlara akıl verenleri dahil ayırım gözetmeksizin tüm milletlere hükmeden bir azınlık oldu. Şimdi onlar gayetten mutlular. Ellerini ovuşturuyor, uzaktan seyredip keyif çatıyorlar çünkü, dünya milletleri çalışıyor ve çatışıyor, onlarsa servetlerine servet katıyorlar. Öylesine rahatlar ki sormayın, zira onlara bu dünyada hesap soracak Müslümanları da kendilerine benzettiler!
(huseyinalan.com)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *