Tarikat Sistemi ve Kapitalist Tarikatlar

Tarikat Sistemi ve Kapitalist Tarikatlar

Tasavvufi tarikatlarda “Mürid, şeyhin elinde gassalın elindeki meyyit gibidir” anlayışı gereği nasıl ki körü körüne bağlılık ve sınırsız-ölçüsüz mutlak tâbiiyet söz konusu ise, kapitalist tarikatlarda da aynı sistemin hâkim olduğunu görmekteyiz.

TARİKAT SİSTEMİ VE KAPİTALİST TARİKATLAR

Şükrü Hüseyinoğlu

Türkiye’de tarikat mefhumu konusunda yanlış bir kanı var. Tarikat deyince akla doğrudan tasavvuf geliyor ve bu mefhum, tasavvuf anlayışıyla eşleştiriliyor. Oysa “tarikat” bir anlayışın değil, örgütlenme biçiminin adıdır.

Tarikat; tepede kendisine sorgusuz-sualsiz tâbi ve itaat olunan bir liderin bulunduğu ve bu mutlak bağlılığın alta doğru zincirleme olarak işletildiği piramit usulü bir örgütlenme sistemidir. Bu örgütlenme biçimi, tevhid akidesi ekseninde bilgili ve bilinçli adil bir toplum inşa etmeyi gaye edinen İslam’la taban tabana zıttır.

İslam, bâtıl kültürler ve onlar üzerine inşa edilen zulüm sistemlerinin yaptığı gibi toplumsal yapısını piramit sistemi üzerine kurmaz. İslam, Âlemlerin Rabbi’nin bildirdiği ölçülere tâbiiyet konusunda herkesin aynı düzlemde bulunduğu ve bu ölçüler karşısında herkesin eşit derecede sorumlu olduğu yatay bir toplumsal yapı kurmayı amaçlar.

İslam toplumu, siyasi veya “dini” liderlere körü körüne tâbi olup itaat eden bilinçsiz yığınlardan değil, dininin tekliflerini ve sınırlarını bilen, akleden, sorgulayan, istişare eden katılımcı fertlerden oluşur.

Tarikat yapılanmaları ile İslam’ın toplumsal yapılanma biçimi arasındaki farkı anlatmak için şu gerçeği ifade etmek yeterli olsa gerektir: Tarikat yapılanmalarında aklı kullanmak, İslam’da ise aklı kullanmamak kınanma sebebidir.

Bir tarikat yapılanması içinde bulunan insanlardan istenen, kendilerine söylenenleri sorgusuz-sualsiz kabul edip yerine getirmeleridir. İslam ise, insanlara akletmeyi ve neye niçin inandıklarını ve neyi niçin yaptıklarını bilmeyi şart kılmaktadır.[1]

İnsanları körü körüne bir bağlılığa mahkûm eden tarikat yapılanmaları, böylece neye niçin inandıkları ve neyi niçin yaptıkları bilgi ve bilincinden yoksun kalan yığınları, her türlü iş ve istikamete zahmetsizce yöneltebilmektedir.

Bu durum, sanılanın aksine yalnızca “dini alan”la ilgili bir sorun değildir. Bugün dünyada ve Türkiye’de faaliyet gösteren binlerce “seküler tarikat” yapılanması söz konusudur. Özellikle de, kamuoyunda daha çok “saadet zincirleri” olarak bilinen yapılanmalar, tam anlamıyla birer “kapitalist tarikat” durumundadırlar.

Tasavvufi tarikatlarda “Mürid, şeyhin elinde gassalın elindeki meyyit gibidir” anlayışı gereği nasıl ki körü körüne bağlılık ve sınırsız-ölçüsüz mutlak tâbiiyet söz konusu ise, kapitalist tarikatlarda da aynı sistemin hâkim olduğunu görmekteyiz. Onlar da piramit sistemlerini “lidere mutlak bağlılık” anlayışı ve insanların birbirinin sırtına basarak yükselmesi mantığı üzerine inşa etmektedirler.

Birkaç yıl önce akraba çevremden birkaç gencin, kısa yoldan zengin olma hayalleriyle Network Marketing adlı kapitalist tarikat sistemine girmeleri vesilesiyle onların eline verilen dokümanlardan (bu tarikatın tabir yerindeyse kutsal metinlerinden) birinde okumuştum. Madde madde sıralanan prensiplerinden biri de “Liderinizi sorgulamayın” şeklindeydi. Kişilerden, kendilerini sisteme katan liderlerini (bu sistemde bir kişinin sisteme girmesine vesile olan, onun doğal lideri kabul edilmektedir) asla sorgulamamaları ve onlara bağlılık göstermeleri vazedilmekteydi.

(Yeri gelmişken, bizim onca uyarılarımıza rağmen bu kapitalist tarikat macerasından vazgeçmeyen ve yaklaşık bir yıl, birçok da arkadaşlarını bu bataklığa bulaştırarak çaba gösteren gençler, büyük bir hüsran, ekonomik kayıplar ve insan ilişkilerinde sorunlar yaşayıp, sonunda lanet ederek bu sistemi terk ettiler.)

Söz konusu “kapitalist tarikat” yapılanmalarının, bugün dünyada en yaygın örgütlenme biçimi olduğunu söylememiz sanırız abartı olmaz. Amway, Avon, Network Marketing, Mega Holdings gibi kapitalist tarikatlar, hemen her ülkede faaliyet göstermekte ve yüz milyonlarca üyeye sahip bulunmaktadır.

Türkiye’de halihazırda en çok üyesi olan örgütlenme biçimi, yukarıda bir kısmının adını zikrettiğimiz kapitalist tarikat yapılanmalarıdır. Bu yapılanmalarda insanlar, vaad edilen seviyelere çıkmak ve iyi paralar kazanmak gayesiyle sisteme sürekli başka insanlar kazandırmakta ve onların sırtına basarak yükselme hesapları yapmaktadır. Zaten sistem bu mantık üzerine kurulmuş durumdadır.

“Kapitalist tarikat yapılanmaları” olarak nitelendirdiğimiz bu şirketlerin etkisi gün geçtikçe artmaktadır. Bugün Türkiye’de birçok tasavvuf tarikatı da, söz konusu şirketler için insan kaynağı işlevi görmektedir.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki; ister din adına, ister dünyevi menfaat adına olsun her türlü tarikat örgütlenmesi biçimi bâtıldır ve bunlardan uzak durulmalıdır. Zira bu örgütlenme biçimi, insan onuruna, izzetine, insanın var ediliş gayesine aykırıdır.

DİPNOT
1- “Allah’ın izni olmaksızın hiç kimse için iman etme (imkânı) yoktur. O, aklını kullanmayanları rics üzere bırakır.” (Yûnus, 10/100); “Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalb, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ, 17/36)

(Not: Bu makale ilk olarak 2014 yılında VenharHaber sitesinde yayınlanmıştır)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *