Davet duadır…

Davet duadır…

İnşallah bizler Allah’ın mesajlarının gerçek taşıyıcıları oluruz. Kimseyi ama hiç kimseyi şahsi meselelerimizden, ihtiraslarımızdan dolayı incitmeyiz.

Davet kelimesinin sözlük anlamı kısaca çağırmak demektir. İslami kavram olarak ise; İslam’a Allah’a çağrıyı ve İslam’ı insanlara doğru bir biçimde anlatarak benimsetmeyi uygulanmasını sağlamayı ifade eder. Bu anlamda davet tüm insanları hidayete, Allah’a kulluğa bir çağrı olarak Allah’a yakarıştır. Yani davet aslında bir duadır.

Neden duadır?

Çünkü davet paylaşmak demektir, emek demektir kendimiz dışında birisinin kurtuluşunu arzu etmek, dilemek ve tıpkı kendimizi helak edercesine haykırmak, çırpınmak olmadı ellerimizi kaldırıp Salih bir sesle o en Yüceye durumumuzu bildirmektir.

Olmadı Ya Rabbi! Ben başaramadım. Bu insanlar uçurumun kenarında ve hala yürümeye devam ediyor ve ben bir şey anlatamıyorum. Tıpkı Hz Nuh’un kavmi gibi ben ne zaman onları senin adına sana kulluğa çağırsam bu onları senden daha da uzaklaştırıyor. Kulaklarını parmakları ile tıkıyorlar.

Hani etrafımızdaki kardeşlerimiz soruyorlar;” “Allah’ın yok edeceği ya da ağır bir azaba çarptıracağı bir topluma ne diye öğüt veriyorsunuz “(Araf–164) Bizlerde tıpkı senin söylememizi istediğimiz gibi cevap veriyoruz. “Rabbimize karşı haklı bir mazeretimiz olsun ve ola ki kötülükten sakınırlar”(Araf–164)

İnşallah sakınırlar. İnşallah bizler Allah’ın mesajlarının gerçek taşıyıcıları oluruz. Kimseyi ama hiç kimseyi şahsi meselelerimizden, ihtiraslarımızdan dolayı incitmeyiz.

Bu yolda örnek alacağımız çokça örneğimiz de var. Allah onlardan razı olsun. İnşallah cennettedirler. İnşallah onlarda diyorlardır ki; Biz Rabbimiz katında rızklar içerisindeyiz keşke sizlerde bunu bilseydiniz?

İşte İbni Teymiye…

İbni Teymiye zindanı davet ve halvet evine dönüştüren ulamadandır. Eserlerinin çoğunu zindanlarda yazdı. Zulnarciler onu şikâyet edince materyallerini ondan aldılar. Zindanın duvarlarına yazmaya başladı. İbni Teymiye’nin yazması yasaklanmıştı. Kalem ve defteri elinden alınmıştı. Oda zindanın duvarlarına yazdı. Öyle ki onun El-Hamaviyye ve Tedmiriye risaleleri zindanın duvarlarından nakledilmiştir.

İşte Hasan El benna…

Hasan el Benna ikindi vaktinde Mina’da konferans verir ertesi gün Menflut’ta Cuma hutbesini verir, aynı günün ikindi vaktinde Escut’ta konferans verir. Yatsıda Sahaç’ta konferans verir ertesi günün sabah namazından sonra arkadaşlarından önce Kahire’de bulunan cemiyette hazır olurdu.30 saat içinde dört faaliyete katılırdı. Zaman zaman ailesinden uzaklaşarak iki ay taşrada hizmet ederdi. Gece konferansta gündüz seferdeydi. Yirmi yılda Mısır’ın dört bin köyünden üç binini ziyaret etmiş ve davetini ulaştırmıştı. Bir arkadaşı kendisini şöyle anlatıyordu. Beni Şerif’te sabahlar Bıba’da öğle namazını kılar Vasiti’de akşam namazını kıldıktan sonra Kayyum’da geceler. Yaptığı çalışma ve bu uğurda kat ettiği yol ömrünün onda dokuzuna denktir. Tek gecede 20 küsur kahvede davete yönelik konuşma yapardı. Bir yılda 81 davet mektubu 179 makale ve muhtelif konularda 11.000 sayfa yazmıştır. Bunlar ilmimin 1 yıllık mahsulüdür derdi.

Çağının şehidi/şahidi Seyyid Kutub…

Hapishane Müdürünün ilginç sözleri var. Mahkûmlar ona geldiklerin de onları Seyyid Kutub’a gönderiyor. Buranın müdürü O gidin ona söyleyin diyor. Yankesiciler, hırsızlar, ahlaksızlık durumundan içeride olanlar ama her kesimden mahkûm Seyydi Kutub’un İslam’dan öğrendiği adaletine güveniyor.

Ne dersiniz belki de bizler İslam’ın bu öncülerinin dualarıyızdır. Fark edebildi iseniz bu ne büyük bir şeydir. Sizler bir İbni Teymi’yenin bir Hasan El Benna’nın bir Seyyid Kutub’un duasının karşılığı olabilirsiniz.

Ve o çok sevdiğiniz Hz Peygamberimizin (s) duasının karşılığı olabilirsiniz. Hani hatırlayın Veda hutbesini… O yüce İnsan, Allah’ın Elçisi artık vedaya hazırlanıyor ama ısrarla en çok hangi kelimeyi tekrarlıyor? “Size Allah’ın dinini tebliğ ettim mi” diye soruyor? Karşıdan gelen evet cevabı ile rahatlıyor. “Şahid ol Ya Rabb” diyor.

Ben davetimi yaptım.

Evet Allah’ın elçisi hepimize Allah’ın dinini hiç eksiltmeden anlattı ve davet etti. Ama onun göremediği, onun davet ettiği tüm emirleri bu kimselere anlatmak, onları da Allah’a kulluğa çağırmak bizlerin, hepimizin görevidir. Bunun çok önemli ölüm kalım meselesi olduğunu Peygamberimizin (S) veda hutbesindeki tavırlarından anlıyoruz.

Bizler de son anımızda belki söyleriz değil mi?

“Ya rabbi ben senin mesajlarını tüm çevreme ilettim. Onlara da sordum onlarda şahitler. Ben davetimi gerçekleştirdim.”

Davetime karşılık bulmayanları affet onların kalplerine hidayeti nasip et. Bizlerinde mazeretlerini kabul et.

Selam ve dua ile…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *