Alper Görmüş: Türk medyası her zaman devlet yanlısıydı

Alper Görmüş: Türk medyası her zaman devlet yanlısıydı

Kendisini bir demokrat olarak tanımlayan Alper Görmüş, Euronews’a verdiği mülakatta Türk medyasını demokratik bulmadığını, Cumhuriyet döneminden beri medya kendisini devletin çocuğu olarak gördüğünü ileri sürdü.

Gazeteci Alper Görmüş, Euronews Türkçe’nin sorularını yanıtladı:

Euronews: Yıllardır Türk medyasının sorunlarına ve olayalar karşısındaki sorunlu yaklaşımlarına işaret eden yazılar yazdınız. Gelinen noktada günümüz Türk medyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alper Görmüş: Türk medyası özü itibariyle işleyen demokrasilerdekilerin tersi bir işleve sahip. Yani demokratik bir ülkede medya toplumun bir parçasıdır zaten dördüncü kuvvet medya tanımı da bunun için yapılmıştır. Yani medya toplum adına devleti denetler. Malesef Türkiye’de öyle olmadı. Cumhuriyet döneminden beri medya kendisini devletin çocuğu olarak gördü. İktisadi bağımlılığının yanına ideolojik bağımlılığını da ekledi, dolayısıyla medya iktidarda kim varsa onlar adına hareket etmiştir. Normalde toplumun taleplerini yukarıya iktidara iletmek gibi bir işlevi olması gerekirken tam tersi devletin topluma dair tahayyüllerini topluma nasıl şekil vermek istiyorsa ona dair talimatlarını tırnak içinde topluma enjekte eden, boca eden, bir anlamda toplumu korkutan bir rol oynamıştır ve oynamaktadır. Bu hep böyle oldu. İktidar deyince Türkiye’de yine bir ayrım yapmak lazım. Her zaman hükümet deyince iktidar anlaşılmadı. Bunun nedeni iktidar silahlı, silahsız bürokratik güçlerin elindeyken hükümetler daha basit işlere bakardı, devleti yönetme işini yukarıdan başkaları yürütürdü.

İlk kez eski merkez medya ve iktidar medyası külliyen iktidarın emrinde
O zamanlar medya onların medyasıydı. Sonra Türkiye’de seçimle gelen bir parti gerçek anlamda iktidar oldu ve bir kapışma dönemi yaşandı. Türkiye’de seçimle gelmiş iktidarın ilk kez gerçek iktidar olma çabasını gördük ve belli bir noktadan sonra kendi yerini sağlamlaştıran iktidar zaten kendi medyasını da kurdu. Hem merkez medya hem de hükümet medyası bütünüyle iktidarın hizmetine girmiş oldu. Şu anda bu aşamadayız. Türkiye’de medya zaten hep devletin ideolojik bir aygıtıydı. Burada önceki dönemlerde görülmeyen birşey oldu ve hem eski merkez medya hem de iktidar medyası külliyen iktidar çevresinde örgütlenmiş oldu. Bu kadar güçlüsünü görmemiştik, ilk kez böyle güçlüsünü görüyoruz. 1960’lı yıllara kadar Türkiye de medya devletin çocuğu olarak kaldı, çünkü devlet onu iktisadi olarak denetleyebiliyordu. 1980’lerden sonra durum değişti ve kendi ayakları üzerinde durabilen medya oluşumları ortaya çıktı. Hep denildiği gibi 1990’lı yıllarda ise hükümet kurabilen ve hükümet devirebilen bir güce ulaştı.

Bugün iktidarın medyaya baskısı yok medya ondan gelen herşeye gönüllü
Bugün ise hükümet, iktidar medyadan ne istiyor?: Kendi tabiriyle milli ve yerli olmasını istiyor. Afrin gibi meselelerde farklı bir ses çıkmasın istiyor. Hatta bunun için başbakan gazete sahipleri ve genel yayın yönetmenlerini çağırıp toplantı yapıyor. Dolayısıyla devletin medyaya kendi ideolojisini yayması için herhangi bir baskısı yok, bir baskı da gerekmiyor. Medya zaten buna gönüllü. Bizim devlet ile medyamızın ilişkisinin diğer demokratik ülkelerdekinden farkı, medya çok kolay bir şekilde iktidara gönüllü olarak, baskıya gerek duymaksızın yardımcı olabiliyor.

Euronews: Yakın bir gelecekte Türkiye’de özgürlükçü ve demokrat bir medya olur mu?

Alper Görmüş: Bir dönem Türkiye demokrasisinin önünde engel olarak gördüğümüz, ben kendimi de demokratlar içerisinde zikredersem, bizim bakışımıza göre Türkiye bürokratik bir yapı tarafından çevrelenmiş onun tarafından yönetilen demokrasisi güdükleştirilmiş bir yapıydı. Bu zincirin 2000’li yıllardan itibaren parçalanma imkanı belirdi. İlk kez sivil bir iktidar halkın oylarına sahip çıkarak bir takım irili ufaklı darbe girişimlerini atlatarak bir ümit oldu. Fakat sonra bu iktidar hepimizi ümitlendiren geleceğe dair vaatlerinden vazgeçti. Bunun birçok sebebi olabilir, belki korktu. Ben en başından beri buradan demokratik bir hal ortaya çıkmaz görüşüne katılmıyordum.

İktidarı denetleyebilecek bir medyanın çıkması zor

O zamanlar ümitliydim çünkü Türkiye askeri vesayeti geriletecek, demokratikleşecek, dolayısıyla demokratik bir medya ortaya çıkacaktı. Ülkede demokrasi vasatı neyse medya da öyle oluyor. Türkiye’de çoğulculuk, ifade özgürlüğü geliştikçe medya da gelişecek, büyüyecek diye düşünüyorduk. Ama zamanla otoriterleşen, çoğulculuktan hiç hazzetmeyen bir iktidarla karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla bu ortamda iyimser olmamız için bir neden yok. Çok kısa vadede iktidarı denetleyebilecek hakikat peşinde koşan hür bir medya yapısının oluşacağını düşünmüyorum. Yakın bir gelecekte demokratik, özgürlükçü bir medya için eskiden daha iyimserdim ama bugün bunun çok uzağındayım.

Euronews: Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) son Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 157’nci sırada ve gazetecilik yapmanın zor olduğu bir ülke. Bir de aralarında bir dönem sizin de birlikte çalıştığınız Ahmet Altan gibi, Mehmet Baransu gibi birçok isim ağırlaştırılmış müebbetle karşı karşıya. Bu durumu nasıl değerlendirisiniz?

Alper Görmüş: Ne yazık ki şuan kendilerine yapılan suçlamaları izah etmek zaten saçmalık. Saçma olan şeylerin açıklamasını yapmak çok zor. Elbette şu an ülke olarak, toplum olarak farkında olmasak da gerçek hasarı gördüğümüzde -ki bir gün göreceğiz- biz bunları yaşadık mı diye kendimize soracağız. Ben 65 yaşındayım böyle bir dönem hiç görmedim.

Euronews: Doğan medya grubunun satışı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Alper Görmüş: Kanal D’nin satışına baktığımızda asıl sürpriz olan son ana kadar bunun hiçbir şekilde duyulmamasıydı. İlginçti. Burada asıl dikkat çeken Hürriyet gazetesinin ne olacağı. Şayet Sabah ve milliyet gazetelerindeki gibi kendi dokusunu kaybederse eski Hürriyet’ten eser kalmayacağını zamanla göreceğiz.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *